Bölüm 1- Karanlık Cennet

101 50 5
                                    

Tuna'dan . 

Kalbim .. Uzun zamandır temsili olarak atmakta olan bir kalbim vardı , 20 yaşındaydım bu kimine göre yaşamda uzun ve yorucu bir maraton kimine göreyse henüz yolun başı demekti . Bense ... Yaşamaktan çoktan bıkmış bir bireydim bunun nedeni yaşadığım tüm o hayal kırıkları ve güven eksiklikleriydi . Onunla tam 5 senem bir arada geçmişti , son 1 senemize kadar her şey mükemmeldi . O bana aitti , tamamen bana . İlk aşkımdı yani bir erkeğin ilk aşkı demek hayatına kim girerse girsin ilerisi için her zaman izi kalacak bir yara demekti . Onu unutmaya çalışmak hayatımda yaptığım en zor şeydi , beni resmen aldatmıştı ! Evet aldatmıştı hem de arkadaşım dediğin herifin tekiyle ! Ondan hem nefret ediyor hem de hala deliler gibi seviyordum evet bu da benim lanetimdi . Ondan kaçıp Antalya'ya geleli yaklaşık 3 ay oluyordu . Benim için İzmir demek Selen demekti . Her sokakta her caddede hatta kafelerin bir çoğunda anılarımız vardı , benim için tatillerde bile oraya gitmek demek bütün anıları yad etmek gibi bir şeydi . Antalya ise bir tane çok yakın arkadaş iki tane ortalama düzey arkadaştan ibaretti . Ne onu unutturacak birini görmüş ne de aramak bulmak istemiştim , evet hala onu seviyordum çünkü ve bu sevgi içimde bitmeyerek her gün bana işkence ediyordu . 

Beren . 

Tek kişilik sessiz sakin kocaman evimden çıkıp arabama ilerlerken berbat hayatıma sövüyordum . Ailem yoktu, yani kısmen ailem yoktu . Onlardan kalan tek şey miraslarıydı daha doğrusu babamdan . Annemi tanımıyordum ve ondan bana kimse bahsetmemişti ne babaannem ne de babam . Hayatta tanıdığım tek akrabam da babaannemdi belirli bir yaşa kadar onunla ve babamla yaşamıştım . Babannem geçen sene öldükten sonra -ki bu hala yüreğimde derin bir yaradır- tamamen yalnız kaldım. Çünkü babam sorumsuz birinin tekiydi kendini 18 yaşında zengin bir züppe olarak görüyor olacak ki bir kaç güzel hatunun peşine koşmak için İstanbul'a taşındı ve beni koca bir mirasla beraber Antalya'da tek başıma bıraktı . Tamamen yalnız olmak her zaman kötü bir şey değildi ve ben buna alışmıştım . Üniversiteye gidiyordum , çevrem vardı , bir tane dostum vardı o da Arya iyi ki var dediğim tek insandı .  Hayattaki tek tesellim sahip olduğum yegane dostum ve hiç bitmeyecek olan paramdı . Mirasımızın kaynağını asla anlayamamıştım , babam büyük inşaatların müteahhitliğini yapıyordu . Sıfırdan başladığı bu işi zamanla büyüterek üzerinde bir de büyük bir şirket kurmuştu. Babaannemi kaybetmemiz demek bir yandan hayatımızı kaybetmemiz demekti sanki onun gitmesiyle birazcık olsun yolunda giden dünyamız tepemize yıkılmıştı en azından benim için öyle olmuştu . Kimsesiz bir kız çocuğu gibiydim çünkü . Hayat 18 yaşında bir kızın kaldıramayacağı kadar büyük yükler yüklemişti omzuma bende bunları es geçmeyi yoklarmış gibi davranmayı seçmiştim her zaman. İnsanların arkamdan 'zavallı kimsesiz kız ' yapıştırması yapmasındansa 'havalı zengin kendini beğenmiş ' gibi bir yapıştırma yapmalarını yeğlemiştim . Bu tamamen benimle ilgiliydi , sorunları görmezden gelirsem yok olurlar sanıyordum ama asla gitmiyorlardı hep oradalardı . Nefesimi dışarı bıraktım . Çok konuşan bir kıza göre uzun zamandır konuşmuyordum yani dün Arya'yı evine bıraktığımdan beri konuşacak kimsem olmamıştı . Arabayı okul yolunda sürerken radyonun sesini hafifçe açtım , bu Lana Del Rey'di,  Dark Paradise . İşte çileli hayatımın özeti sadece şarkının nakaratındaki bir cümleden ibaretti 'Gözlerimi her kapattığımda karanlık bir cennet gibi ' Şarkıya kendimi kaptırmış ilerlerken çoktan okulun içine girmiş olduğumu fark ettim , ev ile okul arasında kısıtlı mesafe olmasını seviyordum bu havanın gerçekten bunaltıcı olmadığı zamanlar yürüyebileceğim anlamına geliyordu . Başka şehirlerde yaşayan insanlar havanın güneşli ve ılık olduğu zamanlar yürüyüş yapmayı ideal bulurdu ama Antalya'da maalesef ki ılık kavramı yoktu Antalya demek sıcak demekti hatta cehennem falan . Hava kışın ortasında bile asla kar kış havası gibi olmazdı . Antalya demek Miami falan demek gibiydi . Nihayet fakülteye vardığımda arabayı temkinli bir şekilde park alanına park edip arabadan indim . Bizimkilerin çimenlerin bulunduğu köşeden bir banka oturduğunu görünce hızlı adımlarla onlara doğru ilerlerdim . Evet okulda ya da sınıfta bu zamana kadar nefretimi kazanacak kimse olmamıştı . Ne bileyim burası lise gibi değildi kimse dalga geçmiyor ya da yargılamıyordu hatta burada insanlar rahatça birine gidip aşkını itiraf edebiliyordu hisleri karşılıksızsa bile bu anormal karşılanmıyordu . Lise ise hiçbir zaman Üniversite gibi olmayacak kadar ön yargılarla doluydu .Orası insanların egolarını savaştırdığı popülerlik yükseltme aracı gibi bir yerdi . Rahatça birbirlerini ezebiliyor zaman zaman rezil edebiliyorlardı , aşk işleri ise lisede tamamen karman çormandı birbirlerinin sevgilileri ile sonradan çıkabiliyor hatta okul içinde bir başkasının sevgilisine bile yazabiliyorlardı . Lise her şeye rağmen herkesin güzel anılarının bulunduğu bir yerdi ne kadar zor geçse de benim için de öyle olmuştu ama burası her zaman bambaşka bir dünya idi . Bunu liseden buraya taşıdığım en değerli insan Arya ile Üniversitenin ilk günü fark etmiştik aslında bakış açınıza bağlıydı bu mesele . Herkese selam verdikten sonra Arya ve Burağın ortasına oturdum . Burak Aryadan sonra bu sene içinde elde ettiğim en yakın dostumdu , diğerlerine oranla hayatımdaki çoğu şeyi bilen de tek insandı . Aslına bakarsan hayatımla ilgili her şeyi bilen zaten sadece ikisiydi . Berna ''Nasılsın Beren ?'' diye sordu içten bir şekilde . Her zaman sıcakkanlı bir kız olmuştu Berna . Herkesle konuşur , herkese gülümser ve ihtiyacı olan herkesin yanında olurdu , o şu dizilerdeki ve kitaplardaki kızlar gibiydi . ''İyiyim , sen nasılsın?'' diye sordum aynı samimiyetle . ''Her zamanki gibi , bugün yine çok güzel olmuşsun üzerindekini nereden aldın ? O sweatshirt gerçekten çok güzel . '' dedi heyecanla. Hepimiz Berna'nın tepkisine gülümserken ''Yurt dışından sipariş etmiştim , mavi rengi de var evde henüz hiç giymedim istersen sana getirebilirim , çok yakışacağından eminim . '' dedim gülümseyerek . Berna'nın doğal turuncu saçları vardı ve sanırım o doğuştan öndeydi hepimizde hangi rengi giyerse giysin zaten yakışacaktı tartışmasız . ''Çok güzel olur ya teşekkür ederim . '' diye cırlarken yerinden kalkıp yanıma geldi ve boynuma atıldı . Sarılmasına karşılık verdikten sonra Burak araya girip ''Siz kızlar şu vıcık sarılmanızı bıraksanız diyorum derse geç kalıyoruz . '' dedi ayaklanırken . Hepimiz