Sparks Fly | bölüm 11 ♣

1.1K 66 13
                                    

İçeri girer girmez beni dolabın yaslanılacak bölümüne yasladı ve "burada ne işin?" var diye atarlandı. "Ne işim mi var? Ne işim mi var? Senin ne işin varsa o işim var!" ağlamamak için kendimi zor tutuyordum ama...Hayır. Bunu yapamıyordum. "Senden nefret ediyorum. Nefret!" diye onu itekledim. Beni nasıl terk edip, şimdide bana atarlanabilirdi? "Süremiz dolana kadar en azından konuşmadan beklesek?" dedi George. Evet anlamında kafamı salladım. Dolap o kadar küçüktü ki birbirimizin içindeydik neredeyse.

Hala bu süre dolmadımı ya?

İçeriden "sureniz doldu!" diye ses gelince, ikimizde derin bir oh çektik. Tam çıkacakken ayağım onun ayağına takıldı ve ikimizde dolaptan dışarı düştük. Ben onun üstündeydim ve bu hayatımda yaşadığım en utanç verici şeydi. George'un gözleri bana kilitlenmişti, bunu fark ettiğimde hemen onun üzerinden kalktım.

Yerime doğru ilerlerken, Lindsay bana öyle bir bakıyordu ki. Onun yanına oturduğumda "Olan biten herşeyi anlatıyorsun." dedi. "Bir b*k olmadı." diye sızlandım. Elimin tersiyle gözümü silerken "Lindsay onu hala seviyorum ben." dedim. Ondan umut bekliyordum. Lindsay'den. O ne yapabilirdi ki.

Bu oyun tam 2 saat daha tekrarlandı. Neyseki bana bir daha gelmedi şişe. Lindsay, parti bitiminde Shane'le kalmak istediği için ben eve tek dönmek zorunda kaldım. Evden çıktığım an paranın Lindsay'de olduğunu anladım. Ama taksi durağına varmıştım ve ev cok uzaktı. Hem onu rahatsız etmekte istemem yani... bilirsiniz işte.

Eve zaten az kalmıştı. 3 sokak aşağıdaydı bizim ev. Bu sokağı geçtikten sonra tamamdı yani. Tabi geçebilirsem (?)

Tam aşağı sokağa inmek için merdivenlerin başına gelmiştim ki üç aptal peşime takıldı. Aslında evden çıktığımdan beri takip edildiğimin farkındaydım ama laf atmaya yeni başlamışlardı.

"Güzelim nereye gidiyorsun?"

"Hey biraz eğlenebiliriz?"

"Nereye kaçıyorsun sen!!?" kolumdan tutunca dengemi kaybettim ama o tutuyordu.

"B-bakın yalnız değilim, b-ben."

Bu sözüm çok komikmiş gibi üçüde gülmeye başladılar.

"Jack, duyuyormusun yalnız değilmiş!"

"Duyuyorum, Ed. Kız manyak olmalı. Kendini biriyle zannediyor."

iyice sinir olmaya başlamıştım ki bir an yüzüm gülümsedi.

George, ikisinin omzuna elini attı, diğerininde kulağına eğildi ve "Manyaklık konusunda haklısınız ama o yalnız değil." dedi. Onlar, onu tanımış gibi hemen hareketlerini değiştirdiler ve oradan koşarak uzaklaştılar.

"Şimdide buranın kötü çocuğumu oldun, Shelley?" dedi, acıyan kolunu ovuştururken. "Böyle mi teşekkür ediyorsun?" Aslında haklıydı. Kabaydım ama ne yapayım? Onun bana yaptığını unutamıyordum."Evet. Herneyse. Ben kendimi kurtarırdım." merdivenlerden bir kaç basamak inmiştim ki yanıma geldi, kolumu tuttu ve beni kendine çekti. Ne yapıyordu bu çocuk? "Ne var?" dedim merakla. Sadece baktı. Dilini dudağında gezdirdi ve beni bıraktı. "Beladan birazcık uzak durmayı deneyebilirmisin? Seni ne zaman gece yakalasam birinin elinden kurtarıyordumda?"

Kafamı salladım ve kolumu ondan kurtarınca hızla basamakları indim.

Beni ilk birilerinin elinden kurtarışını hatırlıyordum. Dayak yemişti. Oh iyi olmuş. Nasılda endişelenmiştim ama...

Bunlardan kurtulmak için kafamı salladım ve düşüncelerimden arındım. Eve anahtarımla girip parmak uçlarımda odama çıktım. Babam zaten kim bilir neredeydi. Büyükannemi uyandırmak istemezdim ama. Yatağıma kendimi attığımda giysilerimle uyuyakalmışım.

Sparks FlyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin