Sparks Fly | Bölüm 26 ♣

397 33 5
                                    

Hikayede ki yanlışlık ve gecikme için çook üzgünüm. Bu bölüm iki bölüm önce yayınlanmış ve haliyle geride kalmış. Neyse. Biraz sakin bir bölüm oldu. Gelecek bölümde görüşürüz……♥

"Senin ne işin var." dedim direkt. Annem kapıda bana gülümlüyordu ama bu sözümü duyunca gülümsemesi solmuştu. "Ben..." sözünü kesip araya girdim. "Sen ne? Beni bi kez bile arayıp sormadın. Şimdi mi aklına geldim?"

Büyükannem ortalığı yatıştırmak için hemen kapıya koştu. "Emily. İçeri gelsene." dedi. "Geleceğim zaten. Burada yaşıyorum bazılarının aksine." salona doğru yürüdüğümde salonda bir adam ve benim yaşlarımda bir kız oturuyordu.

Büyükannemin, yanıma gelip "Bu Samantha'nın eşi Ed ve Ed'in kızı April." demesiyle bir şok daha yaşadım. Annem evlenmişmiydi.

Tamam buraya geliyor tamam ama neden eşi ve onun kızını benimle tanıştırıyor ki. Daha sonra jetonum düştü tabi. Annem buraya beni görmeye değil, eşini büyükannemle tanıştırmaya gelmişti.

"Ben odama çıkıyorum." dedikten sonra hızla merdivenleri tırmanıp odama girdim. Sinirden yatağımı bir kaç kez tekmeledim. Tüm enerjimi harcayınca yatağıma yatıp tavanı incelemeye başladım. Çok uykusuzdum. Dün gece korkunç evde sabaha kadar durmuştuk daha sonra Taylor'ın başında da beklediğim için bayağı halsiz düşmüştüm.

Taylor aklıma gelince cebimden telefonu çıkartıp Kellan'ı aradım. Taylor'ın babasını. "Ah, Emily. Merhaba!" diye açtı telefonu enerjik sesiyle Kellan.

"İyiyim bay Taller. Ya siz?" lafı uzatmak istemiyordum ama nasıl söyliyeceğimide hiç bilmiyordum. "Teşekkür ederim. Bart nasıl?"

"İyi o da." yani öyledir heralde. "Şey ben aslında şey için arıyordum sizi..." biraz duraksayınca "Seni dinliyorum?" dedi. "Taylor...Im... Şey... Yani..." yutkundum. "Söyle, Emily?" dedi anlayışla. Bir çırpıda "Bıçaklandı." dedim. Daha sonra onu teselli etmek için "Ama merak etmeyin. Durumu çok iyi. Uyandı." dedim.

"Ve sen bana yeni söylüyorsun, öyle mi?!" sesi kızgındı ve onu çok iyi anlıyordum. "Ben...Çok üzgünüm. Daha bir saat önce yanından ayrıldım ben. Onu hastaneye getirdiğimde sabah olmak üzereydi ve ameliyat falan derken ben..." sözümü kesip araya girdi. "Yaptığının özrü yok Emily! Oğlum senin yüzünden ölebilirdi! Fazla uzatmadan hastane adresini tarif et. Bir daha oğlumla görüşmeni istemiyorum. Eğer seni bir daha onunla görürsem sonuçları kötü olur."

Gözyaşlarım yanağımdan süzülürken hastaneyi hızlıca tarif edip telefonu kapattım. Tamam bana kızmasını bekliyordum ama bu kadar değil. Onu bir daha görmemek mi? Bu... Bu çok saçmaydı. Yani... Biz Taylor'la çıkıyorduk sonuçta değil mi?

Ağrıyan başımı biraz ovuşturduktan sonra dünü atlatmanın en iyi yolunun duş almak olduğunu anlayınca banyoya doğru ilerledim. Çilekli duş jelimden bol miktarda sürüp 10 dakika kadar yıkandım. Daha sonra pijamalarımı giydim. Rahatlık herşeydir.

Aşağıdakilere gözükmeden mutfağa ilerledim ve cips, kola alıp odama çıktım.

Ama bana rahat olur mu? Odamın kapısı tıklandı. "Giiiir." dedim bezgin bir tonda. Annemdi içeri giren.

"Napıyorsun?" dedi yatağımın ucuna otururken. "Bir önemi var mı?" dedim ona karşılık. "Tabi ki. Seni her şeyden çok seviyorum." alt tarafı beni iki yıldır aramıyordu yoksa beni tabi ki seviyordu (!) "Tamam. Sorun değil. Şimdi burdasın ya." ben böyleydim işte. Hemen affeder içimi yer bitirirdim.

Sparks FlyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin