Ne yapıyorum gerçekten bilmiyorum. Amacım ne ? Ya da hatam ? İnsanlara fazla güvenmem mi yoksa bilmiyorum. hayatın ne getireceği belli olmaz derler ya çok doğru bir söz. Her an her şey olabilir. Bunu belki de üniversiteye başladığımda fark ettim. Ya da onunla tanıştığım da. ona karşı hiçbir şey hissetmiyorum dedim. Ama farkında olmadan sevmişim. Aklımdan çıkartamıyorum seni. Ben sende nasıl bir etki bıraktım kim bilir. belki de hemen unutuldum. Belki başka birini buldun hemen. Kim bilir.
Haftalar geçti okula başlayalı ama hala kimseyle arkadaşlık kuramadım. Sanırım kurmak istemedim. Yalnızlıktan sıkıldım. Hayatım çoğu bölümünde yalnızdım zaten. Alışkındım bu duruma ama artık yalnız olmak istemiyordum. Dersleri de doğru düzgün dinleyesim gelmiyordu. Okula gelip gidiyordum öylece. Taki onunla tanışana kadar. Daha doğrusu onun benimle tanışana kadar. En arka sırada bilmediğim bir kişiyle birlikte otururken yanıma oturdu. Selam verdi üzerime bile alınmadım. Ama duyup da cevap vermeme değil gerçekten bana söylemdi sandım. Ders sonuna kadar bana birkaç defa baktığını gördüm. Gördüğüme göre bende ona bakmıştım:))) tam ders bitti bana baktı. Daha önce onu sınıfta hiç görmemiştim.
-Kusura bakma. Ben bu dersi alttan alıyorum. Geçen hafta derse giremedim. Dersim çakışıyor. Notları senden alabilir miyim?
Önce ne dediğini alğılayamadım. Bir laç dakika yüzüne öylece baktım. Benim duraksadığımı görünce
-Yani sorun olmazsa diye ekledi.
-Yok ne sorunu dedim. Hangi tarihlerin notu eksik
Duraksadı oda benim gibi derslerle arası iyi olmadığı belliydi.
- Aslında neyin eksik olduğunu bende bilmiyorum.
Onun bu sözüne istemeden güldüm. Ben gülünce o da güldü.
- En iyisi ben notlarının hepsinin fotokopisini alayım. Dedi
Alsaydı da ben notların hepsini yanımda bulundurmuyordum.
- Malesef notları tamamı yanımda değil. Nasıl yapalım o zaman. Bilmem ki
- Bende bilmiyorum deyip gülmeye başladı.
- Gelecek hafta getireyim o zaman al dedim
.- Şimdi yanında olanları alsan olur mu-Tamam
- O zaman alt kattan fotokopi çektirelim zamanın varsa
- Uzun sürmez sanırım. Sorun olmaz.
Alt kata indik ki mahşer yeri sanırsın. En az bir saatlik sıra vardır. Beklemek önemli değil ama karnım açıkmıştı.
- Çok sıra var ne yapsak ki
- Evet dedim çok sıra var.
- Bir saate anca sıra gelir. Zamanın varsa yemek yiyelim.
Zaman sorun değildi ama daha yeni tanıştığım biriyle yemek yemek istemiyordum. Daha adını bile bilmiyordum.
- Seni zor durumda bırakmak istemem ama sınava az kaldı bu dersi vermem lazım ve hiç notum yok.
-İşim yok ben de açıktım. Biz yemek yiyene kadar boşalır sanırım.
- Çok sağol gerçekten bu notlara ihtiyacım var.
- Önemli değil.
Kantine çıktık. Onun fikriydi. Ama ben kantini hiç sevmiyordum. Sıraya girdik. Ben kendime gözleme patates kızartması aldım. O da tavuk sote ve salata aldı. Yemekleri alana kadar hiç konuşmadık. Masaya geçince
- Ben Fırat
- Ben de Almıııı
- Biliyorum Almıla Öztürk
- Nereden biliyorsun ismimi
- Yoklama kağıdından.
Bende hemen kendi kafamdan kurgular kurmaya başlamıştım. Nasıl buldu kimden aldı diye.
- Senin soy ismin ne ?
- Fırat
- Yok soy ismin
- Tamam işte Fırat
- Soy isminle adın aynı mı yani. Çok garip
- Garip ?
- Kusura bakma yani farklı diyecektim.
Orada benimle uğraşmak için sorduğunu sonra anladım. Güldü bende güldüm.
- Kaçıncı sınıfsın
- Üç
Ben onu ikinci sınıf falan sanıyordum.
- Yaa
- Öyle
- Öyle
yeniden güldük.
- Sen de birinci sınıfsın dedi emin bir yüz ifadesi ile
-Evet dedim sadece. Göz ucuyla duvarda ki saate baktım. Hemen fark etti. Geç mi kaldın Yok bir işim yok
Yemeğimizi yeyip kalktık. Fotokopi de hala sıra vardı. Ama neyse ki çok beklemedik.
Yeniden teşekkür etti. Bende önemli olmadığını söyledim. Haftaya diğer notları vermeye sözleştik. Tam ayrılacakken
- Nereye gideceksin dedi. Yani neyle gideceksin.
-Tramvayla
. -Ya bende tramvayla gideceğim. Birlikte gidelim o zaman .
- Tamam gidelim.
Durakta öylece bekledik. Hiç konuşmadan. Sonra bana dönüp dedi ki tam o sırada tramvay geliyordu.
- Tanıştığıma memnun oldum. Yarın görüşmek üzere.
. Ben daha cevap veremeden tramvaya bindi. Ben ise farklı bir vagona binmiştim. Ne kadar baksam da onu göremedim. Yarın görüşmek üzere demişti ama benim dersim yoktu ki yarın. Kafamda deli sorular. Nerede indiğini bile bilmiyordum.
Eve geldiğimde akşam olmak üzereydi.
Üst kattan gelen seslere uyandım. Komşunun küçük çocuğu durmadan ağlıyordu. Onun gürültüsü yetmez gibi anne ve babası da ona eşlik edip bağırıyorlardı. Telefonu elime aldım. Saat daha 10:45 di. Ve ben uyku mu çok dan almıştım. Hazırlandım evin önündeki parkta öylece oturmak hoşuma gidiyordu. Dışarı normal günlere göre çok sakindi. Çay içmek için hemen yakında ki alaçatı cafeye gittim. Orası dışarıya göre bayağı kalabalıktı. En sakin köşeye geçtim. Çay içip kalmak istedim bir an. Çay gelene kadar nette takılsam iyi olacaktı. Swarma girdim. Check-in yaptım. Bildirimlere baktım. O da neyi Fırat Fırat seni takip etmek istiyor. Şaşırmıştım nedense. İsteği kabul ettim. O arada çay ve kek gelmişti. Hemen yeyip kalktım. Hesabı ödemek için kasaya gittim.
- Arif Nihat Asya masası
- Ödemeniz yapıldı hanımefendi .Arkadaşınız ödedi.
- Ne arkadaşı. Yanlışlık var sanırım ben yalnızım dedim. Bir çırpıda.
O an omzumda bir el hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Mucize Olsun
RomanceÖzlüyorum... Çocukluğumu özlüyorum. Daha çocukluktan çıkamadan çocukluğumu özlüyorum. O küçücük beynimde kurduğum hayallerimi. Beni seven insanları özlüyorum. Boş ne kadar özlesem de gelmeyecek o güzel günler biliyorum. Daha çokta sevilmeyi istiyoru...