Hastanede,hasta halinde sana deva getirebilmek için çırpınıp kanatlananlara,
- Bunlar insan değil, bunlar melek...
diyordun. Onlar dışarıda, senden gizli, birbirlerine ''Melek biz miyiz, yoksa o mu?'' diyorlardı.
Son görüşmemizde, helalleşmekte olduğumuzu sezercesine, öpüşüp koklaşarak ayrılmıştık.
- Yine gel
demiştin.
- Gelirim
diye söz verdim. Sözümüzü yerine getirmek, cenazende nasip olacakmış.
Son mevsimini, hapishanede kalmış arkadaşlarından, hasta olarak, biraz farklı şartlarla geçirmen, seni utandırıyordu.. kaderini çevrenle o kadar birleştirmiştin.
Bir gün, gidenleri düşünerek, kaldığından utandığını söyledin.
Ben acı haberi duyduğum zaman, içimden sana ''Artık, utanmana sebep kalmadı..' demiştim. Cenaze alayındaki azameti görünce, bu defa, sessiz sedasız gitmişlerden utanacağını düşünerek, üzüntü duydum.. 'Müsterih ol, dedim, utanacak sen değilsin'
Dün bir ölü evinde iki kadının karşılaşması, gözümden silinecek manzaralardan değildir. Kalabalığın üstünde onları görür gibiyim. Birisi,
- Şimdiye kadar, demişti, yüzüne bakamıyordum.İşte bende senin gibi oldum.. artık yüzüne bakabilirim
Sarmaş dolaş olup ağlamışlardı. İki asil ananın saçları gibi gözyaşları ve talihleri de birbirlerine karışmıştı. Taşları ağlatacak bir sahneydi bu.. taşlar, gelip görseler, belki, biraz yumuşarlardı.