Bölüm 15 (part2)

1.2K 45 13
                                    

Ormanda tanışmış olduğumuz kadın ve kocası evimize geleli tam bir ay oluyordu. Bebeğim artık dokuz aylık olmuştu ve her an doğurmaya hazırlıklı olmalıydım.
Evdekiler tam bir aydır bu kurt kanı meselesinin çözümünü bulmaya
çalışıyorlardı. Şuan elimizde hiç bir şey yoktu. Bebek doğacaktı ve sonrası tam bir belirsizlik.

Jacob yanıma oturdu "nasıl hissediyorsun?" dedi. Mutlu muydum ? Belki. Sonuçta bebeğimin doğması an meselesiydi. Peki ya endişeli? Kesinlikle. Onu koruyamamak bana büyük endişe veriyordu. "İyiyim" diyebildim sadece. Zaten günlerdir yorgun ve bitkindi. Bir çözüm bulmak için herkes uğraşıyordu. Keşke bir de yararı olsaydı. "Fazla düşüncelisin" dedi gözleri sabit bir noktaya bakarken. "Normal değil mi? Doğurmam an meselesi ve sonrası tam bir belirsizlik". "Haklısın" dedi sadece. Elini elimin üzerine koyarak "herşey yoluna girecek söz veriyorum" dedi.

Karnıma giren ani bir sancıyla inlerken Jacob korkuyla ayağa fırladı. "Hey iyi misin?" Sancılar ardı ardına girmeye başlıyordu ve katlanılamaz bir hal alıyordu. "Ah! Jacob" diye bağırdım. Tüm ev salonda toplanmıştı. "Sanırım doğuruyorum" diye bağırdım bu kez. Bir kez daha sancı çok kuvvetli bir şekilde girince dayanamayarak çığlık attım. Babam beni hemen kucağına alırken koşarak arabaya taşıdı.

Dakikalar içinde hastaneye vardığımızda artık daha çok acı çekiyordum. Ve korkuyordum. Doktorlar beni sedyeyle taşırken annem elimi tutup "yapabilirsin" dedi.

Doğumhaneye girdiğimizde doğum uzmanı olduğunu tahmin ettiğim kadın sürekli derin derin nefesler alıp vermemi söylüyordu. Dediğini yapıyordum o da bir taraftan tıp terimlerini kullanarak bazı şeyler istiyordu. "Korkma. Sadece derin derin nefes al ve sana söylediğimde kuvvetli bir şekilde ıkınmalara başlayacaksın" dedi. Dediğini yapıp derin nefes alıp vermeye devam ettim.

"Şimdi kuvvetlice ıkın" dedi. Dediğini yaptım. Bir an önce bitmesini istiyordum sadece. Kuvvetlice bikaç kez ıkındım. "Hadi son kez" dediğinde var gücümü kullandım.

Kulaklarımda bir bebeğin ağlama sesi yankılanırken tüm gücümü kullandığım için bitkin düşmüştüm ve kulaklarıma sesler bir uğultu şeklinde geliyordu.

Gözlerimi kapatırken sedyeyle başka bir odaya taşındığımı anlayabiliyordum.

Gözlerimi açmakta zorluk çeksem de sonunda açabilmiştim. Jacob ve kucağındaki bebeğimiz yanımda oturuyordu. Anne ve babam da yatağımın karşısındaki koltuktaydılar. Gülümseyerek küçük bebeğime baktım. Çok güzel görünüyordu. "Oğlum bak annen uyanmış" dedi Jacob bebeği bana uzatırken. O kadar küçük ve narindi ki her an incinebilirmiş gibi. Küçük ellerine dokundum ve yanaklarını okşadım. Fazla masum görünüyordu. Onu incitmekten korkarak yavaşça öptüm.

Jacob "İsmi Klaus olacak değil mi" dedi. Olumlu anlamda başımı salladım bi daha bebeğim doğmadan önce belirlediğim bir şeydi. "Klaus..." diye fısıldadım başını okşarken.

Yarı vampir yarı insan olduğumdan dolayı çabuk toparlanmış bu durumu olabileceğinden daha kısa zamanda atlatmıştım. Hastanede kalmayı istemiyordum zaten. Babam ve annem yanımıza uğrayıp bir şeye ihtiyacımın olup olmadığını kontrol ettiler. İyi olduğumdan emin olduklarında ise beslenmeleri gerektiği için yanımızdan ayrıldılar.

Sonunda hastaneden çıktığımızda Klaus kollarımın arasında uyurken tarifi olmaz bir şekilde masum ve mutlu görünüyordu. Bu çok farklı bir duyguydu. Kollarımda bana ve Jacob'a ait bir çocuk tutuyordum. Canımdan kopan bir parçaydı bu bebek. Ve bizimdi.

