*Düzenlendi*
Sabah uzun zamandır yaşamadım bir uyandırma klasiğiyle uyandım. Tahmin edin ne oldu? Evet çok seçenek var. Durun o zaman ben söyleyeyim. Ashley beni tekmeleyerek yataktan attı. Yok, yok asıl sorun bu değil asıl sorun tekmeledikten sonra üzerime buz gibi su dökmesi.
"Köpek!!" dedim tıslama ve bağırma arasındaki bir tonla. Bu sırada kafamı kaldırıp ona bakmıştım. Haince sırıttı ve hakaretimi görmezden gelerek, sanki iyi bir şey demişim gibi konuştu.
" Ben de seni seviyorum, canım" dedi. Sonra ciddileşerek devam etti. " Kalk ve giyin. Seninle uğraşamam. Tyler buraya gelecek. Benimle konuşmak istediğini söyledi." Dedi ardından saçını yapmaya gitti. Biliyorum ki ona olan sevgisini çok belli etmese de onu gerçekten seviyor. Çok seviyor.
" Tamam. Loretta nerede?" Diye sordum doğrulurken.
"Lyandra'yı almaya gitti. Hala düzgün yürüyemiyor." Dedi. Banyoya girerken kafamı salladım. Size söylemedim değil mi? Lya dün merdivenden inerken trajikomik bir şekilde merdivenlerden yuvarlandı ve ayağını kırdı. Kurt olmasının etkisi ile ayağındaki kırık iyileşti ama hala sekerek yürüyor. Banyodan çıktığımda, dolabıma yöneldim. Siyah bir kot ve beyaz bir kazak giydim. Üzerime siyah deri ceketimi ve siyah dolgu topuk butilerimi giydikten sonra saçımı yüzüne bakılır bir hale getirdim ve Ashley'e döndüm.
" Hadi gidelim." Saçına bir toka daha taktı ve bana döndü. " Gidelim." Beraber odadan çıktık. Kantine inerken merdivenlerden koşarak inen Buria'yı gördük.
" Hey, Buria! Nereye böyle?!" Ashley'nin sesini duyunca durdu ve bize döndü.
"Profesör Slavery, beni çağırmıştı. Unuttum!" Dedi ve koşarak merdivenleri inmeye devam etti. Ashley'le onun bu haline güldük ve yola devam ettik. Konuşarak merdivenlerden inerken arkamızdan gelen ayak seslerini duymamışız, ama bize çarptıktan sonra özür dileyerek koşan betayı gayet iyi duyduk.
" Ne bu böyle. Önüne gelen koşuyor." Diye sitem ettim.
"Aynen. Saçlarımı bozdu. Tyler beni bu halimle görecek!" Dedi sitem dolu sesiyle. Şu anda tam olarak koyun can kasap et derdinde durumunu yaşıyoruz. Ben diyorum herkes koşuyor, o diyor saçlarım bozuldu. Gerçekten arkadaşlar olarak çok bağlantılıyız birbirimizle. Sonunda herkesin koştuğu merdivenden yavaşça inerek kantine ulaştığımızda, boş masanın kalmadığını gördüm. Yinede kantin sırasına yöneldim ve yiyecek bir şeyler aldım.
"Nereye oturacağız?" diye sordum yanımdaki Ashley'e. Dudaklarını büktü ve
"Bilmem. Bahçeye çıkalım?" diye yanıtladı sorumu. Beraber bahçeye çıktığımızda, çimlerin üzerinde oturan Loretta ve yanında sızlanan Lya'yı gördük. Yanlarına ilerledikçe konuşmalar daha anlaşılır olmaya başladı.
"Ya, acıyoor! Loretta! Loretta, tepki göstersene! Acıyor, diyorum yaa!! LORETTA!!"
"NE BE? NE! SABAHTAN BERİ ACIYOR DA ACIYOR. DÜŞMESEYDİN! BEN Mİ DEDİM DÜŞ DİYE? BANA MI SORDUN DÜŞERKEN?! ACISIN, GEÇER. KAFAM PATLADI BE!" Loretta, kim bilir kaç dakikadır mağruz kaldığı sızlanmalara bağırarak cevap verdiğinde tüm okul bize dönmüştü. Al, rezil olduk yine. Yere oturdum ve sakinleşmiş olan Loretta'ya döndüm.
"Bitti mi?"
"Bitti! Bitti de ben de bittim. Sabahtan beri delirtti beni ya!"
"Sakin olmayı denemelisin."
"Ben ne yaptım ki?" araya giren Lya'nın çekingen sesini duyduğumuzda kafamızı ona çevirdik. Loretta kafasını gök yüzüne kaldırdı ve bir şeyler mırıldandı. Lya ise şu an çok masum duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kehanet; Melez Prenses (Tamamlandı)
WerewolfAlexandra ailesi tarafından bile önemsenmeyecek kadar önemsiz birisi olduğunu düşünüyordu. Oysa o, insanların arasında olmasa bile fantastik yaratıkların yaşadığı yerde çok önemliydi. O bir Prenses, daha doğrusu bir Kraliçe. Ama bunu yeni öğreniyor...