Yeni bölüm geldi, yalnız wattpad de üç gündür giderilmeyen sorunlarla karşı karşıyayız. Yine de paylaşmak istedim yeni bölümü, 4 bölüm de ana karakterlerimiz ilk defa bir araya gelecek :) Bu muhteşem olaydan önce, sizden ricam yorum ve vote vermeden geçmeyiniz. İyi veya kötü yorumlarınızı beğenilerinizi bekliyorum Canlar :))))
Keyifli okumalar :))))))
1 Aralık 2015, Salı ...
Safir beşinci kattaki penceresinden aşağıdaki manzarayı izlemekten hoşlanıyordu. Batı cephesindeki odası hastahanenin dışarıdaki kafeteryasına bakıyor, kurulmuş masaların çevresini saran kamelyayı süsleyen aralığın soğuğundan kuruyan sarmaşık bitkisine dikkatlice bakar, hasta yakınlarının bir şeyler yiyip içmesini izlerdi.
Bu gün ise en kenarda kalan kırmızı plastik masada oturan yaşlı teyzeyi ve etrafında dolanan afacan torununa dikkat kesilmişti. Yaşlı teyze elinde tuttuğu simidi küçük kıza yedirmeye çalışıyordu. Ama nafile, saçları iki yandan bağlanmış küçük kız yememekte inatçıydı, kendince bir oyun tutturmuş ellerini çırparak yaşlı kadının yanında zıplayarak şarkı söylüyordu.
Çocuklar kötü olayların içinden henüz siyaha batırılmamış mutluluk hareleri bulabilirdi. Sebebiyse körelmeyen kalp gözleri, yaşama olan katıksız sevinçleriydi. Bir elma şekeri yada uçağa benzeyen bir balon yeterliydi o günün verdiği elemi, kederi hiçe saymaya. Çocuklar masumiyetin en doruk noktasında, kirli emellerden habersiz, kıskançlıktan, mücbir olanaklardan saklanarak korunurdu. Köşe başları tutulmaya başlandığında tişörtünün yakasından tutar büyümek. Toza dumana bulana bulana, çamura, yağmur birikintisine bastım derken kaçılmaz son. Büyümek hatasına yenik düşerler. Gayretkeş sıkıntıların arasında küçük mutlulukları defederiz ya hani. Bu da öyle bir amaçsız devinmektir.
Hedef kitlesi kalbi satın alacak nitelikteki mutluluk senfonilerine kilitlenir, şaşmaz rota eşliğinde durmaksızın koşulur, koşulur...Güncesine uzanmadan önce yatağının baş ucundaki komodinden rujunu ve el aynasını aldı. Gravür işlemeli, papatya motifli gümüş ayna Safir'in avucunun ortası kadar büyüklükteydi. Yarım asır boyunca Babaannesine ait olan; on beşine yeni girdiğinde Selanik'e yaptıkları seyahatte mavi mürekkep gözleriyle babaannesinin beynine mıh gibi çakılı kalan astsubayın hediye ettiği bu el işi aynanın son sahibi Safir'di.
Babaannesi hakkın rahmetine kavuşmadan bir ay evvel ellerinin arasına tutuşturmuştu aynayı. Kıymet verdiği aynasına kızını ve gelinini dahil layık görmemişken, biricik torununa hibe ederek onurlu bir davranış sergilemişti.
Genç kız o çok sevdiği, gün aşırı sürmeye ihtimam gösterdiği gelincik rengi ruju dudaklarına taşırmadan tek seferde sürdü. Ruj sürmeye yaşı yettiğinden bu yana soluk tenini canlandıran yegane rötuş, dudak boyasının verdiği kışkırtıcı dikkat karıştırıcı spesiyalite idi.
"Güzelliğinden ödün vermiyorsun" diyen Doktor Gökhan, kollarını göğsünde kavuşturmuş kapı pervazına omzuyla dayanmıştı. İfadesinde hayranlıkla, anlam verilmeyen çelişkilerin bir bütünü oluşturduğu durgunluğuyla Safir'e bakıyordu.
"Şımarık hatta başına buyruk biri olabilirim, fakat büyüklerime saygımı sunmadan etmem."
İki kaşını da şüpheyle kaldıran Gökhan; " Geçen hafta kantinde sıranı gasp eden hasta yakınıyla giriştiğin sözlü tartışmaya şahidim. Tahminimce sendeki saygı gösterisi kişiye bağlı göreceli"
"O kadın üç kağıtçının tekiydi. Domuz kadar sağlıklı olduğu halde sıranın önüne geçmeye milleti uyutmaya çalışıyordu. En haz etmediğim şeydir hileyle hurdayla işini yürütmek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKKOR (Arş-ı Aşk) Kitap oldu!
Ficción GeneralIlık yağmur damlaları düşüyor üstüme. Saydam taneleri okşuyor tenimi, senden kalanı taşıyor sol yanıma. Bana ait olmayan bir kalpte her saniye adın zikrediliyor; Mani olamıyorum ! Bir rüyanın peşinde sürüklenerek dayanıyorum kapına. Kovsan d...