Arabaya binip bir an önce eve gitmek için yola koyulduk. Klaus'un uyuması beni mutlu etmişti. Ağlamasına dayanamıyordum. Çünkü neden ağladığını çözemiyor ve bebeğim üzülünce beni de hüzün bulutları sarıyordu.

Sorunsuz bir şekilde eve geldiğimize seviniyordum. Şu son bir kaç ay fazla dolu dolu geçmişti ve tek istediğim Oğlum ve Jacob ile huzurlu bir uykuydu. Bir kaç gün uyanmak istemediğim bir uyku.

Ama bu pek mümkün olmayacaktı sanırım eğer dedikleri gibiyse bebeğim bir süre sonra kurt kanı isteyecekti. Büyüdüğünde bu iş daha kötü bir hal alabilirdi ki büyümese de peşimizi bırakacaklarını sanmıyordum. Onu bizden almak isteyeceklerdi. Ama Jacob'un koruyacağını biliyordum. Aynı şekilde ben ve ailemde öyle ama yonede içimde korku vardı.

Arabayı park edip indiğimizde evin kapısının önünde bir kurt topluluğu ve ormandaki karı koca ile tanımadığımız diğer bir kaç kişiyi görmeyi tabiki beklemiyorduk. Klaus'a sıkıca sarıldım. Jacob'a doğru yaklaşıp "şimdi ne yapacağız?" diye sordum. İşte işler şimdi daha içinden çıkılmaz bir hal alıyordu.  Jacob kendinden emin bir şekilde "korkma!" diye emir verdi.

"Çocuğu bize verin. Kimseye zarar gelmesini istemeyiz." dedi içlerinden biri. Adete tıslayarak "asla!" dedim. Ormanda gördüğümüz ama adını hatırlayamadığım kadın kahkaha attı ardından "öyleyse biz alırız" dedi. Bir an da üzerimize atılmaya hazırlanan orduyu görünce gerçekten büyük bir paniğe kapılmıştım. İşte şimdi isin içinden çıkamayacaktık.

Arkadan Jasper amcamın sesini duymama sadece saniyelerimi almıştı "Onu alamayacaksınız" arkama baktığımda büyük bir topluluk gördüm. Biz de yalnız değildik. Bu bana tarifi imkansız bir güven duygusu ve mutluluk vermişti. Babam eliyle arkaya geçmemi işaret etti. Ben en arkaya geçerken Jacob ve babam en öndeydi. Annem ise bana destek olmak üzere yanımda. "İki kişiye bu kadar kişi saldırmak sizce de çok adice değil mi" dedi Emmet amca.

Kurtlar aniden hırlamaya ve sinirli olduklarını belirten sesler çıkarmaya başlamışlardı. "O soyumuz için fazla tehlikeli" dedi içlerinden biri. "Onu eğite biliriz" bunu söyleyen Carlisle idi. "Bunu yapamayacağınızı biliyorsunuz. Durmayacak ve sürekli bizi avlayacak. Sürekli kaçarak ve saklanarak yaşayamayız. O bebeği almadan gitmeyeceğiz" dedi yine aynı kişi. "Öyleyse şimdiden kaçsanız iyi olur bebeği vermeye pek niyetimiz yok ve bu işin sonu sizin için biç iyi olacağa benzemiyor" bunu söyleyen babamdı. Annem ve ben ise olan biteni izliyorduk. "Oğlumu asla alamayacaksınız" dedi Jacob kurtlara doğru ilerlerken. "Size zarar gelmeyecek söz veriyoruz. Varlığını bile hissetmeyeceksiniz." diye devam etti.

"Öyleyse bir anlaşma yapacağız" dedi içlerinden bir başka kurt. "Eğer içimizden sadece birini zarar gelirse çocuk kaç yaşında olursa olsun bize teslim edeceksiniz. Anlaşmayı bozacak olursanız bir dahaki sefere böyle bir şansınız olmaz ve onu bulduğumuz ilk yerde öldürürüz. Unutmayın tek bir kişi bile bu işten zarar görür ise sorumlusu sizsiniz". Jacob ve babam onayladılar. "Kimseye zarar gelmeyecek. Güvende olacaksınız"

Hepsi geri çekilmeye başlamıştı. Evet onu bir şekilde eğitebilirdik. En azından şansımız vardı. Ve bunu yapmak zorundaydık...

Alacakaranlık Şafak Vakti 3 (2. Kitap )#Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin