4.Bölüm

88 33 13
                                    


Sabahın erken saatleri, daha güneşin kendini ilk tecelli etmesi.

Güneşin ilk doğuş ve batış anını hiçbir  şeye değişmem. Neden mi? Bu soruya sadece o muazzam görüntüye şahit olmadınız mı sorusunu yöneltirim. Gökyüzü kızılla turuncunun muazzam dansına eşlik ediyor. Işık süzmeleri karanlığı paramparça ederek gözlere ziyafet veren eseri canlandırıyor. Gökyüzü eşsiz bir siluete şahit oluyor adeta , kızılla mavinin buluşması, SubhanAllah!!

Doğuş yeniden nefes almayı anımsatır bana, yeniden başlangıçlar, yeniden verilen umutlar misali. Geç kalmadığımın temsili. Ne kadar yanlışım dahi olsa düzeltme şansına tekrar sahip olduğumu, tekrardan huzura kavuşabileceğimi, yanlışlarımı doğru yapma fırsatını hatırlatır bana.

Fakat doğuş ne kadar huzur versede batış anı o kadar kaskatı eder nacizane bedenimi.

Bitiş gibi..

Doğuş la verilen şansların batışla verilen hesabı gibi...

Hayal kırıkları bırakır ardında, bir günün daha yaşamımızdan eksilerek bizi tüm olumsuzluklara rağmen veya olumluluklar.. Geceye hapsetmesini, hüküm giymiş mahkum kalıbına sokma keskinliğini yaşatır.

Kısacası güneş bana beni hatırlatır...

Gözlerine ulaşan güneş ışığından rahatsız olduğu yüzüne aksediyordu. Gözlerini hafif kırpıştırarak başını yastığa iyice gömdü. Biraz sonra çalan alarm nefretini dışa yansıttı. Ağzından köpük saçmıyordu bir tek.

Ahhh! Şu lanet olasıca saati kim kurdu.

Demesiyle yere fırlatışı bir oldu. Kafasını yastığa iyice gömdü fakat başındaki şiddetli ağrıya daha fazla dayanamayacağını anlayarak, doğrulmaya çalıştı. Kafasını iki eli arasına alarak sıkıca kavradı. İşaret parmaklarıyla şakaklarına baskı uyguluyordu. Genzini yakan soluğu, ruhuna işkence ediyordu. Buna daha fazla direnemeyeceğini anlayarak ağrı kesici almak için yataktan kalkıp mutfağa yöneliyorduki çarşafa takılıp tepe takla yere düştü.

Ahhh!! Yaaa şimdi küfür caizmidir hhıcam, böyle işin içine tüküreyim .Bıktım usandım offff. Tövbe estağfurullah yaaa..

Çarşaftan kurtulup odadan çıktı. Bir eliyle saçını karıştırıyor diğer eli ile ise gözünü ovuşturuyordu . Yarı uykulu yarı uyanık hali insanın içindeki sevgi tomurcuklarını gün yüzüne çıkarıyordu. Mutfağa girdiğinde annesi kahvaltıyı hazırlıyor bir yandan da not alıyordu. Buna aldırış etmeden buz dolabına yöneliyorduki birden annesinin tiz sesi ile irkildi.

''Deha bugün cumartesi olduğunun farkında değilmisin, bu formada neyin nesi? ''
Deha anlamamış gözlerle annesine bir yandan da kendisine baktı ve ufak çaplı bir kahkaha patlattı.

'' Merak etme kafayı yemedim. Dün böyle uyudum.''
'' yavrum o pis kıyafetlerinle yatağa mı girdin sen, aff Allah 'ım hanginizle uğraşıcam yoruldum vAllah' i''

Deha gözlerini devirerek aman be havasında dolap kapağından içmek için ilacı aldığı sırada tekrardan annesinin katlanılmayacak tiz bağırıltısı duyuldu.
''Deha aç karnına içeceğim deme şu ilacı, zehirleneceksin. Of yavrum koca adam oldunuz hala aynısınız bedenin büyüyor aklın aynı seyirde. ''

Bu baş ağrısına üstelik annesinin canını sıkan konuşması hiç çekilmiyordu.

''Anne dur yeter! Başka zaman alabilirmiyim şu konuşmayı şuan dayanamıyorum lütfen ''

Annesi omuzlarını silkerek
''Aman ne haliniz varsa görün, tamam sustum'' dedi.

Nihayet kahvaltıya oturmuşlardı. Erdem göz ucuyla Deha' ya bakıyor, bir yandan da çayını yudumluyordu. Daha fazla dayanamayarak

Gölgemdeki Yansımam Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin