Eylül, Ali'yle yeniden karşılaştığında akşam olmuştu.
Elinde valiziyle merdivenleri inerken Eylül'ü, oğlunu görmezden geliyordu. Bartu, kapıya doğru yönelen babasına yetişmeye çalışırken yere düşmüştü. Ali yerde ağlayan oğlunu kucağına almış, onu teselli ediyordu.
"Bende gelcem." Bartu yere düşmenin verdiği acıyı unutmuş, babasının kucağında onunla gitmek için tepinmeye başlamıştı. Eylül, yanlarına gittiğinde kırgın gözlerle Ali'ye baktı.
"Bizsiz nereye gidiyorsun Ali?" dedi.
Kapının açık olduğunu fark eden Bartu babasının kucağından inmiş, hızla dışarıya güvenlik görevlilerinin olduğu yere koşmuştu.
Şimdi salonda yalnızlardı.
Ali'nin güçlü yüz hatları gerilmişti, öfkeyle konuşuyordu. "Burada kalarak ne söylememi bekliyorsun, ne kadar aşağılık bir adam olduğumu mu söylemeye çalışıyorsun?" "Senin hayatını karartım, mahvettim. Düşündükçe delirecek gibi oluyorum." "Yalvardın, haykırdın kimseye kendini dinletemedin. Sana tuzak kurdular, iftiraya uğradın..."
Eylül Ali'yi dinlerken gerçekleri onun ağzından duyma sabırsızlığı yok olmuştu sanki. Böyle bir duruma dönüşeceğini hiç düşünememişti. Onunla nasıl ulaşacağını bilmiyordu.
" İnan bana bugün o adam annemin imzasını taşıyan çeklerle yanıma gelmeseydi asla inanmazdım sana." Öfkeyle masaya bir yumruk savurmuştu.
"Ali dinle beni!"
" Ben kendimi asla affetmeyeceğim, senin de beni affetmeni beklemiyorum." "Dünkü heyecanının sebebi şimdi daha iyi anlıyorum. Yıllardır sana çektirdiğim eziyeti yüzüme vurmak için nasıl da sabırsızlanıyordun dün akşam."
Eylül'ün gözleri yaşlarla dolmuştu. "Gerçekten böyle mi düşünüyorsun Ali?" dedi başını iki yana sallarken. Sonra bakışlarını Ali'ye çevirdi. "Evet, dün çok heyecanlıydım, ama senin söylediğin sebepten dolayı değil. Onca yıldan sonra temize çıkabileceğim için."
"Artık temize çıktın." Genç adamın dudaklarında acı bir gülümseme belirmişti.
"Sana yaptıklarımı düşündükçe! Seni çaresiz ortada bıraktım. Oğlumuzu tek başına doğurmak zorunda kaldın. Neden çünkü ben telefonlarına çıkmamıştım, iş yerime adım atmanı yasaklamıştım. Seni kullandım ve başımdan attım."
Eylül hayretle Ali'nin kendiyle hesaplaşmasını dinliyordu. Ali sanki ona zorla sahip olmuş sonra da terk etmiş gibi konuşuyordu. Oysa yaşadıkları çok farklıydı. Ali'yi tüm ruhuyla, kalbiyle sevmişti o.
"Zor bir hamilelik geçirdiğim doğru ama hiçbir şey senin anlattığın gibi değildi. Sen beni kullanıp başından atmadın. İkimiz de birer kurbandık bunu anlamıyor musun? Ben annenle olan konuşmalarınızı duydum. Şimdi bazı şeyler daha iyi anlıyorum."
"Beni teselli etmekten vazgeç!" genç adamın sesi oldukça üzgün çıkıyordu. "Ben yaptıklarımın neye mal olduğunu çok iyi biliyorum."
"Ali...ben..." Eylül'ün tüm vücudu titriyordu.
"Beni dinlemelisin!" "Bu söylediklerin doğru değil. Annen bizi tuzağa düşürmek için çok ince bir plan yapmış. İkimize de tuzak kurdu bunu anlamalısın. Hem senin söylediğin gibi çaresiz değildim. Çok üzüldüm, isyan ettiğim zamanlar çok oldu. Teyzem bir gün bile olsun seni suçlamadı biliyor musun?" "Bazı zamanlar teyzeme öfke duyuyordum, büyük bir inatla seni bana karşı savunuyordu." "Şimdi düşünüyorum da teyzem ne kadar haklıymış." "Bana ne söylemişti biliyor musun 'bir gün öleceğimi bildiğim gibi Ali'nin de sana döneceğini biliyorum 'demişti. Annen bugün konuştukça eksik parçaları tamamladım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İHANET(Tamamlandı)
RomanceİHANET Yıllar önce kendisini bir başkasıyla aldatan eski karısının yeniden İstanbul'a döndüğünü tesadüfen öğrenen ünlü iş adamı Ali Haznedar, büyük bir öfkeyle onun peşine düşer. Bu defa onu bırakmayacaktır ve intikamını almaya kararlıdır.