3.BÖLÜM
Ders bitiş zilinin çalmasıyla Eylül rahat bir nefes aldı. Öğlen saatinin gelmesini sabırsızlıkla beklemişti. Aklı teyzesindeydi. Bir an önce onun yanına gitmek istiyordu. Dün hiç iyi görünmüyordu yaşlı kadın.
"Öğretmenim, Timur benim açacağımı vermiyor!"
"Ama öğretmenim, dünde o benim uçan kalemimi aldı." diyordu diğeri isyankâr gözlerle.
"Çok ayıp çocuklar, ikinize de yakıştıramadım. Hadi şimdi birbirinize kucaklaşıp barışın. Siz ikiniz çok iyi arkadaştınız öyle değil mi?"
"Evet, öyle ama!"
"Lütfen çocuklar."
Biraz sonra iki çocuk diğer arkadaşlarıyla birlikte neşe içinde sınıftan ayrılıyordu. Eylül, her zamanki gibi öğrencilerin sınıftan çıkmasını bekledikten sonra hızlı adımlarla öğretmenler odasına girdi. Arkadaşlarıyla selamlaştı. Bir yandan hazırlık yaparken bir yandan da arkadaşlarının sorularını cevaplandırıyordu. Odada bulunan herkes teyzesinin durumunu merak ediyordu doğal olarak. Belli ki Şevket Bey bir gün öncesinde aralarında geçen konuşmayı anlatmıştı.
"Tekrar geçmiş olsun Eylül, yapabileceğimiz bir şey varsa hiç çekinmeden söyle."
"Teşekkür ederim."
Hazırlığını tamamladığında "İyi günler arkadaşlar" diyerek odadan ayrıldı.
Dışarıya çıktığında rüzgârlı, buz gibi havayı içine çekerek adımlarını hızlandırdı. Rüzgâr hızlı yürümesine engel oluyordu. Saçlarını arkadan tek örgü yaptığı halde rüzgârın esintisiyle yüzüne düşen perçemler yürürken onu bir hayli uğraştırıyordu. Sabah gelirken yanında beresini getirmediğine pişman oldu. Otobüs durağına yaklaştığında daha da sertleşen rüzgâr perçemlerini olduğu gibi arkaya doğru savurmuştu.
Durakta bekleyen hemen herkes, âdeta rüzgârın içinden çıkan güzelliğe bakmaktan kendilerini alamıyorlardı. Üşümemek için sade siyah mantosuna iyice sarınmaya çalışan Eylül, kendisine yönelen kaçamak bakışların farkında değildi.
Birkaç adım daha atmıştı ki hayretten irileşmiş gözlerle karşısında dikili duran adama bakakaldı. Okulun önünde ne işi vardı? Neden onu rahat bırakmıyordu, neden onu sürekli takip ediyordu? Telâşla onun aklından neler geçirdiğini düşünürken Ali, "Arabam şu tarafta." dedi buz gibi bir ifadeyle.
Eylül çevresine kısa bir bakış fırlattı. İtiraz etmenin bir faydası olmayacağını anladı.
Biraz sonra Ali arabanın ön kapısını açmış, onu yerleştirdikten sonra kendisi de direksiyona geçmişti.
Eylül şaşkınlıkla Ali'nin araba kullanmasını seyrediyordu. Daha önce onu araba kullanırken görmemişti hiç. Evlendikleri ilk günlerde Ali'nin şoförsüz bir yere gitmediğini fark etmişti, nedenini sorduğunda şoförünün aynı zamanda koruması olduğunu öğrenmişti.
"Bundan sonra sende okula şoförle gidip geleceksin," demişti çok doğal bir şey söylüyormuşçasına.
Eylül itiraz etmişti. Ali onun tüm itirazlarını reddetmiş, şoförle gidip gelmeye başlamıştı okula. Âdeta bütün özgürlüğü elinden alınmış, kendini kapana kıstırılmış gibi hissediyordu. Neden sonra genç şoförün işten atıldığını öğrendiğinde soru sorma gereği bile duymamıştı. Ali ile birlikte araba galerisine gidip kendisinin kullanabileceği bir araba satın almışlardı. Eylül mutlulukla Ali'ye sarılırken, o zamanlar Ali'nin yüzündeki sahiplenici, gergin ifadeye bir anlam verememişti. Sonradan şoförün ona âşık olduğunu, bu yüzden işten atıldığını, tesadüfen öğrenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İHANET(Tamamlandı)
RomanceİHANET Yıllar önce kendisini bir başkasıyla aldatan eski karısının yeniden İstanbul'a döndüğünü tesadüfen öğrenen ünlü iş adamı Ali Haznedar, büyük bir öfkeyle onun peşine düşer. Bu defa onu bırakmayacaktır ve intikamını almaya kararlıdır.