Telefonun sesiyle bilincim yerine gelmeye başlasa da hala uyukluyordum. Sesi rüyamda mı yoksa gerçekte mi duyduğumu ayırt edemiyordum. Çokta umurumda değildi zaten. Eğer gerçekte çalıyorsa uykumu bölüp açacak değildim.
Ses kesilince yeniden bilincimin derinliklerine çekildiğimi hissettim. Tabii bu uzun sürmedi; telefonum yeniden çalmaya başladı. Bunun gerçek olduğuna emindim. Çünkü büyük bir okyanusta yüzüyor olduğum rüyada telefonumun çalma olasılığı olduğunu sanmıyordum.
Gözümü açmadan sızlanarak elimi ilk yatakta sonra da yerde gezdirmeye başladım. Her zamanki gibi uyurken yaptığım akıl almaz hareketlerle yere düşmüştü. Bende her zamanki gibi telefonun camının kırıldığı korkusuyla gözümü yavaşça açtım. Eminim ki camın hala tek parça olduğunu gördüğüm anki rahatlamayı hayatım boyunca gireceğim son sınavı verdiğimde bile hissetmeyecektim.
Ben kendime gelip telefonu açmayı akıl edene kadar arayan kişi kapatıp yeniden aramıştı. Artık bu kişinin Carly olduğundan yüzde yüz emindim. Çünkü bir tek O açılmayan telefon açılana kadar pes etmeyecek kadar yüzsüzdü. Ve birde ..şey.. o benim tek arkadaşımdı. Gerçek anlamda!
"Efendim?" Sesim hırıltıdan farksızdı.
"Hala uyuyor olmana neden şaşırmadım acaba? Bir günde normal bir kız gibi davranıp..."
Dediklerinin gerisini duyamadım. O sıra da arka arkaya gerinip esnemekle meşguldüm. Sadece telefonu kapamadan "Senin yüzünden okulun ilk günü geç kalamam. On dakikaya oradayım." dediğini duydum.
Ah! Bir an için hala yaz tatilinin bitmediği hissine kapılmıştım. Bu büyük ihtimalle alarmı kurmayı unuttuğum için olmuştu. Çünkü bilirsiniz her ne kadar o gün okulun açılacağını bilseniz de alarm çalana kadar o moda giremezsiniz. En azından ben giremem.
Carly on dakika içinde burada olacağını söylediği için daha fazla yatağımda kalamadım ve huysuz bir şekilde kalktım. Yüzümü uzun bir süre soğuk suyla yıkadığımda ancak kendime gelebilmiştim. O dama dönüp dolabımdan her ne kadar rengi solsa da rahatlığından dolayı bir türlü vazgeçemediğim siyah pantolonumla ilk bulduğum tişörtü aldım ve giydim. Odamın hava alması için pencereleri açtım. Yatağımı düzeltmedim. Sonuçta o da hava almalıydı.
Merdivenden seke seke inerken ellerimi saçlarımın arasından geçirip gelişi güzel düzelttim. Düz saçın avantajı buydu: kabarmaz, karışmaz.. benim gibi bir kız için oldukça kullanışlıydı.
Hızla bir sandviç hazırladıktan sonra Carly'i dışarıda beklemeye karar verdim. Ve ekmeğimi ağzımda tutarken ayakkabılarımı giyip çantamı aldım ve kapıyı açtım. Tam o sırada arabasını evimin önünde durduran Carly kornaya bastı. Arabaya binerken ona biraz düşünceli olmasını söyledim. "Millet uyuyor."
Omuz silkmekle yetindi. Zaten şu dünyada tek umurunda olan kendisiydi.
Carly, okulda oldukça tanınan biriydi. Bir çok yaşıtım gibi O da bu yaşların derslerle değil eğlenceyle geçmesi gerektiğine inanıyordu. Sürekli birileriyle çıkmaya, erkeklerin bahsettiği kişi olmaya bayılıyordu. Onunla takıldığıma göre bende böyle biri olmalıydım belki ama alakamız yoktu. İki insan ne kadar ters olabilirse o kadar terstik.
Ben sessizdim. Normalden fazla. Sessiz olmakta yeni bir çağ açmış olabilirdim. O kadar sessizdim ki o çağın lideri bendim. Yani kendi kendimin lideriydim. Çünkü benim kadar sessiz olup o çağa ulaşabilen yoktu. Yanlış anlamayın, dışlanıyor falan değildim. İnsanlar beni her zaman tatlı ve sempatik bulurdu. Çünkü yüzümde her zaman bir gülümseme olurdu. Buna insanların sorularına cevap veremediğim, onlarla konuşamadığım, duygularımı saklamak için kullandığım bir maske de denebilirdi. Kendi kendime yetinen bir kızdım. Her ne kadar memnun olmasam da zorundaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Claim (Harry Styles Fanfic) / Düzenleniyor
Fanfiction"Sadece arkanı dön ve topu at. Kime gelirse o." "Ya bir erkeğe gelirse?" "O zaman baştan atarsın." "Bu saçmalık." dedim gülerek. "Hadi ama Harry, yoksa korkuyor musun?" "Hayır, sadece.. her neyse. Umarım güzel bir kıza gelir."