Bölüm On Yedi
Atay'ın kütüphaneden ayrılışının üzerinden dakikalar geçe, parçalara ayrılmış balıkçı tablosuna kaydı gözlerim. Masamın üzerinde Çağrı'nın bırakıp gittiği haliyle duruyordu. Parmaklarım ürkekçe parçalara kaydığında yutkundum. O an kafamdaki ses konuşmaya başladı. Bana Atay'ın anlattıklarını fısıldadı tekrar.
"Çağrı'yı tanırım, onun için sıkma canını. Çağrı, Turgut Kaptan'ın oğlu... Uzun zamandır gelmemişti buraya. Çağrı kirli. Kim olursam olayım kaybetme beni..."
Zihnimde tekrar eden kelimeler anlam kazanmaya başladığında ihanet hissi damarlarımı acıya boyadı. Hızla çıktım kütüphaneden. Kalbim kulaklarımda atarken, içimdeki o derin acıyı umursamadan koşmaya başladım. Zihnimdeki düşünceler beni acıyla tüketirken kesilen nefesimi umursamadım. Ve nihayet öldüğüm limanın korkuluklarından güç aldığımda gözlerimden akan yaşları fark edebildim.
Bakışlarım Çağrı'nın beni bulduğu o lanet köşeye döndüğünce, acıyla bir hıçkırık koptu dudaklarımdan. Belime bağlanıp, beni göğsüne çeken güçlü kollara kendimi bıraktığımda, beni nazikçe kendine hapsetti. Tanıdığım koku, içimdeki acıyı kat be kat arttırdığında gözlerimi kapattım.
"Yanlış adama âşık oldun Talya. Seni bırakamam..."
Çağrı güven vermek istercesine saçıma dokunduğunda kendimi ondan uzaklaştırdım. Beni asıl acıya iten adama aşağılarca baktım. Gözleri acıyla beni izlerken başımı iki yana salladım.
"Baban," dedim acıyla tekneyi işaret ederken.
Sorumu bitiremeden bir hıçkırık dudaklarımdan firar ettiğinde beni tekrar göğsüne hapsetmesine izin vermedim.
"Babam sana dokunan o iğrenç adamlardan değildi."
Sesinde ilk kez duyduğum netlik beni ona güvenmeye itti. Güvenemezdim. Söyledikleri onca şeyin yanında, beni iyileştirip tekrar kırılmaya mahkum eden adamdı o. Güvenilemezdi. Çıkarcıydı. Kendi için beni teselli ediyordu.
"Sen, bana daha fazla iğrenç adamın dokunmasına sebep oldun," dedim acıyla.
Gerçekleri ilk defa yüzüne söylediğimde ürperdi. Kaşlarını çatarak derin bir nefes aldı. Kolumu sıkıca tutup beni merdivenlere sürükledi. Bedenimin denize karıştığı o yerde babasıyla konuşan adamı gösterdi parmağı. Kolumu biraz daha sıktıktan sonra sinirle beni öne itti.
"O teknede bedenini kirleten adamın oğlu ben değildim."
Arkası bana dönük olan tanıdık adam, yüzünü telaşla bana döndüğünde duraksadım. Şuana kadar iddia ettiğim tüm fiziksel acılar, kalbimde patlayan o ağır hissin altında ezildi. Bir an bomboş kalıverdim. Yapacak hiçbir şeyim olmadığını iliklerime kadar hissettim. Nefes alamadım. Konuşamadım. İnanamadım.
"Sana dokunmasına izin verdiğim en iğrenç adam o!"
Yüzünü bana döndüğü an acıyla göz hapsine aldığım adamım bana adım adım yaklaşırken kaşlarımı çattım. Onun sesini duymamak adına, zihnimdeki tüm sesleri serbest kıldım. Gözlerimi güzel yüzünden ayırdım. Arkamı dönüp öfkeli bakışları beni saran Çağrı'ya hapsettim kendimi. Bana yalan söylüyor da olsa, beni tekrar iyileştirmesini istedim.
Umarım kurgum sizi etkilemeyi başarıyordur.
Büşra
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kirli Düşünce
Short Story"İntihar ettim. Cesedimi balıkçılar bulmuş. Kirli bedenlerindeki zehri akıtıp, limana bırakmışlar beni. İlk o gün ölü uyandım. Sonra ölü olmaya zorlandım, ömrümce..." Talya, patronuyla sessiz bir anlaşma içerisindeydi. Birini ondan çok sevdiğinde...