14. Bölüm

2.6K 153 21
                                    

Herkes mutlu… Ada benim gibi geri zekalılık yapmıyor, akıllı. Sürekli yeni birileriyle eğleniyor. Orospu diyebilirsiniz, diyeni gebertirim, ama böylesi daha iyi. Kimin ne dediği önemli değildir bence, önemli olan mutlu musun, değil misin? Baştaki felsefemizi koruyor en azından: Bağlanmak yok.

Defne kendi çapında saflıklar yapıyor. Yerim ki onu ben. O kadar saf bir kız ki. Herkes onu seviyor, o herkesi seviyor. O da mutlu. Evrim de Mert ile mutlu.

Ben mi? O kadar mutluyum ki mutluluktan ölebilirim. Doruk mu? Beni üzdüğü için mutlu olabilir. Umurumda değil.

Her geçen gün mutfak büyüyor. Bugün Hasan katıldı aramıza. O da acayip yakışıklı, öyle böyle değil. Fakat tipim değil. Hepimiz cinsiz zaten mutfak olarak.  O da cins olmazsa olur mu?

Gözümüzün içine bakamıyor çocuk. Kızların yani. Nasıl bir utanmadır bu? Ben bu kadar yakışıklı olsam yakmadık can bırakmam hani.

“Hoş geldin Hasan.” diyoruz çocuğa. Bakmıyor ya gözümüze. Mırıldanarak cevap veriyor. Garip.

İşte tepsiyi hazırladım, buna vereceğim, omzuna dokundum. Omuzları jet hızıyla tavana kalktı, irkildi birden. Benim bardaklar şangur şungur yerde. Bu bağırıyor. “Bismillahirrahmanirrahim.”

Tek nefeste bir insan bunu söylemeyi nasıl becerebilir? Hayır, ben desem bunu, ben diyene kadar Hasan yerdeki bardakları üç kere süpürürdü.

Ben hemen yerleri süpürdüm, sakin kalması dilekleriyle ondan uzaklaştım. Maalesef ki şans benden yana değil, Doruk orada dik dik bana bakıyor. Dik baksa da görüyorum üzüntüsünü. Ama ben de üzülüyorum, bir şey diyor muyum, yok.

İçeceğini veriyorum, yalvarırcasına bakıyor. Sürekli içecek istiyor, sarhoş olacağı içecekleri götürüyorum. Ama bir süre sonra alkolsüz götürmeye başladım, farkında değil. Farkında belki ama bir şey söylemedi en azından. Ne yapayım, alkol kullanınca bana sarıyor. Sarıyor, sarıyor, sarıyor; nefes alamıyorum lan.

Şef iş üstüne iş yüklüyor. Sinem gel şunu yap, Sinem bunu yap, Sinem ayaklarımı yıka, Sinem tuvalete götür, Sinem götümü sil, Sinem zahmet olmazsa benim yerime de nefes alıver, nefes aldıktan sonra nefes de ver, yok vazgeçtim ben yaparım onları, yapacak şey kalmadı, sıkılırım sonra.

Tamam şef, tabii şef, peçeteniz olayım kıçınızı silin benimle şef, vazgeçtim silmeyin onu da ben yaparım şef, Allah belanı versin şef.

Mert arada kaçamak bakışlar atıyor, madem Evrim’lesin atmayacaksın kardeş. Kardeş oldu hemen, fark ettiyseniz. Yoksa şefe bu mu söyletiyor iş yaptırmasını? Yok artık, o kadar da değildir. Herhalde. Mert Mert diye diye Mert yaklaşıyor lan.

“Efendim Mert?”

Elindeki kutuyu uzattı. “Doruk Altındağ sana göndermemizi istedi, Sinem Hanım.”

Elindeki kutuyu alıp cebime attım. “Hanım derken? Mert böyle bir yere varacağını mı sanıyorsun? Bir öylesin, bir böyle. Ben ne yapayım Mert? Ben ne yapayım? Yeter artık, cidden yeter. Sizinle ne yapacağım ben?” Sesim kesik kesik gelmeye başlayınca bakışları yumuşadı. Nefes alamıyordum, ama devam ettim. Gözlerim dolmaya başladı. “Bıktım artık Mert, anlıyor musun bıktım! Bir dakika bile sürmeyen öpüşme için düştüğüm duruma bak. Bir de sana bak. Sen mutlusun-“

“Ben mi? Ben mi mutluyum? Mutlu olduğumu mu sanıyorsun?”

O bana bağırınca tüm mutfak bize döndü. Kolumdan çekerek Doruk’un olduğu masaya sürükledi beni. Bırak diyecek halim yoktu. Yorulmuştum, çok yorulmuştum. Doruk’a döndü.

“Bizimle gel, bu iş burada bitecek Altındağ.” dedi ve kapıdan dışarı doğru beni de yanına alarak yürümeye başladı. Arkasına dönüp bakmadı. Doruk’un geleceğinden nasıl bu kadar emin olabiliyordu ki? Ama yanılmamıştı, dışarıya çıkınca aniden durduğunda Doruk da yanımızdaydı. Mert sert ses tonuyla konuşmaya başladı.

“Bu iş çok uzadı. Sinem karar senin. İkimizin de seni sevdiği apaçık ortada.” İkisi beni mi seviyordu? Doruk’a beklenti dolu gözlerle baktım. Doruk da bana acılı acılı bakıyordu. Abi ben ne yaptım, sen ne yaşadın da bana öyle bakıyorsun?

“Mert haklı,” dedi. “Kimi sevdiğini söyle artık Sinem. Daha fazla uzamadan bitecekse bitsin.”

“Sen… Beni mi seviyorsun?”

Doruk içinde samimiyetin kırıntısı olmayan bir kahkaha attı. “Salak mısın kızım sen? Seviyorum seni! Daha nasıl belli edebilirim? Daha ne istiyorsun?”

Doruk beni seviyordu! Doruk beni seviyordu! Gülümsemek istedim ama yapamadım. “Mert… Sen Evrim’i sevmiyor muydun?”

O da Doruk’un kahkahasından attı. Titrek sesim miydi bu kadar komik olan?

“Sinem sen ciddi misin? Evrim’le mutluyum… Ama hala seni seviyorum. Seni nasıl hemen unutmamı bekliyorsun?”

Sessizlik kapladı ortamı. İkisi de aynı anda “Sinem?” dedi.

Derin bir nefes aldım. Az sonra diyeceklerim neyi getirecekti ilerisinde, kim bilir? “Mert, seni seviyorum.” Doruk’un gözleri doldu. “Fakat arkadaş olarak seviyorum Mert… Seni arkadaş olarak çok seviyorum ama sana aşık değilim.”

O kadar kötü bir andı ki o an… Mert’in gözünden damla damla akan yaşlar içimi yaktı. Arkasını döndü, hızla kolunu yakaladım. “Mert, lütfen böyle yapma… Seni seviyorum, üzülmeni istemiyorum-“

“Neden? Neden umut verdin o zaman?”

Cevap veremedim, ne diyebilirim? Kolunu kurtarıp hızla yanımızdan ayrıldı. Doruk yaşlı gözlerle bakıyordu bana. Gülümsüyordu ama. Gülümsemesi içimi ısıtmıştı. Ama kalbim buz gibiydi. İki kişiyi ağlatmıştım, nasıl mutlu olabilirdim ki? Fakat aşk bu işte, gülümsemesi bile mutlu ediyor insanı. Yanıma, dudaklarıma yaklaştı. “Sana aşığım,” diye fısıldadı.

“Ben de. Ben de sana aşığım.” Dudaklarıma iyice yaklaştı. “Fakat sana hala kırgınım ve bu kadar düşmedim.”

Mert’i üzüp onu öpmemi mi bekliyordu? Yine de gülümsedi. “Ben kendimi sana affettiririm… Aşkım.”

Aşkım ha? İşte bu beni gülümsetti.

*

Ertesi sabah hiç beklemediğim bir şey oldu. Kapımda iki adam, ikisi de birbirinden kaya. Biri Mert, biri Doruk. İkisi de gülümsüyor, biri kırgın biri aşkla. İlk başta bakıştılar, sonra Doruk bana döndü.

“ Ee, biz barıştık. Siz de barışmayacak mısınız?” Doruk, Mert’i dürtükledi. “Hadi kardeşim!” Ha?! Zönk?! Doruk ve Mert olmak kardeş?!

Benim şaşkınlığıma iyice sırıttılar. Mert kollarını açtı kocaman. Hızlı adımlarla ilerleyip sarıldım. O da bana. Kaburga kemiklerim çıtırtı operasını söyledi. Kendine inanamazcasına bana “Kardeşim…” dedi. Derin bir nefes alma sesi duyuldu. Saçlarımı kokluyordu.

Aşk Tadında StajHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin