7.Bölüm "Çaresizlik"

156 9 3
                                    


Yapraklarını döken ağaçların çıplaklığı ruhumda can bulurken ait olduğum yerden, kişilerden uzak kalışım da benim çıplaklığım olmuştu. Kendimi bir ağaçla özdeşleştirirken nasıl oldu da yapraklarım dökülüverdi birden diye düşünüyordum. Yaptığım tek bir yanlışın bana zararı çok büyük olmuştu. Her geçen saniye benim olmayan bir yatakta yattığım gerçeği beynimde yankılanırken pişmanlığım çığ gibi büyüyordu. Kime kızmam gerektiğini çözemiyordum. Bu saçma teklifle bana gelen kızlara mı yoksa onların sözünü dinleyip kaçan ardından da içki içip kafayı bulan kendime mi? 

Oysaki şimdiye kadar yapmadığım bir şeyi yapmak istemiştim. Bu herkese özenip içki içmek değildi bu bir süreliğine de olsa ilk defa düşüncelerimi yok etme isteğiydi. Mantıklı düşünmekten bir gecelik aciz kalmak istemiştim. Bir süreliğine durmadan çalışıp duran beynimin ara vermesi gerekiyordu. Yanlış zaman, doğru tercih...

Bana verilen bu odada yaklaşık beş saattir uyuyordum. Öğlen olmuştu bile. Ne kadar süre burada kalacaktım bilmiyordum ama şimdiden evimi özlemiştim. Benim yaşam  tarzımla burası aynı değildi. Kendi evimde özgürce istediğimi yapabiliyordum ama şimdi bu avantajım yok olmuştu. Beni misafir eden insanlar gibi davranmalıydım. Bu durumdan kastım onlarla akşam yemeği yemekti mesela.

Kendi evimde bu gibi şeylerde bana karışılmıyordu burada da karışmazlardı ama onlara eşlik etmezsem ayıp olarak algılanacaktı. Ya da onlarla sabah kahvaltısı ya da onların kendi aralarında yaptığı sohbetler...

Tüm bunlardan bağımsız olup ruh gibi dolaşamazdım. Bu gibi sorumluluklar almak istemiyordum ama abim ve teyzem beni buna mecbur ettiler. Sanırım sırf bu yüzden en çok onlara kızıyordum. Benim nasıl biri olduğumu gayet iyi bilirken böyle bir şeyin içine sürüklemeleri... 

İstemeyerekte olsa yataktan doğrulup çıktım. Güneş hanıma bir görünsem iyi olacaktı. Beni rahatsız etmemek adına gelmediğine emindim ama onu görüp en azından bir teşekkür etmem gerekiyordu. Başına durduk yere bela almış bir kızı evine kabul etmişti ne de olsa.  Geçici odamdan çıktığımda ilk hedefim banyo olur diye düşünmüştüm ama Ares'in kapısının aralıklı bir şekilde açık olması hedefimin şaşmasına vesile olmuştu. Abim buradaydı. Aralık olan kısımda değildim çünkü beni görmelerini istemiyordum. Sadece sesini duymuştum. 

"Sana yemin ederim Ares eğer başına bela açmamış olsaydı gece yarısı evden kaçtığı için sevinebilirdim bile." Konunun ortasına dahil olduğumdan olsa gerek  tam olarak neye karşılık böyle bir cevap vermişti anlamamıştım. Sessizliğimi koruyarak dinlemeye devam ettim. 

"Bu kadar mı çaresizsin?" Dehşete düşmüş bir tonlama ile sormuştu bu soruyu Ares. "Bak yıllardır o evin içerisinde nasıl bir hayat yaşadığımızı kimse bilmiyor. Terk edildiği için kendisini toparlayamamış bir kız çocuğuyla ilgilenmenin ne olduğunu anlatmam olanaksız. Hiçbiriniz anlayamazsınız Ares. Normalde üniversiteye başlayacak bir kız kardeşi olan erkekler onları çoğu şeyden korumak adına çaba sarf ederken benim yıllardır istediğim tek şey şımarık, her istediği yapan ve söz dinlemeyen bir kız kardeşe sahip olmak. Saçma sapan arkadaşlıklar kursun, her yaşıtı gibi saatlerce dışarıda eğlensin, hiçbir şeyi kafasına takmasın, erkek arkadaşları olsun..."

Tam da sahip olmak istediğim ama korktuğum şeyleri anlatıyordu. Birkaç saniye sessizlikten sonra devam etti. 

"Çünkü tüm bunların illaki bir sonu vardır ve buna olgunlaşmak denir. Ama onun şu an içinde bulunduğu bu durumun bir sonu yok. Kardeşime senin ruhun yok dedim ben, onu böyle bir şeyle suçladım. Ben çaresizliğin sınırlarında geziniyorum artık. Bunun ötesi yok."

Su & MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin