Bölüm Yirmi Beş

129 14 4
                                    



Bölüm Yirmi Beş

Kırgın olmak acı bir histi. Size az da olsa değer vermiş birine kırgın olmak, kendinize kızdığınız anlamına gelirdi biraz. Acı bir kesik gibi zihninizi sızlatır, ara ara kanayarak kendini hatırlatırdı. Çatı katının karanlık bir köşesine oturmuş düşünüyordum. Hangisi daha acıydı? Değer verdiğiniz birine kırgın olmak mı? Yoksa değer görmek istediğiniz birine kırgın olmak mı?

Zihnim yorgundu. Düşüncelerim karmakarışıktı. Aklımda tuhaf sorular vardı. Kalbim ara sıra tekliyordu. Ellerim titriyordu. Bedenim üşüyordu. Ancak zihnimdeki alev beni yerimde kalmaya zorluyordu. Hiçbir şey kontrol etmek istediğim gibi ilerlemiyordu. Planlarım boşa çıkıyordu. Şuana kadar zıt ilerleyen onca yaşım gibi, bu yaşımda ölü bir kızın toprağı eşelemesinden öteye gidemiyordu.

"Kütüphaneye içki sokmak yasak..."

Merdivenlerin başındaki adama kısa bir bakış attıktan sonra elimdeki şişeyi dudaklarıma götürdüm. Dağılmış saçlarını karıştırdıktan sonra derin bir nefes alarak yanıma geldi. Sırtımı yasladığım raf, onun ağırlığıyla hafifçe titrediğinde kederli bir gülüş döküldü dudaklarımdan.

"Çağrı'yı tanırım, onun için sıkma canını," dedi içten bir ifadeyle. "Çağrı, Turgut Kaptan'ın oğlu... Uzun zamandır gelmemişti buraya."

Atay, elimdeki şişeyi nazikçe aldıktan sonra birkaç büyük yudum alarak başını rafa yasladı. Gözlerini kapattı ve kırık bir tebessümle açtı bana kalbini. Aramızdaki görünmeyen bariyere, güçlü bir yumruk attığını hissettim. Gülümsedim.

"Çağrı kirli," dedi net bir ifadeyle.

İrkilerek doğrulduğumda, yavaşça araladığı gözlerini yüzümde gezdirdi. Tuhaf bir telaş sardı içimi. Gerçekleri kendi yüzüme vurdum o an, iç hesaplaşmamı onun karşısında yaptım. Dışarıdan güçlü gözükmeye çalışırken, içimdeki tüm umutları kırmaya hazırlandım. Beni yıkmasını bekledim.

"Bende Çağrı kadar kirliyim," dedim yavaşça.

Kısa bir an gözlerini kapattı. Derin bir nefes aldı. Cevap vermeden önce elindeki şişeden birkaç yudum daha aldı. Bitmek üzere olan içkiyi bana uzattıktan sonra yarım bir gülüşle bana döndü.

"Kirlenmeyi sen seçmedin Talya."

Elimdeki şişede kalan son yudumları içtikten sonra yan yatırdığım şişenin benden uzaklaşarak ona çarpmasını izledim. Gülümsedim. Gülümsedi. Bakışları kısa bir anlığına dudaklarıma kaydı. Dakikalar önce göğü dolduran ay ışığı altında yüzünü inceledim. Tepkisiz olmayışının şerefine, parmaklarımı yüzünde gezdirecek cesareti buldum kendimde. İşaret parmağım biçimli dudaklarına değdiğinde gülümsemesi soldu.

"Sarhoş musun?"

"Sarhoşum," diye fısıldadım.

Sarhoş olacak kadar içmediğimin farkındaydı. Nazik bir şekilde beni kendine yaklaştırıp öptüğünde, ardımızda düşen kitapları umursamadı. Gülümsediğini hissedebiliyordum. Bende güldüm. Aramızdaki boşluktan kurtulan şişe merdivenlere ulaşıp parçalara ayrıldığında kısa bir an karşımdaki adamın gülüşünü izledim.

Tanrım, senden karşımdaki adamın tüm gülüşlerini diliyorum. Kabul olmayan diğer tüm isteklerim adına, bana bunu borçlusun...



Kirli DüşünceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin