Merhaba arkadaşlar... Bu sefer bölümü biraz daha erken yazmaya karar verdim. Ve benim size bir duyurum var! Yeni bir kitap yazmaya başladım. Ona da bakmanızı rica ediyorum çünkü beğenebilirsiniz henüz ilk bölümü yayınladım ama bir göz atın lütfen...
Annem ve babam bugün döneceklerdi. Son zamanlarda Klaus ile ilgili olan gelişmeleri onlara anlatmak istiyordum. Sonuçta onlarında bu konuda fikirleri olabilirdi. Alice teyzem yüzünde ki endişe kırıntılarıyla yanıma oturdu. "Bir şey mi gördün" diye sordum. Ne zaman gelecekle ilgili kötü birşeyler görse onu bu halde görüyordum. "Endişelenmeni istemem Renesmee daha önce de bir çok kez söyledim gelecek her an değişebilir. Fakat Klaus'un bir kaç kurt adamın saldırısına uğradığını gördüm. Klaus bir yaşındaydı ve kurt kanı istemeye başlamıştı" dedi. İşler giderek daha ciddi bir hal alıyordu. Ve ben bunu durduramamamızdan ölesiye korkuyordum.
Kapı açılınca anne ve babam geldiler. "Mesaj bırakmışsın Renesmee annenle hemen geldik. Anlatmak ister misin?" "Sorun şu ki Klaus Jacob'u ısırmaya çalışmış ve Alice teyzem gelecekle ilgili pek parlak şeyler görmüyor". Rüyamdan bahsetmek istememiştim çünkü şuanlık sadece bir rüyaydı.
"Jacob şimdi nerede ? Eminim ne yapacağını düşünüp duruyordur."dedi annem. "Klaus ile birlikte parka gitmiş olmalılar"dedim. O sırada kapı açılınca Jacob endişeyle içeriye daldı. "Klaus" dedi nefes nefeseyken. "Ormanda gezerken bir kurt gördük.Yanımıza geldiğinde Klaus ona doğru kafasını uztıp ısırmak istedi. Renesmee endişelenmeye başlıyorum. Bir an önce bu işe bir çözüm yolu bulmalıyız. Diğerleri öğrenmeden hemen önce" Artık göz yaşlarımı tutmak imkansızdı. "Artık önceliğimiz bu iş. Herkes kitapları alıp bir çözüm yolu bulmaya baksın" dedi babam. "Ben Klaus'u odasına bıraktıktan hemen sonra dönerim" dedi Jacob.
Herkes kitaplıktan araştırmak için birer kitap aldı. Ben de elime bir tanesini aldıktan sonra araştırmaya başladım.
Hava kararmaya başladığında umudumu kaybetmeye başlamıştım. Gözümden akan bir damla yaşa engel olamadım. Onu kaybetmek istemiyordum ya da onu sürekli birilerinden korumak zorunda kalmak. "Bir şeyler buldum." dedi Carlisle kitabı bize gösterirken. Hepimiz etrafına toplandık ve o da kitapta yazanları okumaya başladı;
"Eğer dünyaya bir melez gelmiş ise elbet bir gün kurt kanı isteyecektir. Erken istemesi sizin şansınıza olur. Yapılması gereken çok kolay bir ey değildir fakat tek çözüm yoludur. Öncelikle yapmanız gereken ; Amethis dağını bulmaktır. Kitabın arkasındaki haritadan bulabilirsiniz en kolay yol gibi görünsede en zoru diyebiliriz. Çünkü bu yolculuk hiçte kolay olmayacaktır. İkinci olarak seneler önce yakılıp öldürülmüş olan lanetli kurt adamların küllerini alıp bir kavanoza koymak. Son aşamada ise Kurt kanıyla karıştırılıp melez kişiye bunun içirilmesidir. Yalnız gün batımına kadar dönmelisiniz. Aksi halde küller kaybolup gidecek"
Ne olursa olsun bir çözüm yolu bulmuşken bunu yapacağım. "Hemen yarın gidiyoruz Jacob" dedim odada tur atarken. "Tabiki gerekeni yapacağız fakat tehlikeli senin gelmeni istemiyorum"dedi. "Hayır! O benim de bebeğim ve ben de gerekeni yapacağım." Babam tartışmayı sonlandırarak "Yolculuk tehlikeli evet ama ne kadar kişi olursak o kadar iyi. Ben ,Bella , Jacab , Renesmee ve Emmet gidiyoruz" dedi. "İtirazı olan ?" Kimse el kaldırmayınca hepimiz odalarımıza çekildik. Yarın yorucu bir gün olacaktı.
BELLA'DAN
Sabah erkenden yola koyulduk. Edward elindeki harita ile bize öncülük ediyordu. Bu yolun tehlikeli olacağından hepimiz emindik. Ama ne istediğimizden de bir o kadar emindik ve alana kadar durmaya niyetimiz yoktu. "Soldan devam edeceğiz."dedi Edward. Bir süre soldaki yolu dümdüz ilerledik. Karşımıza yeniden bir yol ayrımı çıkınca Edward bu kez bize dönüp "İşte tehlike şimdi başlıyor ve bir sorunumuz var" dedi. Hepimiz onu dinlemeye devam ettik. "Şuradaki geçidi görüyor musunuz?"dedi çalılıkları göstererek. "Biz geçtiğimiz an kapanacak ve açılması için başkalarının bu geçidin önünde durup ağaca elini koyması gerekiyor. Yani bazılarımız burada kalacak. Hepimiz gidemeyiz.".
Bir süre tartıştıktan sonra ben, Edward ve Jacob gitmeye karar verdik. Emmet ve Renesmee de bizi bekleyecekler ve geldiğimizde geçidi açacaklardı.
Daha fazla vakit kaybetmeden yola koyulduk. Artık yolculuğun tehlikeli kısmı başlıyordu. Haritada yazanları takip ederek güneye gitmeye başladık. Bir an önce Amethis dağını bulmak istiyordum. Son zamanlarda yaşananlar üstüne bu yolculuk fazla yorucu gelmeye başladı.
Güneye doğru devam ederken önümüze çıkan kapıyla karşı karşıya kaldık. Edward kapıyı inceledikten sonra "Şifreli kapı"dedi. Bir kez daha sabır dilercesine derin bir nefes aldım. Edward kapıyı incelemeye devam ederken Jacob haritayı alıp incelemeye başladı. "Haritada bazı rakamlar var. Geçtiğimiz yolların rakamlarını sırayla yazsak?" dedi. Bu mantıklı bir çözüm yoluna benziyordu. Jacob kapıdaki şifre kutusuna sırayla 51423 yazdı. Kapı açılmaya başlayınca önce şaşırsakta zaman kaybetmeden yola devam ettik.
Yolun sonunda bir birinin aynı olan iki dağ duruyordu. Haritaya göre yolun sonuna gelmiştik. İkisine de tırmanırsak çok vakit kaybdecektik ve bizim gün batımına kadar vaktimiz vardı. Sonra küller uçup gidecekti. "Ne yapacağız şimdi"dedim elimi alnıma koymuş iki dağa bakarken. Edward haritadaki dağı işaret ederek dağın hemen altında küçücük yazılmış yazıyı okumaya başladı "Görünüşe aldanma. Unutma ikizler bile farklıdır." Bu da ne demek oluyordu şimdi. Bu dağlar tamamen aynıydı.
"Bakın."dedi Jacob sağdaki dağa doğru yaklaşırken. "Bakın dağın tepesinde kurt sembolü var" Dağa biraz daha yaklaşınca haklı olduğunun farkına vardık. "Sadece birimiz tırmanalım. Bu daha güvenli ve mantıklı olur"dedi Edward. "Ben tırmanırım. Bu oğlum için yapmam gereken şey"dedi. Onun kararına saygı duyduk. Ve Jacob tırmanmaya başladı. Umarım başına bir şey gelmeden bu işin üstesinden gelebilirdi. Onu yalnız göndermekle doğru yapıp yapmadığımızdan emin değildim. Onu seviyordum ve kesinlikle kaybetmek istemiyordum.
Kaç saattir burada beklediğimizi bilmiyorum. Hava kızılımı bir renk almaya başlamıştı. "Endişelenmeli miyiz?" diye sordum."başaracak"dedi. Keşke ben de bu kadar emin ve rahat olabilseydim. Jacob sonunda görüş açımıza girince "Başardı" dedim Edward'a sarılarak.
Ve sonunda yanımıza geldiğinde koşarak geldiğimiz yöne gitmeye başladık. Kapıya geldiğimizde aynı şifreyi girdik ve kapı açıldı. Yeni bir şifre çözmek zorunda olmamak beni mutlu etmişti.
Son olarak geldiğimiz geçide ulaşmıştık. "Çocuklar açabilirsiniz"dedi Edward. Geçit açılmayınca bu kez ben seslendim. Yine işe yaramamıştı. Pes etmeyip Jacob'ta denedi ama yine geçit açılmadı. "Geçit ses geçirmiyor" dedi Edward. Güneşin batmasına çok az bir zaman kalmıştı. Ve biz burada kısılıp kalmıştık. Jacob ağaca bir tekme vurdu. Yere pembe yapraklar dökülmeye başlayınca aniden hepimiz esnemeye başladık. Tek umudum uyku yaprakları olmamasıydı. Fakat çok geçti...
Evet yeni bölümde olayların biraz da Bella'nın bakış açısından olmasını istedim. Onu özlediğinizi düşünüyorum. Umarım beğenirsiniz.Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alacakaranlık Şafak Vakti 3 (2. Kitap )#Wattys2016
FanfictionAlacakaranlık Şafak Vakti 3 kitabımın devamıdır...