MEDYA:Ayça
Değerli taşlar okyanusun en dibindedir
Tereddüt etse de sonunda defteri elimden aldı ve çizmeye başladı. Bende bir şeyler öğrenmek için konuşmaya başladım.
" Bundan önceki hiçbir doktorun 2.seansına gitmemişsin neden?"
" Öyle " Ya sabır anlıyorum arkadaş öyleleri seviyorsun da niye üstümde kullanıyorsun ki?
"Konuşurken neden gözlerime bakmıyorsun? "
"Bilmem "
" Peki. Resmini yap öyle konuşalım"
Cevap vermedi. 10 dakika kadar sonra defteri bana uzattı.
Çizimi fena değildi. Karanlıkta duvar dibine çökmüş, bütün hayattan korkmuş , elleri başında 5 yaşlarında bir çocuk vardı. Gözlerinde büyük bir korku vardı. Bu çocuk Mirzaydı. Kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Kaçırmadı gözlerini. Bir şey dememi bekliyordu.
" Ne yaşadın Mirza bu kadar korkacak ne yaşadın? " cevap vermedi. Bir süre gözlerime baktıktan sonra çıkıp gitti. Bu haftaki son seanstı. Pazartesiye kadar elimde olan tek şey bu çizimdi.
Bunları düşünürken içeriye hastalarımdan Onur geldi. Onurun* borderline hastalığı*vardı. Buraya getirildiğinde gerçekten kötüydü ama şuan ilaçlarla hastalığı yenmeyi başardı.25 yaşındaydı iktisat bitirmiş genç bir hastamdı.
"Merhaba Onur"
"Merhaba Lina "
"Nasılsın? İlaçlarını kullanıyorsun değil mi?"
"Evet Lina kullanıyorum. Sana teşekkür etmeye geldim. İyi ki Lina iyi ki varsın. Sayende artık ailemleyim. Başka hastaneye gitmemişim iyi ki. Çok teşekkür ederim. " dedikleri karşısında tebessüm ettim. Gerçekten kim bana iyi ki varsın demişti ki şu zamana kadar.
"İyi olmana sevindim. Teşekküre de gerek yok sadece işimi yaptım"
Yanıma gelip sarıldı biraz şaşırsam da bende ona sarıldım. Fısıltı şeklinde konuşmaya başladı.
"Sevilmediğini, yalnız olduğunu asla düşünme. Değerli taşlar okyanusun en dibindedir. Elbet seni bulmak için o okyanusa atlayacak biri vardır." Deyip odadan ayrıldı.
Dedikleri karşısında kahkaha atmak istedim. Ben ve değerli taş ha? Yavaşça yüzüm düştü ve fısıldadım.
" Kimse benim gibi biri için o dibe inmez "
derin bir nefes alıp yerime oturdum. Çekmeceden defterimi çıkarttım. Biraz çizim yapmak iyi gelirdi.
Kafamı kaldırdığımda öğle arası saati gelmişti. Değişiklik olsun diye dışarda yemeye karar verdim. Çantamı alıp çıkışa ilerledim. Hastaneden çıkıp restorana ilerlemeye başladım.
İçeriye girdiğimde en köşede göze batmayan masaya oturdum. Küçük ama güzel bir mekandı. Sürekli yalnız olduğum için yemek yerken şarkı dinlerdim. Ben kulaklığımı ararken garsonun geldiğini fark ettim. Salata ve et istediğimi söyledikten sonra gitti. Nihayet çantamda birbirine girmiş olan kulaklığı buldum. Kulaklığı telefonuma taktıktan şarkılarımdan Naughty Boy - Runnin açtım.
Ain't runnin' from myself no more
Kendimden daha fazla kaçmıyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKİYATR(Düzenleniyor)
Tiểu Thuyết Chungİçimdeki boşluk git gide büyüyor ve gün yüzüne vuruyordu. Yalnızlığımı saklama çabam her gün daha da yakıyordu canımı. Ölümü kabullenmek ve ölememek beni daha da kimsesiz kılıyordu. Derin bir nefes alıp önümdeki mezara baktım. Son kez baktığımı bile...