birden ciddiyete bürünürken yerimizden kalkıp kapıya yürümeye başladık Arya koluma girerken gözüm park alanındaki arabamın ön tarafına poposunu koymuş güneşin keyfini çıkararak elinde telefon, nette sörf yapan tiki tipli çocuğa takıldı bizimkilere dönüp ''Ben hemen geliyorum siz girin derse '' dedim . Arya hala kolumu tutarak ''Ne oldu ki şimdi ?'' diye sordu . Derin bir nefes alarak , ''Gelince anlatırım . '' diyerek kolumu ondan kurtarıp park alanına yürümeye başladım . Gözünde güneş gözlüğü vardı bir de ! Ne sanıyordu ki arabamı şezlong falan mı? Sinirle adımlarımı hızlandırırken yanına iyice yaklaşmıştım , keşke biraz sakince uyarabilseydim ama ben Beren Aksoy'dum . Ve Beren Aksoy asla sakin kalamazdı. ''Hey sen !' dedim tam önünde dikilirken gözlüklerinin üzerinden beni süzdükten sonra ''Buyur'' dedi umursamaz bir tavırla . ''Bulunduğun yer güzel mi?'' diye sordum alaycıl bir tavırla ama aslında saç diplerime kadar sinir doluydum . ''Anlamadım ?'' diye sordu gözlüklerini çıkarıp yayıldığı arabamın başında biraz toparlanma zahmetine girerken . ''Arabamı diyorum şezlong yerine kullanıyorsun !'' dedim sesimi hafifçe yükselterek . ''Noldu eridi mi araban? Yandı mı? Alt tarafı oturduk 2 dakika'' dedi ukalaca . Özür dilemesi ne bileyim mahcup olması gereken yere ukalalık tasladı bir de ! ''Özür dileyip çekip gidemezsin şuan?'' diye sordum biraz daha sakinleşerek . Arabanın üzerinden kalktı aramızdaki ufacık mesafeyi kapatarak yüzünü yüzüme yanaştırdı gözlerini gözlerime sabitleyip ''Neden özür dileyecekmişim ? Ayrıca gitmiyorum . '' diye fısıldadı yine bilmiş bilmiş . Fazla ukala birine benziyordu ve böyle tipler son derece sinirlerimi bozardı . Tam ağzımı açmış cevap verecekken ''Arabanın üstünde ben oturdum güzellik daha ne istiyorsun?'' diye sordu kendinden emin bir hava içinde . Bir de ego yığınıydı yani! ''Sorunlu!'' diye cırlayarak arkamı döndüm ve fakültenin kapısına yürümeye başladım . Tam kapının önünde dönüp arabama doğru baktım hala oradaydı ve sırıtarak bana el sallıyordu . Lanet , sorunlu , ego yığını herif! Ona kötü bir bakış atıp binadan içeri girdim . Dersimizin bulunduğu dersliğe doğru ilerleyip kapıyı hafifçe tıklatıp içeri girdim , iyi ki hocamız geç kalanları takacak bir hoca değildi . Hızlı adımlarla Arya ve Burağın olduğu sıraya geçip oturdum . ''Neler oldu?'' diye fısıldadı Arya ben oturur oturmaz . ''Çocuğun biri arabamın üzerine oturmuş keyif çatıyordu . '' dedim kısaca . Arya sanki dünyanın en garip şeyi olmuş gibi gözlerini belertip bakmaya başladı . ''İyi de çok saçma neden yapmış böyle bir şeyi?'' diye sordu . Gözlerimi devirdim , ''Kendini Amerikan filmlerinde zannettiği için olabilir . '' dedim . Daha sonra hocanın yükselen sesini uyarı niteliğinde anlayıp sustuk . Kendimi Felsefe Tarihine vermek istesem beynim ego yığınında kalmıştı ve arabamın başındaydı hala . BENİM.ARABAMIN.BAŞINDA. Tamam evin garajında 2 tane daha arabam vardı evet ama arabalara karşı belirli bir düşkünlüğüm vardı çocuğum gibi severdim kullandığım arabaları . Ders bitmek bilmiyordu ve benim aklım durup durup ego yığınına kayıyordu . Aslında sevimli çocuktu. Kapa çeneni iç ses ! Hadi ama ! Belki de hayatının aşkı! Oha! saçmalamayı kes ve hemen sus ilk defa gördüğüm ve üstelik tamamen gıcıklık uyuzluktan oluşan biri bırak hayatımın aşkı olmayı arkadaşım bile olamaz . İç sesim bir an önce çenesini kapasa iyi olurdu yoksa kendi kendimi öldürmek zorunda kalacaktım . Hayatımın çoğu tek başıma geçtiği için kendi kendime konuşmayı öğrenmiştim bir şekilde bu bir çoğu için deli işi olabilir ama inanın ki fazla rahatlatıcı bir yöntem .Yalnız olmayı seven her insan bunu çok iyi bilir . Hocanın sonunda dersi bitirmesiyle sıraya öylesine yaydığım küçük defterim ve bir kaç renkli kalemimi çantama tıkıp yerimden kalktım . ''Hemen eve mi gidiyorsun?'' diye sordu Burak . ''Kahve içmeye gidelim diyoruz  . '' diye ekledi hemen arkasından . Kısa bir an düşünür gibi yaptım sonrasında ''Benim evime gidelim , film falan izleriz . '' diye bir öneri sundum ortaya çünkü gerçekten dışarıda zaman geçirmek istemiyordum bugün genelde olanın aksine . Arya ''Aynen güzel olur '' deyip sevinçle onayladığında Burak da başıyla onu onayladı ve sınıftan çıkıp boş koridordan fakülte çıkışına yürümeye başladık . Arya ve Burak tamamen felsefe ile ilgili konulara dalmış muhabbet ederken sessizdim . Bu sessizliğin nedenine kendim de bir anlam veremiyordum normalde asla susmayan bir insan olarak bugün son derece sakindim . Park alanına geldiğimizde onu göremedim çoktan arabamın üstünden kalkmış gitmişti . Sonsuza kadar orada kalacak değildi tabii ki ama neden bilinmez onu etrafta göremeyince azıcık belki bir miktarcık bozulmuş olabilirim . Sevimli bir tipti evet kabul ediyorum ama son derece gıcık uyuz çok bilmiş ve egoistti bunu onunla 5 dakika konuşsam bile hemen anlamıştım . Sıkı bir karakter analizcisi olduğum söylenemezdi ama Bay egoist karakterini hemen belli eden bir tipti hani şu filmlerdeki asi vurdumduymaz havalı kendi beğenmiş herkesle konuşmayan tipler vardır ya aynı onlar gibiydi işte ! Arabanın önüne geldiğimizde kilidi açıp sürücü koltuğuna yerleştim , yan tarafıma Arya arka koltuğa da Burak oturduğunda hareket etmeye hazırdık .

***

Sabah uyandığımda evde yalnızdım . Akşam geç saatlere kadar Burak ve Arya ile oturmuş yemek yemiş ve havadan sudan geyik yapmıştık , her ne kadar evimde yatıya kalmaları için ısrar etsem de ikisi de saati umursamadan birer taksiye atlayıp evlerine dönmüştü . Dostlarımı gerçekten seviyordum ama yalnız olmak artık benim için bir lüks halini almaya başlamıştı , sessizlik içinde kendimle yüzleşmek çoğu zaman iyi geliyordu bunu yüzleşme faslını yapmadığım zamanlarda da ya kendi kendime konuşuyor ya da keyif çatıyordum . Okuduğum Üniversite bir devlet Üniversitesiydi ve evet arabama rağmen burada fazla dikkat çekmek istemiyordum bütün o saçma drama dizilerinin klişelerini yaşadığım bir hayatım vardı ve buna çoktan uyum sağlamış bir kişiliğim yine de hayatımdan şikayet edecek halim yoktu rahat yaşıyordum bir meslek edinmesem bile beni hayatımın sonlarına kadar idare edecek kadar çok param ve gelir kaynaklarım  vardı . Yani her şey para demek olsa sonsuz mutluluğa çoktan ulaşmıştım . Sabah zevzevkliğimi bir kenara atmaya karar verip önümdeki kirli kahvaltı tabağını sudan geçirip bulaşık makinesine attım , hala masa duran çeyreği yenmiş ekmeği paketleyip ekmek sepeti attıktan sonra yukarı çıkıp dişlerimi fırçaladım ve hafif dalgalandırdığım saçlarımı açıp gözüme bir kalem çekip , kirpiklerime rimel sürdükten sonra evden hızlı adımlarla çıktım . 

Okula vardığımda Arya kantinde oturmuş vişne suyu içiyordu , onu kolundan tutup kaldırırken ''Ne oluyor ya?!'' diye sızlandı . ''Derse geç kalıyoruz mesajımı almadın mı?'' diye sordum okula yaklaşırken attığım mesajı hatırlatarak . Bir anda gözleri ışıl ışıl parladı ve sanki dünyanın en önemli şeyini söyleyecekmiş gibi bir heyecanla ''Derse girmek istemiyorum , hadi Işıklara inip kahve içelim . '' diye cırladı . Gözlerimi devirdim . Arya olur olmaz yerlerde ders ekip gezmeye bayılırdı bense onun aksine her derse girip ders çıkışı eğlenceye varım diyen tiplerdendim ya da direk eve giderek Arya'yı çileden çıkardığım zamanlarda olmuştur . Dengesiz bir ruh halim vardı bir gün son derece enerjik ertesi gün bir ruh gibi ortalıkta dolaşabiliyordum .Arya'nın hala benden cevap beklediğini fark edip silkelendim ve ''Peki '' dedim gönülsüzce . Yerinde çocuklar gibi zıplarken ''Sen otoparka git ben bir lavaboya uğrayıp geliyorum . '' deyip yanağıma hızlıca bir öpücük kondurup hemen yanımdan uzaklaştı . Onun bu haline gülüp kantinden çıktım ve park alanına yürümeye başladım , tam o sırada neredeyse yere bakarak yürüdüğüm için birine çarptım , panikle kafamı kaldırırken onun dünkü ego yığını olduğunu gördüm ''Yine mi sen?!'' dedim suratsızca ses tonumda herhangi bir duygu barındırdığımı hiç sanmıyorum . ''Bana çarpan sensin kızım. '' dedi bulunduğu durumdan son derece keyif alır bir vaziyette . ''Bana bir özür borcun var . '' dedi daha sonra kollarını göğsünde kavuştururken şaşkınlıkla onu izliyordum . Hayatta her şeyi dalgaya alan sinir bozucu tipler vardır ya hani ne söyleseniz sırıtırlar dalga geçerler ve takmazlar aynı onlar gibiydi . ''Dün yaptıklarından dolayı bir özür bile dilemeyen üstüne bir de bilmişlik eden ego yığını şuan benden özür bekliyor öyle mi ? '' diye sordum alayla . Tam ağzını açmış cevap verecekken ''Rüyanda görürsün . '' dedim tavrımı bozmadan . Bu sırada yanımızda biten Arya ''Neler oluyor ?'' dedi bana bakarak . ''Dünkü ukala ukalalıklarına devam ediyor . '' dedim sinir bozucu bir sesle . Arya bakışlarını benden alıp karşımda dikilen aptala çevirip ''Tuna? Bu sen misin?'' dedi şaşkınlıkla . ''Evet. Arya? Ben Üniversiteyi İzmir'de istediğini sanıyorum hatta son ana kadar Dokuz Eylül kesin diye konuşuyordun .'' diye cevapladı o da aynı şaşkınlık içinde . ''Beren'den ayrılamadım , ondan Antalya'da annemin yanında kalmaya karar verdim . '' dedi Arya neşeyle . Olup biteni kaşlarım çatık bir şekilde seyrediyordum . Arya aslen İzmirliydi ve hayatının çoğunu orada geçirmişti daha sonra annesinin işleri yüzünden Antalya'ya taşınmak zorunda kalmıştı ama babası hala İzmir' de ki işinin başındaydı , lise 2 den beri en yakın arkadaşımdı daha doğrusu lise 2 de okula geldiği ilk günden beri bana karşı samimi olan tek insan olduğu en yakın arkadaşımdı. Arya sonra bana döndü , ''Beren , bu Tuna hani İzmir'de ki kapı komşularımız Deniz Teyze vardı ya onun oğlu işte çocukluğumuz beraber geçti . '' HARİKA ! GERÇEKTEN HARİKA! En yakın arkadaşımın çocukluk arkadaşı bir ego yığını . ! Sonra bir bana bir ego yığınına bakıp, ''Ve.. Siz tanışıyor musunuz?'' diye sordu tedirginlik ve şaşkınlık arasında bir ses tonuyla . 

İzmir Ve Bal #Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin