*Düzenlendi*
"KALK! UYAN ARTIK!" Ashley her zamanki mükemmel uyandırma tekniklerine başvurmuştu. Yatağın üzerinde zıplarken bir yandan da uyan diye bağırıyordu. Ne yazık ki bütün çabası boşa gidiyor ve ben hiç etkilenmemiş bir şekilde yatakta yatmaya devam ediyordum. Birkaç büyü denedi ama mükemmel zekam ve ben yatağıma koruma büyüsü yapmıştık. En sonunda yatağımda zıplamak da işe yaramayınca vazgeçtiğini düşünmüştüm.
"AHH!" ağzımdan çıkan inlemeyle birlikte gözlerimi açtım. Ya hangi yaratık bir diğerini yataktan atarak uyandırır.
"Geri zekalı! Tekmelemek ne ya?" diye bağırdım yatağımda kahkahalar atan Ashley'e bakarak. Gülmesi durdu ve,
"Hak ettin. Tam on beş dakikadır seni insanca uyandırmaya çalışıyorum." dedi bana karşılık olarak. Oflayarak yerden kalktım ve dolabıma doğru ilerledim. Zaten hafta sonu olduğu için uyumak istemiştim ama Ashley gibi bir arkadaşınız varsa uyumak her türlü şartta imkansızdır. Dolabımdan çıkardığım siyah pantolonumu giyerken kapının açılıp kapandığını duydum. Ashley yemekhaneye gitmiş olmalıydı. Loretta ortalıkta görünmüyordu. Daha önce uyanmış olabileceğini düşünerek umursamadım bu durumu. Havalar soğumaya başladığı için kısa kollu tişört yerine mavi baskılı ince bir penye giydim. Siyah ince ceketimi üzerime, mavi spor ayakkabılarımı da ayağıma geçirdikten sonra aynanın karşısına geçtim. Birbirine karışmış saçlarımı düzeltmeye çalıştım. Ama sadece çalıştım. En sonunda nasıl göründüğümü boş verdim ve telefonumu alarak odadan çıktım.
Odanın dışına adımımı atmamla beraber kolumdan duvara çekildim. Ağzımdan ufak bir çığlık kaçtı. Beni çeken kişinin kim olduğunu görmek için kafamı kaldırdım. Matt sırıtarak bana bakıyordu. Ardından hiç bir şey söylemeden beni çekiştirmeye başladı. Nevrim döndü ya! Ne oluyoruz?
"Gidiyoruz" dedi hala beni çekiştirirken.
"N-nereye?" diye sordum olayın şaşkınlığını üzerimden atmaya çalışarak.
"Ormana. Yürüyüş yapacağız" diye cevap verdi. Yatakhanenin çıkışına gelmiştik.
"İyi de söylesen gelirdim. Çekiştirmene gerek yoktu." dedim hala beni çekiştirirken. Hızlı adımlarına yetişmek pek de kolay olmuyordu. Bir saniyeliğine durdu.
"Harbi neden çekiyorum ya ben seni?" dedi kendi kendine, sonra kolumdaki elini elime indirdi ve "Böyle daha iyi sanırım" diye ekledi.
"Daha iyi" diye onayladım gülümserken. Altında siyah bir kot üzerinde de mavi bir tişört vardı. Ayağında da mavi spor ayakkabılar. Aynı giyinmiştik. Bu duruma daha çok gülümsedim. Sırtındaki sırt çantasını yeni fark etmiştim.
"Eee ne yaptın ben yokken?" diye sordu.
"Yeni arkadaşlar edindim, Lisa'ya gününü fena bir şekilde gösterdim ve son olarak Cara ve yandaşlarını tüm okula hatta üç okula birden rezil ettim. Ama bunu Ashley ve Loretta ile yaptım." dedim günlük rutinlerimi anlatarak. Birkaç ay öncesinde bana bunları yapacağımı söyleseler hangi kameraya el sallıyoruz diye sorardım ama şu an oldukça sıradan geliyordu bu yaşadıklarım bana.
"Loretta?" diye sordu kim olduğunu hatırlamaya çalışırken.
"Saraydan bizimle beraber o da geldi. Çok yetenekli bir cadı. Ayrıca güzel de ama bakarsan gözlerini yerinde bulamaya bilirsin" dedim son cümlede onu uyarırken. Küçük bir kahkaha atarken.
"Kıskandın mı sen?" diye sordu. Yanaklarım kızarırken başımı öne eğdim ama sonra kaldırdım ve
"Yok canım. Neden kıskanayım ki?" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kehanet; Melez Prenses (Tamamlandı)
LobisomemAlexandra ailesi tarafından bile önemsenmeyecek kadar önemsiz birisi olduğunu düşünüyordu. Oysa o, insanların arasında olmasa bile fantastik yaratıkların yaşadığı yerde çok önemliydi. O bir Prenses, daha doğrusu bir Kraliçe. Ama bunu yeni öğreniyor...