BÖLÜM-9

224 22 24
                                    





Ve 9.bölüm ile karşınızdayım. Bu kadar geciktirdiğim için çok özür dilerim. Kızmayın bu yazara olur mu? Belki yeni bölümle ufacık da olsa affettirebilirim kendimi...İyi okumalar.








Bir kelebek olmak istiyorum. Rengarenk dünyada biraz var olduktan sonra sonsuzluğu gömülmek istiyorum. Neden biraz yaşayamıyorum ki. Neden ölmeye bile iznim yok. Deniyorum, sebepler elimde ama hiçbir zaman sonuç yok. Bu döngü canımı yakıyor. Keşke bir daha deneye bilsem ölümü. Ama galiba artık korkuyorum. Buradaki insanları bırakmak istemiyorum. Bir hafta içinde beni seven insan sayısı artmıştı. Gizli adam , Emre, Onur , birde eski dostlarla bir araya gelmek...onlara biraz olsun bağlanmıştım. Boşlukta sürüklenirken ellerini uzatmasalar da seslenip orada olduklarını hissettirmişlerdi.

Derin bir nefes alıp etrafıma baktım. Dejavu... dün intihar ettiğim yerde aynı şekilde duruyordum. Bu sefer küre yerine gizli adamdan gelen mavi çakmak vardı elimde. Bu gizli adam olayı beni korkutmaya başlamıştı. Her şeyimi , her hareketimi biliyordu. İlk başlarda ciddiye almamıştım ama artık korkuyordum. Şayet bir hastam ise ondan korkmamak delilik olurdu...

Yerdeki cam parçaları ve zeminde dağılan kana baktım. Ölme isteği kalmış tarafım yavaş yavaş filizlenmeye başlarken hızla doğruldum. Eğer toplamazsam her an bir daha deneyebilirdim. Ayrıca bu kadar uyuşuk davranırsam işe geç kalacaktım.

Mutfaktan bir poşet alıp hızla yerdeki cam parçalarını topladım. Cam parçaları hafif elime batsa da dert etmedim. Kar küresinin yarısını elime alıp gülümsedim. Ne geldiyse başıma seni aldım diye oldu. Ne kadar elim poşete gitse de vazgeçip masamın üstüne bıraktım ayça ile resmimizin olduğu çerçeve paramparça olmuştu. Resmi çıkarıp onu da masanın üstüne koydum. En kısa zamanda çerçeve almam şarttı. Çöpü toplama bittikten sonra kanın geçmesi için yerleri iyice sildim.

Zamanım kalmadığını fark ettiğim de hızla üstüme sıradan kombinim olan siyah gömlek ve siyah pantolonu giyip, saçlarımı örgü yaptım.

Evden çıkmak için kapıya yöneldiğimde telefonumu yanıma almadığımı fark ettim. Dün bayılmadan önce elimden düşmüştü. Büyük ihtimalle odamdaydı.

Odama gidip yatağın etrafına baktım. Hemen köşede olduğunu görünce uzanıp aldım.

Yatağıma oturup ekranı açtım. 30 cevapsız arama...fazla abartmamış mısın Ayça?

Ekran kilidini açınca aramaların 20 sinin Ayçaya , 10 unun ise özel numaraya ait olduğunu görünce ister istemez şaşırdım.

Cidden takip ettiği yetmiyormuş gibi bir de telefon sapıklığına mı başlayacaktı? Cidden sorununu neydi? Benden ne istiyordu? Neden notlar bırakıp beni arıyordu? Bu...aşk olamazdı. Çünkü ben bu duyguyu hissedebileceği biri değildim. Sayfalarca anlatılabilecek bir güzelliğim yoktu yada kelimelere sığmayacak kadar iyi bir yanım. Ben sadece yalnız bir psikiyatristtim. Daha ötesi asla olamaz.

Kafamdaki kalabalıktan uzaklaşıp dikkatimi telefonuma verdim. Arama tuşuna basıp kendimi Ayçanın sorgusuna hazırlanmaya başladım . Büyük bir azar işitecektim galiba...




* * * * *




"Tama İpek bir şey olursa ben odamdayım. " dedikten sonra odamın kapısını açıp içeriye geçtim. elimdeki dosyaları masaya koyduktan sonra kendimi koltuğa attım.

Ayça ile konuşmamız 1 saat sürdü ve o süre boyunca bana telefonun neden icat edildiğini, eğer açmayacaksam ve yanımda taşımayacaksam ne işe yarayacağından bahsetti. Birde intihar ettiğimi söyleseydim kesin olarak 15 saat uzar ve Ayça İstanbul a gelirdi. Bu yüzden söylememekle en iyisini yaptım.

 PSİKİYATR(Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin