4|Sır

145 22 53
                                    

Y/N: Bu bölüm için bir hata olmuş, bunun için özür dilerim. Ben yayınlamadan bölümü yayınlamış Wattpad. Ama şimdi bir sorun yok sanırsam. İyi okumalar ^^

-

Ona herhangi bir tepki vermedim. Merak ettiğim doğruydu ama muhtemelen şuan sorsam da cevap vermezdi. O yüzden onu boş verdim ve bugün ne yapacağımızı sormak için Myungsoo'yu bulmak adına ayaklandım. Küçücük dairede gidebileceği tek yer tuvaletti. Bu yüzden lavaboya ilerledim. Tam ben kapıyı tıklatacakken içeriden Taehyung çıktı ve elim havada kaldı bir süre. Elimi yavaşça indirirken, Myungsoo'nun nerede olabileceğini düşünüyordum. En sonunda bunu ona sormaya karar verdim.

"Myungsoo nerede?" diye sorduğumda cevap verecek sansam da o beni yanıtsız bırakarak benim yattığım odaya ilerledi. İçimden söylenerek onu takip ettim. Taehyung içeri girer girmez elindeki şeyle uğraşan Sungyeol'un yanına gitmişti. Ensesine vurarak "O bilgisayar oyununu bırak artık. Çalışmıyorsa çalışmıyordur. " dedi. 

Bir an, onun Sungyeol'un yaptığı şeyi bilgisayar oyunu olarak bilmesine şaşırdım. Ama daha sonradan orada ben de olduğum için öyle söylediğini anladım. Çenemi kapalı tutarak onları izlerken Sungyeol'un gözleri bir süre benim gözlerimle birleşti. Gözleri bomboş bakıyordu ama yüzündeki ifadeden bana bir şeyler ima ettiği çok belliydi. Gözlerini benimkilerden ayırdığında Taehyung da yattığım ve kullandığım eşyaları başlığına koyduğum koltuğa oturdu. 

"Gitti." O an hayatımda hiç hissetmediğim bir şey hissettim. İçim telaşla doldu ama sakin kalmaya çalıştım. Gitti de ne demek oluyordu? 

"Ne?" diyebildim sadece. Taehyung bana onda hiç görmediğim bir şekilde baktı. Konuştuğunda sesi alay koksa da yüzünde ki ifade korkutucuydu. "Joohyun ile birlikte markete gittiler." Tekrar küçük çocuğu görür gibi oldum. Bana başını iki yana sallayarak baktı, yüzünde sabit kalan tek şey akan ama yere düşmeyen göz yaşlarıydı. Güvenmek, zarar verir. Ses ile birlikte kayboldu sonrasında. Ben anlamsızca çocuğun kaybolduğu yere bakarken Taehyung tepkimi merak ediyor gibi yüzüme bakıyordu.

"Ne zaman gittiler?" diye sordum. O küçük çocuk beni her ne kadar ürkütse de, ona karşımda gördüğüm kişiden daha fazla güveniyordum. Çünkü o yıllardır benimleydi, Taehyung ise anlık bir şeydi. Henüz bir gün olmuştu.

"Az sonra gelirler." dedi. Tam olarak soruma cevap vermemişti ama asıl duymak istediğim de buydu zaten. Kafamı sallayarak onaylar onaylamaz kapı açıldı. İçeri ellerinde bir kaç poşetle Myungsoo girdi, ardından da Joohyun.

Myungsoo poşetleri bir kenara bırakarak üzerinde ki hırkayı çıkardı. "Uyanmışsın." Onu duymazlıktan geldim. İlgimi içeri girerken Joohyun ile çok samimi olmaları çekmişti. Ne ara onlardan biri olmuştu? Bir gündür tanıdığı insanlarla ne ara bu kadar samimi olmuştu? Ama atladığım bir şey vardı; Myungsoo ile de yalnızca bir gündür tanışıyordum.

Aynı şey değildi benim için, Myungsoo daha güvenilirken burada bulunmamı sağlayan üç tuhaf insan bana güven vermiyordu.

Sonrasında küçük bir masa kuruldu. Herkes koltukların ortasına koyulan masanın etrafına oturdu. Masada çok bir şey yoktu, zaten böyle küçük bir evde üç kişi yaşıyorlarken maddi durumlarından bir şey bekleyemezdim.  Ama yadırgamadım. Böyle küçük sofralar en alışkın olduğum şeylerden biriydi, bu yüzden zevkle kahvaltımı yaptım.

Kahvaltı bitene kadar Joohyun ve Myungsoo'dan başka kimse konuşmamıştı. O an fark ettim ki onların sohbeti biz üçümüzden çok uzaktı. Neşeli insanlara karşılık, duygusuzca yemeğini yiyen insanlar. O kadar farklıydık ki. İleride neler olacağını gerçekten çok merak ediyordum.

Masayı topladık, Taehyung bir işi olduğunu söyleyerek dışarı çıktı. Sungyeol makinesini kucaklayarak odalardan birine götürdu ve başına geçti. Sonunda salonda yalnızca üçümüz kalmıştık.

Joohyun sessizliği bozdu. "Gerçekten sevgili değilsiniz sanırım?" Hayır dersem rahatlayacağını düşündüm ama cevap vermedim. Myungsoo bir an bana baktıktan sonra Joohyun'a döndü.

"Sevgili olsak beni bıçaklamazdı sanırım." Şakayla karışık bir tonda söylemişti. Joohyun'un düşündüğüm gibi rahatlarcasına bir nefes aldı. Myungsoo'ya mi yürüyordu o? Biraz yavaş gelseydi keşke.

"Anladım."

Bir süre sessizlik oldu, ben yine konuşmazken sessizlik oyununa ilk son veren bu sefer Myungsoo oldu.

"Ya siz? Siz neyiniz oluyorsunuz birbirinizin?" Sungyeol, Taehyung ve Joohyun dan bahsediyordum olmalıydı. Merak ederek dinledim.

Joohyun, gözlerini kaçırdı. "O işler biraz karışık. Size anlatmam ne kadar doğru olur bilemiyorum ama ben tanışalı henüz bir gün olmasına rağmen güveniyorum." dedi ve derin bir nefes  daha aldı.  Küçük çocuğun söylediği şey geldi aklıma, Güvenmek zarar verir. "Aslında biz Yeol ile Tae sayesinde tanıştık. Taehyung bizi-" derken Sungyeol'un ayak sesleri odayı doldurdu. Yüzünde buz gibi bir ifadeyle bize bakıyordu.

"Bu kadar yeter. Bilmeleri gerekenden fazlasını biliyorlar zaten. Bir şey daha öğrenirlerse Tae bize ne yapar biliyorsun değil mi?" Herkesin bir sırrı vardi iste, ben onlardan yaşadıklarımı saklarken onlar benden kimliklerini saklıyorlardı. Joohyun'un yüzünün buz kestiğini gördüm. Robot gibi başını salladıktan sonra bize yapmacık bir gülümseme atarak odadan çıktı. Sungyeol hala ayakta dikilmiş bir şekilde bize bakıyordu.

"Niye bu kadar tepki verdin ki?" diye mırıldandı Myungsoo. Yangına körükle gittiğini fark etmiştim ama yine sessizliğimi korudum. Sungyeol'e bakmaya devam ettim.

"Niye işime karışıyorsun ki?" Ardından o da geldiği odaya geri döndü. Bu çocuğun laf sokmaktan başka işi yok muydu? Ah, bir de o makineden başka.

"Kimseyi anlayamıyorum." diye homurdandı yanımda. Ona bir cevap vermek isterdim, sessizlik benim de sinirimi bozmaya başlamıştı ama ağzımı açıp konuşamadım. İçimde kötü bir his vardı. Sanki hiçbir şey istediğim gibi gitmeyecekmiş gibi bir his. Onu kovamıyordum ama o benim konuşmamı engelliyordu.

Myungsoo cevap alamayınca hafifçe gülümsedi ve "Senden de cevap beklememeliydim." dedi. Onun ne yaşadığını bilmiyordum ama ağır şeyler yaşamış gibiydi. Gerçi tahmin edememem normaldi çünkü insanların varlığıyla karşı karşıya geleli  yalnızca bir gün olmuştu. Myungsoo'ya yine bir cevap verememiştim.

O sırada kapı gürültüyle açıldı ve ikimizde bu gergin ortamı unutarak kapıya odaklandık. Gelen tabii ki de Taehyungdu. İşin tuhafı ise, yanında gelen iri yarı adamlardı. Myungsoo'nun hızla ayağa kalktığını gördüm.

Gözleri şokla irileşirken biz yalnızca izliyorduk.

~

Nasıl oldu bilmiyorum ama umarım beğenmişsindir...❤❤❤

Yine tabii ki yazım hatası varsa kusuruma bakmayın :((

Killers Don't Cry|| Kim Taehyung [Bölümler Geç Yüklenmektedir]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin