4.

21 7 1
                                    

Multimedia: Cem

Şarkı mırıldanarak yeni getirilen fotoğrafları duvara düzenli bir şekilde asıyordum. Şimdilik müşteri gelmediği için Kerim ağabey bu görevi vermişti.Epey yorulmuştum. Saate baktığımda çoktan 23.00'i bulmuştu. Bütün fotoğrafları asmıştım. Kerim ağabey tezgahın orada oturuyordu. Demir neredeydi hiçbir fikrim yoktu. Sanırım çıkmıştı. Zaten bir iş yaptığıda yoktu.
Gözümü çevirmemle aşağıya doğru inen merdiven dikkatimi çekti. Hiç bu merdiveni farketmemiştim. Aşağıdada mı masalar, fotoğraflar vardı acaba. Tabiikide çatlamak istemiyordum. O yüzden inecektim. Dar merdivenlere yöneldim ve dikkatlice inmeye başladım. Gittikçe etraf kararıyordu. Son basamağada bastıktan sonra etrafıma bakındım fakat hiçbir şey göremedim. Zifiri bir karanlık vardı. Elimle duvarı yokladım, istediğimi bulunca yüzüme bir sırıtış oturdu. Düğmeye bastım ve etrafı görmeye başladım. Her tarafta resim kağıtları, boyalar, kalemler vardı. Etraf çok dağınıktı. Yan tarafta eskimiş bir çekyat, onun önünde küçük bir masa bulunuyordu. Masanın üstünde bitik sigara paketleri, boş bardaklar, kalem ve kağıt vardı. Burası neydi böyle?.Ensemde bir nefes hissettim. Aniden irkildim. Arkamı dönmemle tanıdık bir çift kahverengi gözle karşılaştım.
Bakışlarının altında rahatsız oluyordum.Bir şey demesini bekledim.
"Yine mi sen?"
Elimi sallayarak "Selaamm!" dedim. 32 diş sırıtıp.

Gözlerini etrafta gezdirdikten sonra tekrar gözlerimin içine baktı.
"Seni bir daha burada görmeyeceğim.Burası bana ait." dedi sert sesiyle.
Bu çocuk kendini ne sanıyordu. Böyle davranarak ondan korkucağımı mı? Hadi ama çok klişe.
"Tapulu malın mı?"
"Kaç yaşındasın sen ya? İlkokul 3 falan mı?"
Gayet güzel bir laftı bence. Küçükler kullanıyor diye kullanmamazlık yapmayacaktım. Ona kötü bakışlarımdan yolladım.
"Cidden çok korktum, bekle bak şimdi altıma yapıcam." dedi. Bunları gülerek ya da sırıtarak falan söylemesi gerekiyordu. Ama ciddiliğini nedense hiç bozmuyordu. İşin garip tarafıda buydu.
"Espri yeteneğin beni benden aldı vallahi." dedim bilmiş bilmiş sırıtarak.
"Ben espri yapmam. Şimdi git buradan." dedi başıyla kapıyı göstererek.
"Burada mı kalıyorsun?"
"Git."
"Dağınıklığa Kerim ağabey kızmıyor mu?"
"Sanane kızım."
"Anlaşılan seninde benden bir farkın yok.Sanırım yaş grubuna göre 'saman ye' demem gerekiyor." dedim sırıtarak.

"Sana git dedim!" tek tek kelimelere bastırarak söylemişti.

Gülerek "Özlersin bak." dedim.
"Senin neyini özleyeyim cidden ya."
Başımı hafif aşağıya indirdim. Elimi alnıma koyup üzlüyormuş gibi yaptım. "Üzdün beni adamım!" dedim kafamı iki yana doğru sallayarak.
"Anlaşıldı senin gideceğin yok."deyip kolumu tutarak merdivenlere doğru çekiştirdi.

"Ya ne yapıyorsun? Kolum acıyor!" dedim fakat bırakmadan hala arkasından beni sürüklüyordu. Merdivenlere geldiğimizde "Tamam. Bırak kendim giderim." dedim. Kolumu bıraktı. Sıktığı için kızarmıştı.
"Öküz."
Kolumu ovalayarak ona kötü bakışlarımdan yolladım. Üzerinde pek bir etkisi olmamıştı ama olsun. Merdivenlerden çıkarken o da arkamdan bakıyordu. Kapıyı açıp üst kata çıktım ve arkamdan kapıyı kapattım. Birkaç saniye geçtikten sonra kapıyı geri açıp kafamı uzatarak "Pişman oldun değil mi?" dedim 32 diş sırıtarak.

O da ilk defa güler gibi oldu ama anında geri surat ifadesine döndü.
Kerim ağabeyin bana seslenişini duyunca Demir'e el salladım ve kapıyı çekip onun yanına gittim.

"Efendim Kerim ağabey."
"İstersen çıkabilirsin geç oldu Hazar."
Saate baktım. Gerçekten geç olmuştu.
"O zaman ben çıkayım, yarın 21.00'da gelirim."
"Tamam bakalım hadi kendine dikkat et görüşürüz."
Çantamı aldım.
"Görüşürüz." deyip el sallayarak cafeden çıktım.
Otobüs durağına doğru yürüdüm. Durakta kimse görünmüyordu. Bende oturdum ve otobüsün gelmesini bekledim.
Vakit geçsin diye çantamdan okumak için kitabımı çıkardım.
Biraz geçtikten sonra yanıma birinin oturduğunu farkettim. Aldırış etmedim, kitabımı okumaya devam ettim. Taa ki yanımdaki kişi kafasını yaklaştırıp kitabıma bakana kadar.
"Vaov! Zevkin güzelmiş."
Başımı ona doğru çevirdim. Karanlıkta zor seçebildiğim gülünce kısılan yeşil gözleri vardı. Kumral sarışın karışımı bir şeydi. Saçları arkaya doğru dağınık bir haldeydi. Güldüğü için sivri köpek dişlerini görmüştüm.
Etrafıma bakındım. Çok az insan vardı. Biraz korkmuştum. Ondan uzaklaşmak için oturduğum yerde kalçamı biraz yana kaydırdım. Zaten uçta oturduğum için kalçam boşluğa geldi.
Eliyle düşmemem için beni tutarak "Hopp! Düşecektin az kalsın. Korkma sana bir şey yapmayacağım."dedi. İçten bir tebessüm oturdu suratına. İyi birine benziyordu.
Otobüsün geldiğini görünce "Benim gitmem gerek otobüsüm geldi." dedim.
Otobüse baktı.
"Benimde geldi."
Sanırım onun otobüsüde arkadan geliyordu.
"O zaman güle güle" dedim ve otobüse bindim. Gözüme arkada ikili koltuk kestirdim, oraya doğru gittim ve oturdum. Birkaç saniye geçtikten sonra yanıma biri oturdu. Bir sürü boş yer varken neden gelen geçen benim yanıma oturmayı tercih ediyordu? Başımı kaldırmamla kısık yeşil gözlerle karşılaştım. Şaşırmıştım.
Gülerek "Yine ben."dedi.
Bende gülümsedim.
"Senin otobüsün gelmemiş miydi?"
"Gelmişti ve bindim." dedi sırıtarak.
Biraz düşündüm. Elimi başıma vurarak "Şimdi anladım." dedim.
"Ben genelde bu saatlerde durakta olurum. Ama seni ilk defa görüyorum." dedi.
"Ben buralara yakın bir yerde işe başladım o yüzden artık hep görebilirsin." dedim.
"Ne kadar şanslıyım desene."
"Sende mi buralarda çalışıyorsun?"
"Aynen bir cafede çalışıyorum." dedi gülümseyerek. Sürekli gülüyordu. Ağzı ağrımıyor muydu acaba?
"İneceğim yerde geldi." dedi. Camdan dışarı baktığımda evimin olduğu durağı gördüm ve birden ayağa kalktım. Şaşkın gözlerle bana bakıyordu.
"Şey bende burada ineceğim."dedim ve otobüs durunca ikimizde indik.

İndiğimizden beri yanımdan ayrılmamıştı. Tedirgin olmuştum.
"Senin evin nerede?" dedim.
"Biraz ilerde gelince gösteririm."
Çantamın sapını sıkıca tutmuş hiçbir şey konuşmadan öylece yere bakarak yürüyordum.
Fazla dalmış olmalıyımki yanımdaki yeşil gözlü çocuk konuşunca birden korktum.
"İşte benim evimede geldik. İstersen senide evine kadar bırakabilirim."dedi evini göstererek. Gösterdiği yere baktığımda kaşlarımı çattım. E burası benim evimdi. Acaba karanlıkta karıştırdım mı diye emin olmak için bir daha baktım. Evet burası benim evimdi.
"Yok artık! Bu kadarıda tesadüf olamaz."
"Ne olduki?"
"Burada bende oturuyorum. Zemin kata yeni taşındım."
"Şaka diyorsun! Birinin taşındığını duymuştum, demek o sensin."
"Ta kendisi."
"Vay bee! Komşu olduk desene kız." dedi omzuma vurarak.
Bende güldüm. Bu çocuğa nedense içim ısınmıştı. Komikti.
Elimi ona doğru sallayarak "Aynen kız." deyip sesli bir şekilde güldüm.
Bana soran gözlerle baktı. Söylediğim şeyi düşündüm.
"Şey. Yani şey. Şakasına."
Sonra o da gülmeye başladı.
"Ben Cem Peker." dedi elini uzatarak.
"Bende Hazar Keskin." dedim elini sıkarak.
Uzun bir süredir gözlerimin içine baktı.
"Memnun oldum komşu kızı."
"Bende."

4.bölümüde tamamlamış bulundum yavruşlar:))
Elimden geldiğince komik, eğlenceli bir şekilde yazmaya çalıştım. İnşallah beğenirsiniz:)
Hazar, Cem ve Demir'le tanıştı.
Bakalım onları neler bekliyorrr;)):d
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalınn:**

KADRAJIN ARDINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin