&30& 2\2

5K 296 152
                                    

*Düzenlendi*

İki liderin gürültüyle yere düşmesinin ardından etrafı az öncekinden daha fazla sessizlik kaplanmıştı. Kraliçe Alexandra'nın 4 yakın arkadaşı ona doğru atılmışlardı ki, kraliçenin gözleri açıldı.

Kahverengi değildi genç kızın gözleri. Buz mavisi ve beyazın arasında kalmış bir renkti. Kızın göz rengini gören arkadaşları duraksadılar. Orada bulunan hiç kimse daha önce böyle bir olayı ne görmüş ne de duymuşlardı. Bu kraliçenin kaderi gibiydi. İlk ve tek.

Kraliçe olduğu yerde yatarken sanki transa geçmiş gibiydi. Bedeni oradaydı, bunu görebiliyor hissedebiliyorlardı. Ama ruhu? O sanki başka bir diyara gitmiş, savaştan ve bulundukları ortamdan tamamen soyutlanmıştı. Kimse ona yaklaşmıyordu.

****O sırada Alexandra'nın ruhen gittiği yerde****

Onları geri fırlatan patlamdan sonra kendini bilmediği bir yerde bulmuştu Alexandra. Başta bunun bir imgelem olabileceğini düşünmüş ama etrafta hiç insan göremeyince bu düşünceden vaz geçmişti.

Bir süre sonra oturduğu yerden kalktı ve etrafı araştırmaya başladı. Bulunduğu yer, açık ve çimenlik bir alandı. Etrafta daha önce görmediği uzun ve kalın gövdeli ağaçlar vardı. Dikkatle bakıldığında ağaçların arkasında kalan dağlar görülebiliyordu.

Alexandra merakla etrafında olanları incelerken kafasının üzerinden bir şey geçti. Büyük cüsseli, koyu kırmızı ve uçan bir yaratıktı bu. İlk bakışta ne olduğunu anlayamasa da sonradan bunun bir ejderha olduğunu anlamıştı.

Üstelik ejderha amcasının ejderhasına çok benziyordu. Kızıl ejderha yavaşça yere, kızın tam önüne kondu. Kız bu heybetli yarattığın önünde eğilme isteğini son anda bastırdı. Ejderha, efendisinin diğer dünyadaki temsilcisinin önünde eğildi.

"Efendimin temsilcisi, bizim dünyamızda ne aradığınızı bilmesem bile hoş geldiniz. Bunu saygısızlık olarak anlamayın fakat bu dünyada ne arıyorsunuz?" Kız ejderhanın konuşmasına şaşırmamıştı. Ona 'Efendimin temsilcisi' demesine şaşırmıştı.

"Buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum asil ejderha. Bana nerede olduğumu söyleyebilir misin?" Diye sordu merakla. Cidden neredeydi? Temsilcinin ona 'Asil ejderha' demesiyle onurlanan ejderha tekrar konuştu.

"Ejderha ırkının evi olan Ejtania'dasınız. Buraya kendi isteğinizle gelmemişsiniz belli ki. Bana sırtıma oturmanız şerefini verin, verin ki sizi efendime götürebileyim." Dedi saygıyla. Kız kızıl ejderhanın sırtına bindi. Kızıl ejderha sırtına binip de onu onurlandıran temsilciyi efendisine götürdü.

Alexandra'nın uzakta gördüğü dağların en büyüğüne gelmişlerdi şimdi. Dağın en tepesine uçtular birlikte. Soğuk bir hava yoktu tepede aksine ılık bir rüzgar esiyordu.

İleride onlara doğru dönmüş bir mağara vardı. Mağaranın ağzında da iki mavi ejderha. Ejderhalar mağaranın ağzında yan yana durmuş nöbetçi gibi bekliyorlardı. Kim bilir belki de gerçekten nöbet tutuyorlardı.

Kız, ejderhanın sırtından indi ve içinden gelen dürtüyle beraber mağaranın ağzına doğru yürüdü. Ejderhaların önüne gelince durdu. İçeri girmeye cesaret edemiyor gibiydi.

Ejderhalar onlara doğru gelen esmer kızı görünce şaşırmışlardı. Onların ruhlarının diğer dünyadaki temsilcileri olan insanlar bu dünyaya çok gelmezlerdi. Üstelik efendileri olan beyaz ejderhanın yanına hiç gelmezlerdi.

" Burada ne işin var, insan kız?" Diye sordu nöbetçilerden biri. Kızıl ejderha onun böyle saygısızca konuşmasına çok kızmıştı. Bu densiz nasıl olur da efendisinin temsilci ruhuyla böyle konuşabilirdi?

Kehanet; Melez Prenses (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin