-----------------------------------------------------
Suç oranlarının en üst düzeye ulaştığı ve insanların kontrolden çıktığı bir zamanda verilen radikal bir karar...
İnsanlığa ait duygusal hafızanın silindiği bir dünya hayal edilebilir mi?
Sadece tek bir duygunun kalıcılığına istisna gösterildi...
Babasıyla birlikte Yönetim'e karşı çıkan genç bir kız ve yaşadığı her duyguyu 1 saat içerisinde kaybeden, duygusal hafızası kısıtlanmış genç bir erkek...
Geleceğin korunaklı dünyasında huzur ve barış içinde yaşayan insanlar arasında, suç sayılan ve ölüm cezasıyla sonuçlanan bu aşk, ne kadar devam edebilir ?------------------------------------------------------
ERIN BARNET
Güneşli günlerin sayısı her zaman çok az olmuştu. Genelde havaya kasvet hakim olurdu. O sabah güne yağmurla başladılar. Sağanak yağan yağmur tüm şehri temizlemek istercesine pencerelere çarpıyordu. Kimine göre kötü bir günün habercisidir sabahın ilk ışıklarında yağan yağmur; kimine göreyse umudu simgeler.
Erin ikinci gruptan olmuştu her zaman. Bir önceki günden kalan iyi kötü ne varsa tüm anılar, konuşmalar, düşünceler yağmur damlaları tarafından temizlenip yerini yepyeni bir güne bırakır.
Ne olursa olsun yaşamak için bir sebep bulmuştu hayatta, belkide bu yüzdendi havaya her daim hakimiyet kuran yağmurun kasvetinin bile onda umudu çağrıştırması.
"İnsan aştığı zorluklardan ibarettir." der babası her zaman. Ve sonucunda yoluna devam edişinden ibarettir.
Erin ve babasının kolay bir hayatı olmamıştı. Yaşadıkları dünya onlara göre değildi. Sürekli kaçarak, yer değiştirerek, fark edilmeden yaşamaya çalışıyorlardı. Seneler öncesinde yaptıkları bir hata sonucunda Erin annesini, John'da canından çok sevdiği karısını kaybetmişti.
Erin hatırlamayacağı kadar küçük yaşlardayken annesi öldürülmüştü, babasından dinlediği bu hikayenin doğruluğunu asla sorgulamıyordu. Bildiği tek şey babasının ona anlattıklarıydı. Annesini hatırlamıyordu. Hatırlamak isterdi.
Annesi onların yaşaması için kendi hayatından vazgeçmişti. Bunun anlamını büyüdükçe daha iyi anlıyor ve onun isteğini, uğrunda canını verdiği bu isteği yerine getirmek için her gün içinde beslediği bu umutla uyanıyordu. Onu ve babasını yaşama bağlayan tek neden buydu.
Hayat sen ne yaşarsan yaşa devam eder. Ne dünya dönmeyi bırakır, ne yağmur topraklara hayat vermeyi ne de güneş sahip olduğu tüm parlaklığı yeryüzüne yansıtmayı... İlk zamanlar zordur bunlara alışmak, kendini yaşamın sıradan işleyişine kapatmak istersin. Kabullenmek zor gelir insana; her şeyi geride bırakıp temiz bir sayfa açmak ve ayak uydurmak. Hayatın tek düzeliğine, aldığımız nefesten, uyandığımız alarma alışmak zor gelir. Sonra fark edersin ama kendini soyutlamaya çalıştıkça hayat seni içine çekmeye devam eder, karşı koyamazsın.
John da aynen böyle hissetmişti. Karşı koyamadı.
Tüm bu düşünceler beynine hücum etmişken alarmın sesini duydu. Yağmurun camda çıkardığı ses erken uyanmasına sebep olmuştu. Yatakta biraz daha oyalandıktan sonra kalktı ve banyoya girdi. Yüzünü yıkadı, aynadaki yansımasına baktı. Kendine has bir güzelliği vardı, gür dalgalı koyu renk saçları omzunun biraz aşağısına kadar uzanıyordu. Kahverengi gözlerini annesinden almıştı. Babası ona ne zaman baksa bunu geçirirdi aklından. Erin'ın annesine ne kadar benzediğini.
Aynaya her zaman gülümseyerek bakardı çünkü gülümsemek daima ona kendini iyi hissettirirdi. Yaşadığı onca şeye rağmen mutlu bir kızdı, neşesini kaybetmemişti. Babasının çabuk toparlanmasında en büyük etkendi belki de. Onun bu hayat enerjisi babasına güç veriyordu.
Erin, karısından ona kalan tek şeydi ve kızını korumak için her şeyi yapardı.
Banyoda biraz oyalandıktan sonra kıyafetlerini değiştirmek için odasına döndü. Havalar yağışlı olsa da soğuk olmuyordu. Üzerine mavi ince bir kazak, altına da lacivert ekoseli bir etek giydi. Uzun çoraplarının üstüne yağmur çizmelerini de geçirdikten sonra hazırdı. Saçlarını hızlıca örüp odasını topladı. Okul çantasını akşam hazırladığı için direk çantasını alıp aşağı indi.
Babası çoktan uyanmıştı.
Aşağı indiğinde çay yapıyordu. "Günaydın babacığım." dedi ve yanına gidip yanağına sulu bir öpücük bıraktı. "Günaydın güzel kızım bende sofrayı hazırlamak üzereydim. Tost yer misin?" Kahvaltılar en sevdiği öğün değildi ve yumurtadan nefret ederdi. Babası inatla ona yumurta yedirmek için çeşitli şekillerde hazırlardı. Tost yapacağına şaşırmıştı. "Yumurta yok mu bugün? Beni şaşırtıyorsun." dedi gülerek.
"Yumurtamız kalmamış, alışverişe çıkmamız gerek. Bugün seni okuldan aldığımızda gideriz." Babası bir yandan tost ekmeklerini çıkarıyordu.
"Tamam gideriz."
Tostları yaptıktan sonra tabaklara koydular, çayları da doldurduktan sonra masaya oturdular. İkisi de sessizce yemeğe koyuldu.
Aradan geçen uzun bir sessizliğin ardından babası dayanamadı, "Bir sorun mu var tatlım, bugün çok sessizsin?"
Erin'ı böyle görmeye alışkın değildi ve son günlerde onu böyle sessizce düşünürken sık görmeye başlamıştı.
"Hayır bir sorun yok babacığım. Gece kabus gördüm onu düşünüyordum. Önemsiz bir şey zaten." dışarıdan düşünceli göründüğünü farkında değildi ama son birkaç gündür gördüğü rüyalar yüzünden aklı sürekli meşguldü. Son zamanlarda annesini, Yönetim'i, devamlı saklanmalarını, fark edilmemek için yaşadıkları zorlukları; hiç olmadığı kadar fazla düşünmeye başlamıştı.
Rüyalarında sürekli annesinin ona seslendiğini duyuyordu.
Annesinin bedenini bile bulamamışlardı ancak Yönetim tarafından öldürüldüğünden eminlerdi. En azından babası emindi.
Annesi, polisler tarafından yakalanmıştı. Babasının ve onun kaçması için teslim olmuştu ve yalnız olduğunu söylemişti. Daha sonrada gözleri önünde vurulmuştu. Ölü bedenine bile dokunulmasına izin verilmeden götürülmüştü ve o, annesini gördükleri son andı.
Bunlar bildikleri idi. Fazlasını sormazdı babasına çünkü bunlardan bahsetmek babasına acı veriyordu. Bununla ilgili bir şey söylemese de fark edebiliyordu. Çok zorlamazdı babasını, onu üzmemek için anlattıklarıyla yetinirdi. Ancak şu son günlerde kafasını bazı şeyler kurcalıyordu. Mesela babasının annesinin peşinden neden gitmediği ya da öldüğüne nasıl bu kadar emin olduğu. Onu aramaya gitmemesini anlayabiliyordu çünkü babasının onu tehlikeye atmak istemediğini biliyordu.Tüm bunları düşünmenin bir faydasının olmayacağını da biliyordu.
Daha fazla soru sorarak babasını üzmesinin annesini geri getirmeyeceğini bildiği gibi...
"Kabusların tersi çıkar, güzel günlerin habercisidir. Mutlu olmalısın." dedi babası gülümseyerek. Mutlu olmaktan başka bir şey yoktu zaten ellerinde. Diğerlerinden farklıydılar.
En azından birbirlerine duydukları sevgiyi hissediyorlardı.
1 saat sonrada hissetmeye devam edeceklerdi.
--------------------------------------------------------------------------------------------
Hikayemi umarım beğenirsiniz. Bölümleri pazartesi günleri yayımlamayı planlıyorum. Aklınıza takılan noktaları ve önerilerinizi benimle paylaşabilirsiniz. Keyifli okumalar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADAKATTEN KAÇIŞ| Wattys2016
Ficção CientíficaSuç oranlarının en üst düzeye ulaştığı ve insanların kontrolden çıktığı bir zamanda verilen radikal bir karar... İnsanlığa ait duygusal hafızanın silindiği bir dünya hayal edilebilir mi? Sadece tek bir duygunun kalıcılığına istisna gösterildi... B...