Charlize erkenden kalkıp kraliçe Ashley'nin odasına gitti. Bu saatte kraliçe uykuda olurdu ve bir hizmetkarla kraliçenin elbisesini ve takılarını hazırlıyor olurdular. Charlize hizmetkarla konuşabilmeyi umuyordu. Odaya girdiğinde onu gördü. İşte orada elbiselere bakıyordu.
"Günaydın," dedi gülümseyerek. Bu kızın dedikoduyu sevdiğini biliyordu. Geçen gün başka bir kızla konuştuğunu görmüştü.
"Dün gürültüler duydum. Adamlar sarayın önünde bağırıyorlardı," dediğinde kız ona döndü.
"O adamlar kralın yıktırmak istediği köyden gelmişler. Vergi ödeyemeyecek kadar fakirler ama kral ille de vergiyi verecekler diye tutturdu. Dün mahzene atıldılar ama bir şekilde kaçmışlar."
Charlize gülüşünü bastırmaya çalıştı.
"Demek öyle. Muhafız ne demiş?"
Kız kaşlarını çattı.
"Kral muhafızı dinlememiş bile. Nasıl kaçarlar diye boynunu vurdurmuş."
Charlize ürperdi. Adrian ve onun yaptığı ortaya çıkarsa onlar da ölecekti. Kesin olarak hem de. Muhafız için üzülmüştü ama en azından artık onları söyleyecek kimse kalmamıştı.Kraliçe uyandığında onun için sarı bir elbise seçmişlerdi. Giyinince Charlize'e döndü.
"Bugün güzel bir kahvaltı edeceğim. Sen de yanımda ol."
Charlize gülümseyip başını salladı. Belki kral gelirdi. Kraliçenin arkasında yürürken önlerinde giden uzun boylu bir kadın gördü. Saçları mükemmel görünüyordu. Kraliçe durup ona baktı.
"Bu kadında bir şeyler var. Bir keresinde kralın odasından çıktığını görmeme rağmen Adrian da kral da onu görmediklerini söylediler."
Charlize kadına baktı. Asaletle yürüyordu.
"Kim bu kadın efendim?" Dedi Charlize merakla. Kraliçe omuz silkti.
"Soylulardan biri. Sanırım leydiymiş. Adı Valeria olmalı."
Kadın büyük salona girdi. Kraliçe öfkeyle yumruklarını sıktı.
"Yemek mi yiyecek bir de! Gidiyoruz."
Kraliçeye yetişmek zordu ama Charlize başarmıştı. Kraliçenin bir baş hareketiyle kapıdaki muhafız onun geldiğini duyurdu. Kraliçe içeri girerken Charlize şok olmuştu. Kral Valeria ile birlikte gayet samimi bir şekilde yemek yiyordu. Hem de kraliçeye haber vermeden. Bu saygısızlıktı. Kraliçenin derin bir nefes aldığını gördü. Kralın sağ yanına otururken gülümsemeye çalıştı.
"Beni çağırmayı unuttunuz galiba," dedi. Sesini kontrol etmeye çalıştığı belliydi. Kral Valeria'ya döndü.
"Leydi Valeria benimle konuşmak istemiş te. Ben de kahvaltı ediyordum. Buraya çağırdım."
Charlize Valeria'yı incelemeye başladı. Çok güzeldi. Yüzü,saçları,elbisesi... Bakışları bozuyordu bu güzelliği. Kin vardı bakışlarında. Charlize sıyrılan elbise kolunu düzeltti. Yıldız lekesini görmesini istemiyordu. Tehlikeli görünüyordu. Yemek boyunca siyaset konuşuldu. Kral sakindi. Korkmaya gerek yoktu ama Charlize onu öfkeli hayal edince korktu. Yemek bitince kraliçenin baş hareketiyle dışarı çıktı. Kapıda genç bir adam duruyordu. İçeriye kaçamak bakışlar attı. Charlize ileride duran hizmetçinin yanına gitti.
"Bu adam kim?" Dedi fısıldayarak. Kız adama baktı.
"Lordlardan biri. Adı Hector. Leydi Valeria'nın kuzeni. Sık sık kralı ziyarete gelirler. Siyaset konuşurlar."
Charlize bu ikili hakkında daha fazla bilgi edinmeyi aklına yazdı.İşler azalınca odasına gidip hatıra defterini okumaya başladı. Neredeyse bütün sayfalarda kralı ne kadar çok sevdiğini yazmıştı. Dikkatini ikizlerin kısmı çekti. İki kelimenin üzeri karalanmıştı.
'Canım ... ve ... Sizi öyle çok seviyorum ki..."
İkizlerin adları olmalıydı. Bunu bilen birini nerede bulabilirdi? Geçen günlerde en üst katta karşılaştığı yaşlı kadın. Çok eskiden beri sarayda olduğu aşikardı. Kimseye görünmeden yukarı çıktı. Kapıyı açarken eli titriyordu. Biraz aralayınca kadının sesi duyuldu.
"Gel kızım."
Onun geldiğini nereden anlamıştı? Özel güçler. İçeri girdi. Kadın eliyle karşısındaki koltuğu gösterdi. Charlize oturdu.
"Aklında sorular var değil mi? Ben kimim? Ailem kim?"
Charlize yutkundu.
"Siz cadı mısınız? Bunları nereden biliyorsunuz?" Dedi korkuyla. Kadın gülümsedi.
"Benim adım Casey. Çok eskiden bu sarayın cadısıydım. Kral Daniel ve kraliçe Isabel zamanında. Öldürülen kral ve kraliçe."
Durup Charlize'in tepkisini ölçtü. Charlize heyecanlanmıştı.
"Onları tanıyor musunuz?" Dediğinde elleriyle elbisesinin püskülünü sıkıyordu. Casey başını salladı. Keder içinde gibiydi.
"Çok iyi tanıyordum. Yıldız leken var değil mi? Görmüştüm. Bu lekeye sadece Flago Krallığı'nın üyeleri sahip olabilir. Sen hanedana mensupsun."
Charlize gözlerini kocaman açtı.
"Soylu muyum yani? Ailemi tanıyor musunuz? Biliyorsanız söyleyin lütfen," dedi çaresizce. Casey biliyordu. O lekeyi ilk gördüğünde anlamıştı. Kızın bilmeye hakkı vardı.
"Kral Daniel ve kraliçe Isabel'in ikizleri vardı. Biri kız,biri erkekti. Daha yaşlarına basamadan annesi ve babası öldü. Daha doğrusu öldürüldüler. Ben hepsine şahidim."
Charlize derin bir nefes aldı.
"Kraliçe Isabel'in hatıra defterini buldum. İkizlerin isimleri karalanmıştı."
Casey güldü.
"Birine karalatmıştırlar ama ben biliyorum. Kızın adı Charlize,erkeğin Charles. Senin adın da Charlize değil mi? Sen Flago prensesisin."
Charlize şoktaydı. Eliyle alnına dokundu. Gözlerini kapattı. Ayağa fırladı.
"Emin misin? Prenses miyim ben?" Durdu.
"Charles mı dedin? Sarı saçlı ve kehribar rengi gözlü müydü? Güneş lekesi olan?"
Casey başını salladı.
"Evet,o. İkinizin aynı gücü var. O da Flago prensi."
Casey ayağa kalktı.
"Charlize dinle beni. Tahtı geri almalısınız. Sen ve Charles. Babanla annenin ruhu ancak böyle huzur bulacak. Halk kralı sevmiyor zaten. Charles'a gerçeği anlat. Sizin yaşadığınızı bir tek ben biliyorum. Yardım edeceğim size. Güçlerim emrinize hazır. İkiniz birlikte yönetirsiniz ülkeyi."
Charlize sık nefes alıyordu. Hâlâ şoktaydı. Casey'ye her şeyi anlatacaktı.
"Pagos kraliçesi beni casus olarak gönderdi. Görevimi nasıl bırakacağım? Kraliçeyle yakınız. Başarılı olacağıma inanıyordu," dedi çaresiz bir ses tonuyla. Casey gülümsedi.
"Ona da durumu anlatan bir mektup yaz. Yakınsanız seni anlayacaktır."
Charlize başını sallayıp Casey'ye sarıldı. Sonra da odadan çıktı. Casey yıllar sonra ilk kez mutluluk gözyaşları döktü.O gece Charlize yatağında her şeyi düşündü. Casey haklıydı. Tahtı geri almalıydılar.
"Canım annem, nasıl kıydılar sana? Senin düşleriğin gibi tahta çıkacağız. Charles'la birlikte yöneteceğiz ülkeyi. Halk kötü kraldan kurtulacak. Söz veriyorum."
Uykuya dalana kadar düşündüğü tek şey buydu. Rüyasında sarı saçlı ve kehribar rengi saçlı bir kadın gördü. Yanında kahverengi saçlı,yakışıklı bir adam vardı. İkisi de beyaz giyinmişti. Kadın gülümseyerek yanına geldi.
"Charlize güzel kızım. Ne kadar büyüdün böyle."
Charlize ağlamaya başladı.
"Anne,keşke seni hatırlayabilsem. Korkuyorum anne. Ya tahtı geri alamazsak?"
Kraliçe Isabel kendinden emin bir şekilde gülümsedi.
"Benim kızım korkmaz. Senden tek isteğim Charles ile taht kavgasına girmemen."
Charlize yanaklarını sildi.
"Kardeşimi yeni bulmuşken kaybedemem."
Kral Daniel yanlarına geldiğinde üçü sarıldı. Charlize uyandığında ağlıyordu.Casey'nin dediği gibi kraliçe Rachel'a durumu izah eden bir mektup yazdı. Onu anlaması gerekiyordu. Anlamalıydı. Sonra da ağlaya ağlaya Charles'a mektup yazdı. Şimdi neden onu gördüğünde derin bir mutluluk hissettiğini anlıyordu. Neden her gün onu özlediğini. Onu düşününce kalbinde oluşan sevgiyi. Akrabasını bulduğu için seviniyordu. İkizini bulmak mükemmel bir armağan olmuştu onun için. Pagos Krallığı'na gidecek mektubu zarfa koydu. Hemen gönderecekti. Kraliçe Rachel hemen cevap yazardı. Charles'a da mektubu hemen gönderecekti. Kararı bu krallıkta yaşamaktı. Onların ülkesi burasıydı. Halkı kazanmalıydılar önce. Halk arkalarında olursa kralı devirebilirlerdi. Charlize gökyüzüne bakıp gülümsedi. Artık hayatı daha zorlu olacaktı. Artık bir prensesti.
![](https://img.wattpad.com/cover/69877162-288-k319600.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kristal Kadeh
Fiction Historique#1-Sihirligüçler/İhanet intikamı doğurur derler. Hele ki ihanet bir krallıkta zehirli köklerini salmışsa. On sekiz yıl önce Floga Krallığı'nda kral ve kraliçe esrarengiz bir şekilde öldü. Ne bir silah bulundu ne de şüpheli bir kişi. Öldükleri gün s...