Elçin omzunda sıcak bir şey hissetti ve gözlerini araladı. Karşısında yarım gülümsemesiyle Barış duruyordu. Onu görünce bir anlığına güvende olduğu hissine kapıldı ama sonra yataktan doğrularak gözlerini etrafta gezdirdi, sabah olmuştu. Demekki taburcu olma vaktiydi. O sırada Barış düşüncelerini böldü;
-Rahat uyudun mu nasılsın? Gerçi gece sürekli kontrol ettim ama
-Günaydın iyiyim sağol. Sen burda mı uyudun?
Elçin eliyle odadaki küçük tek kişilik koltuğu işaret ederken gözlerini açmıştı. Katlandığı durumu görünce şaşırmaması elde değildi. Sonuçta bir gün önce tanışmışlardı ve adı, mesleği dışında pek bir şeylerini de bilmiyorlardı. Ama yanında güven duygusunu hissettiğinin içten içe farkındaydı.
-Evet ama zaten pek uyumadım diyorum ya sık sık seni kontrol ettim, emanet sayılırsın bana dikkatli olmak gerekirdi, belki Okyanus'un derinliklerinden kötü bir cadı gelir ve seni alır diye başucunda bekledim güvenlik ihlali yapmadım bir tebrik alırım.
Ada'mın gülümseyerek sanki kırk yıldır tanışıyorlarmış gibi hareketlerine ve böylesine sıcak davranmasına alışamamıştı, afallıyordu ve gülerek; Teşekkür ederim sayın .. Iı? Ne demem gerekir şu anda benim? Koruyucu melek falan mı?
Kıkırdayarak sormuştu bunu. Barış elçinin uyum sağlamaya çalışmasını görünce rahatladı ve söze girdi.
-Sen öyle diyorsan öyle olsun ama hadi kalkta seni Bi giydirelim doktor gelicek birazdan, böyle görmesin kızıl Prensesi.
Elçin bir anda duydukları karşısında kızarmaya başladı ve kekeleyerek;
-Gi-giydirelim? Sen? Beni? Gi-giydiricek? Beni sen? Ayh! Elleriyle yüzüne doğru yelpaze yapmaya başlamış Ateş bastığını Ada'ma ister istemez belli etmişti.
Elçinin hallerini görünce ister istemez kahkaha attı Barış;
-Yok yok hemşireyi çağıracağım yanına o ilgilenir seninle. Benim giydirmem uygun olmaz sonuçta daha tanışalı kaç saat oldu dimi? Bu kadar hızlı gitmemek lazım.
Barışın gülerek söylediği İğneli laflarına Elçin ters bakış attı ve hafif Nazlı ama alaycı bir şekilde gülerek;
-Barış, çık bakalım kapıya ben orda mıyım? Hadi, Barış, git, gitsenee!
Barış ellerini tamam tamam diye kaldırarak arkasını dönmeden odadan çıkmıştı. İki dakika sonra hemşire geldi ve toparlanmasına yardımcı oldu. Serumu sabaha karşı çıkarmışlardı ama hala ellerinin üzerinde bantlar ve iğneler duruyordu. Onları güzelce çıkardı ve elçinin ayağa kalkmasını sağladı. Banyoda bir duş almasını sağladıktan sonra giyinmesine yardım etti. Elçin hazır olduktan 10 dakika sonra kapı çaldı ve doktor ile Barış odaya girmek için izin istedi.
-Gelebilirsiniz.
-Nasıl hissediyorsun kendini Elçin hanım? Daha iyisin geceden beri hızlı bir şekilde toparladın. Ee refakatçin iyi geldiyse demek ki hehe.
Doktor espri yapmaya çalışıyordu ama komik olmadığını odadaki herkes anlayınca ciddileşmeye başladı.
-Evet, yaptığımız tahlillere göre Demir eksikliğiniz var ve ciddi oranda düşük, bunun için sana bir kaç ilaç yazacağım ve onları kullanmayı sakın ihmal etme lütfen. Yoksa en ufak üzüntünde bünyen zayıf düşer ve kaldıramaz dünkü haline dönersin.
Barış doktorun üzüntü kelimesini duyunca tek Kaşını kaldırarak dinledi devamını. Sonra;
-Tabii teşekkür ede-
Barış sözümü kesmişti;
-çok teşekkür ediyoruz bir daha böyle bir durum yaşanmaması için elimizden ne gelirse yapacağız doktor bey, o Zaman izninizle biz artık yavaştan İstanbul yollarına düşelim malum hayat. Bizi bekliyor.
Elçin barışın davranışlarına bir türlü anlam veremiyordu. Evet Yunus'tan ilgi görürdü ama böyle bir dört koldan ilgiyi kaldıramaz hemen Yunus'a bu kadarı yeter dercesine durumu sakinleştirmesini iyi bilirdi. Kimsenin ona bu denli karışmasını istemezdi. Kabul etmezdi böyle bir gösteriyi. Ama barışın davranışlarına dur diyemiyordu ve bunu en yakın Zamanda gerçekleştireceğini düşündü. En iyisi fırsat olduğunda onunla konuşmaktı. Ne oluyordu Can'ım? Ne münasebet böyle bir ilgiyi bana gösteriyordu? Üstelik onu daha tanımıyorum! o da beni!
Elçin kafasının içinde düşüncelerle boğuşurken Barış çantasını eline almış ona yataktan kalkması için yardımcı oluyordu. Koluna girmişti ve tek bir ses bile çıkaramamıştı. En nefret ettiği şeydi koluna girilmesi. Kendisini aciz hissettirirdi. Onu tanıyan herkes bilirdi bunu ve çekinirdi ama Barış ? Bu umarsız tavırları iyiden iyiye sinirlerine dokunuyordu. Bir anda barışın kolunu çekti ve ben kendim yürüyebilirim gerek yok çok naziksin teşekkürler diyebildi, dişlerini sıkarken gülümsemeyi ihmal etmiyordu Elçin. Çünkü kabalık etmek istemezdi sonuçta dün olanlar hala aklının bir köşesini kemiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elbar - Hisset
Romance-Neye gülüyorsun sen öyle? Dedi... Barış gülmemek için dudaklarını kemirirken, çarpık gülümsemesi yüzünden ciddi olamıyordu bir türlü. -Yok, yok bir şey... -Ne demek yok bir şey! Neye güldüğünü söyler misin Barış? -Şey, tamam, ilk sahnemiz, ona ba...