Bir gül kopar da gel venüsten aydan,
Sallansın mendiller açılsın kucak.
Ok fırladı çıktı bir kere yaydan,
Belkide son günüm gecem olacak.(Tugay Koçak)
~~~
" Teşekkür ederim. İyi ki varsın. " diyorum ve gülümsüyorum." Teşekkür etme. Böyle gül yeter. " diyor ve şaşıp kalıyorum.
Ne demek istiyor? Daha yeni tanıştığı birine neden der ki bunu bir insan? Aklımdan türlü türlü düşünce geçiyor. O da bunu farketmiş olacak ki hemen açıklama yapmaya çalışıyor.
" Yanlış anlama. Sadece ilk tanıştığımızdan beri hep ağlıyorsun. O yüzden yani. "" Tamam anladım. Sakin ol. " diyorum gülerek. Bu eli ayağına dolaşmış halleri komiğime gidiyor.
" Gülme ya. Bir anda tokat atıp gidecekmişsin gibi bir halin vardı. "
" Sanırım yapacaktım" diyorum kahkaha atarak. O da bana katılıyor ve aralıksız gülmeye başlıyoruz. Yaşadığım şeylerden sonra ilk defa bu kadar çok gülüyorum. Sanırım sinir bozukluğu da üstüne eklenince baya bir gülüyorum.
"Haydi gel seni bir yere götüreceğim. " diyor.
" Nereye?" diyorum şaşkınlıkla.
"Süpriz" diyor ve yürümeye başlıyoruz.
Köprünün üstüne geldiğimizde gitar çalan bir kaç çocuk görüyoruz. Yanlarına gidiyoruz.
"Selamünaleyküm gençler. "diyor.
" Aleykümselam. " diyor çocuklar.
" Kız arkadaşıma bir şarkı çalıp söylemek istiyorum. Gitarını kullanabilir miyim? " diyor.
Gözlerim şaşkınlıkla açılıyor? Kız arkadaşım mı? Arkadaş olan kız arkadaştır o ya. O zaman bu çocuklar neden sırıtıp omzuna vuruyor Eren'in? Yanlış anladılar işte.
Gitarı çalan çocuk Eren'e veriyor gitarı. Eline alıyor ve bana bir bakış atıyor Eren. Somurtup kollarımı bağlıyorum kucağımda. Sinir oluyorum bu tavırlarına. O da bana aldırmıyor ve çalmaya başlıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ RUHLU MİNİK KUŞ
Novela Juvenil*** Bir yaz gecesi her şeyden herkesten umudu kesmişken karşıma çıkmıştı. Uçurumun kenarından çekip almıştı beni. Acısını hep gülüşlerinin altına gizlerdi ama ben görürdüm. Birbirimizin acılarına merhem olmaya çalıştıkça belki de birbirimizi yaralad...