Okul çıkışı park alanı oldukça kalabalıktı. Hala birbiriyle özlem giderememiş olanlar sarılmaya ya da bir yerlerde takılmak için plan yapmaya devam ediyorlardı. Kimse arabalarını çıkarmaya çalışanları, sinirle basılan kornaları umursamıyordu. Bir çok sürücü de onları umursamıyordu ki Carly de onlar biriydi. Birini ezmekten korkmaksızın gaza yüklenerek arabayı yerinden çıkardı. O, ona sinirle bağıran insanları önemsemezken ben onun yerine utanıp kendimi gizlemek adına koltukta aşağı doğru kaydım.
Tam olarak okul sınırından çıkmadan ikimizde hiçbir şey söylemedik. Trafiğe karışıncaysa yerimde doğruldum ve umursamıyormuşum gibi bir hava vermek adına pencereye döndüm. "Bugün parti mi var?"
Carly kaşlarını çatıp bir anlığına bana baktı. "Sen nereden biliyorsun?"
Boğazımı temizleyip pantolonumdaki görünmez iplikleri temizlemeye başladım. "Harry söyledi."
"Harry mi?"
"Hı hı."
"Alex, bana söylemen gereken bir şey mi var?"
"Önemli bir şey değil. Bugün Ipodumu kırdı.. yanlışlıkla. Öncesinde de attığı top neredeyse kafam top çarpıyordu. Kendini kötü hissetti herhalde, o yüzden beni davet etti."
"Ve sende gelmek istiyorsun?"
Doğruyu söylemek gerekirse; istemiyordum. İnsanların arasında –özellikle bu insanlar tanımadığım kişilerse- huzursuz oluyordum. Kendim gibi davranamıyordum. Dışardan gören benim hakkımda ne söylerdi bilemem ama ben kendimi oldukça garip ve saf hissediyordum. Bu hoşuma gitmiyordu.
"Sessizliğini evet olarak kabul ediyorum."
Ona karşı çıkmadım. Partiye gitmek istemiyordum ama Harry'yi görmek istiyordum. Hem o tür ortamlar insanları kaynaştırmaz mıydı? Belki de bir şekilde konuşmaya başlardık.
"Alex! Geçen yıl seni bir parti için bile ikna edemedim. Ama davet eden Harry olunca hemen kabul ediyorsun, öyle mi?" Sesinden kızdığını anlamıştım. Üstelik alınmıştı da.
"Hayır, öyle değil. Sadece.. bilmiyorum Carly, partiye gitmek istemiyorum ama onu görmek istiyorum. Hem belki.. ne bileyim işte."
"Alexis, seni üzmek istemiyorum ama Harry'nin nasıl biri olduğunu biliyorsun. O sana göre değil. Hayalindeki beyaz atlı prensin yanına bile yaklaşamaz."
"Beyaz atlı prens hayal etmiyorum zaten," dedim hemen. Aramızda bir şey olmayacağını hislerimin farkına vardığımdan beri biliyordum. Ama umutlu olmak suç değildi. Carly ne zaman onun hakkında konuşsam umutlarımı kırıyordu. Onun gibi birinin benim gibi bir kıza bakmayacağını söylüyordu. Kaba olup olmadığını umursamaması kötü de olsa doğruyu söylemesi onu gerçek arkadaş yapıyordu ama bazen diğer arkadaşlar gibi yalan söyleyip beni desteklemesine ihtiyacım oluyordu.
"Tamam, tamam, sadece söylüyorum." Sonra birden gülümsedi. "Ay, ilk defa birlikte bir partiye gideceğiz, mükemmel olacak!"
Her ne kadar Carly'nin bu tavrına gülerek karşılık versem de onu hayal kırıklığına uğratacağımı biliyordum. Dans edemezdim, belki içki içerdim ama bir bardağı bile bitiremezdim ve sessizliğimi bozabileceğimi sanmıyordum. Duvarlarım istemediğim kadar sağlamdı. Kırılmayı bırak, şu ana kadar çatlayamamıştı bile.
"Aa, söylemeyi unuttum; bugün Luke seni sordu."
"Beni mi?" Şaşırarak kaşlarımı çattım. "Neden?"
Carly omuz silkti. "Bilmiyorum. Yanıma gelip senin hakkında sorular sordu; Neden hep yalnız, neden konuşmuyor, sevgilin var mı? gibi şeyler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Claim (Harry Styles Fanfic) / Düzenleniyor
Fanfiction"Sadece arkanı dön ve topu at. Kime gelirse o." "Ya bir erkeğe gelirse?" "O zaman baştan atarsın." "Bu saçmalık." dedim gülerek. "Hadi ama Harry, yoksa korkuyor musun?" "Hayır, sadece.. her neyse. Umarım güzel bir kıza gelir."