&2&

7.6K 357 14
                                    

*Düzenlendi*

Alexandra McLean

Her zamanki gibi, monotonlaşmış bir güne, alarmımın eşsiz sesiyle uyandığımda ilk işim tavana bakarak kendime gelmeye çalışmak oldu. Birkaç dakika boş boş baktıktan sonra bunun ciddi anlamda hiçbir işe yaramayacağına karar verdim ve her ne kadar benim için zor olsa da yataktan kalkmayı başarabildim. Banyodaki bütün işlerimi hallettikten sonra daha zinde bir şekilde odama girdim. Müzik setimden sabah yayını yapan bir radyo kanalı açtım. Günlük magazin haberlerinin kısa bir şekilde özeti geçiliyordu. Aslında daha ayrıntılı bir yayın da yapıyorlardı ama ben yayın sırasında okulda oluyordum.

Çantamı hazırladım ve üzerime normal bir şeyler giydikten sonra, müzik setini kapatıp kahvaltı için aşağıya indim. Normal diyorum çünkü, dün mayıs ayının ortasında şort giydiğim için okulda donmuştum. Bu günse pantolon giymiştim. Dün yaşadığım olay daha şort giyilebilecek bir havada olmadığımızı yüzüme çok güzel vurmuştu. Kısa bir şekilde kahvaltı ettikten sonra, evden çıktım. Kapıdan dışarıya bir adım atmamla beraber havanın çok soğuk olduğunu ayrıca da telefonumu unuttuğumu fark edip içeriye geri girdim. Hızlıca odama çıkıp bir hırka ve yastık yığınının arasında bıraktığım telefonumu aldım. Okula doğru yürümeye başlarken kulaklığımı da kulağıma geçirmiştim. Sevdiğim şarkıcılardan birinin sesi kulaklarıma dolarken gülümsedim ve oyalanmadan okula gittim.

Yine ilgi çekici olaylarla dolu olmayan sakin bir okul gününden sonra, eve geldiğimde yine yorgundum. Dün ki gibi televizyon izlemek yerine odama çıktım ve biyoloji öğretmenimizin verdiği üç sayfalık ödevi yapmaya başladım. Her zaman çok fazla ödev verirdi. Çok gibi durmuyor olabilirdi ama kesinlikle çoktu. Ödevim bittiğinde derin bir nefes aldım ve kalkıp müzik setini kapattım. Evin diğer sakinleri hala gelmemişlerdi. Mutfağa gidip bir bardak su aldım. Suyu bitirdiğim sırada, kulağıma bir gürültü sesi geldi. Şaşkınlıkla etrafıma bakındım ama evin içinden kaynaklı olan bir ses değildi.

Dışarıdan ses gelince bakmamam gerektiğini biliyorum, bunu çok küçük yaşta öğrendim ama yine de merakıma yenildim. Bahçeye çıktım. Gördüğüm görüntü şoka girmeme sebep oldu. Tam önümde siyahlar içindeki neredeyse 100 kişi bana bakıyordu. Kim ki bunlar? Niye buradalar? Ve niye bu kadar çoklar? Tam korkup içeriye girmeye yeltenecektim ki. İçlerinden biri öne çıktı. Konuşmaya başladığında haliyle ben de onu dinlemeye başladım.

"Sevgili prensesimiz dün 18 yaşına girmiş." Dedi alaycı bir sesle, sarışın bir kız. Sonra da devam etti."Tebrik ederiz küçük melez. Ama ne yazık ki 18 yaşındaki ikinci günün, hayatındaki son günün olacak" dedi. Ardından arkasındaki siyahlılara döndü ve

"Saldırın" diye emretti. Ben daha neler olduğunu anlayamadan, yüz kişilik bir ordu üzerime doğru hücuma geçti. Korkuyordum, kurtulma şansım neredeyse sıfırdı ve öleceğime inanmış bir durumdaydım ama tamamen içgüdüyle hareket ettim. Savunma mekanizmamın bir etkisi olarak ellerim havaya kalktı ve ağzımdan "Dur!" komutu yükseldi. Bana göre tamamen saçma olan komutum işe yaradı ve yüz kişinin hepsi sanki yerlerine yapışmış gibi durdular. Biraz önce benimle konuşan kadın

"Sandığımızdan çok daha güçlüsün melez kız" dedi, sonra devam etti. "Bırak bizi küçük pislik" dedi. Evet bana dedi. Şu anda hiçbir şey anlamamıştım ve iç güdülerime güvenmekten başka hiçbir şansım yoktu. Sonuçta şu an hayattaysam bu minnettar olduğum iç güdülerim sayesindeydi. Nasıl yaptığımı da hala anlayamamıştım ama bildiğim şey o kadının acı çekmesini istediğim, içgüdülerime güvenmem gerektiği ve ağzımdan çıkan şeylerin gerçek olduğuydu.

O kızın kim olduğunu bilmiyordum ama yine de ona bana saldırmaya çalışmasını ödetmek istiyordum. Az önce tamamen bilinçsiz bir şekilde yaptığım hareketi bu sefer tam anlamıyla isteyerek tekrarladım. Elimi kaldırdım ve "Acı "dedim. Kız yerde acı içinde kıvranmaya başladı. Diğerleriyse hiçbir şey yapamıyorlardı, hala temin verdiğim komutun etkisindeydiler. Ne yaptığımı fark edince şokla onu ve diğerlerini bıraktım. İçlerinden birisi onu almak için öne çıktı. Bana bakıp,

"Onu alabilir miyim? "dedi. Bende onları başımdan atmak ve şokumu rahat yaşayabilmek için aklımdan geçirdiğim iki kelimeyi söyledim,

"Al ve kaybol"

Kız korkuyla o kadını alıp gitti. Arkamı döndüğümde Alice haricinde burada olan ailemi gördüm. Neler yaptığımı görmüşler miydi? Ya da bana neler olduğunu biliyorlar mıydı bilmiyorum ama bana bakıyorlardı. Yaptıklarımdan dolayı ben bile şoka uğramışken onlar hiçbir tepki vermemişti. Şaşırmış ve ya korkmuşa benzer bir halleri yoktu. Yavaş adımlarla onların yanına gittim. İlk şoku atlattığımı düşünüyordum ama bir başka şok dalgası beni vurdu. Babam bana sarıldı. Yıllardır benimle tek kelime etmeyen babam bana sarıldı. Ona karşılık vermedim. Ne için karşılık verecektim ki? Yıllardır benimle hiç konuşmamıştı ve ne olduğunu anlayamadığım saçma sapan bir olayın ardından bana sarılıyordu. Bence karşılık bulmaya hakkı yoktu. Tepki alamayınca kollarını benden ayırdı. Annem hala tek bir tepki bile vermemişti. Babam,

"Hadi odana git Alex." Dedi. "Biraz uyu ve dinlen yarın sana her şeyi anlatacağız" diye ekledi. Başka bir şey yapmaya hiçbir şekilde halim ve isteğim olmadığı için onu dinleyip odama gittim. Yatağıma gittiğimde hiçbir şey düşünmemeye çalışarak zihnimi tamamen boşalttım. Bu zor bir işlemdi ama başarmıştım. Ardından da uykuya daldım zaten. 

Kehanet; Melez Prenses (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin