Bölüm 8

26 2 0
                                    

İntihar etmek için illa bileklerimizi kesmemiz mi gerekiyor? Umutlarımızı kessek yetmez mi? Çünkü ben bileklerini kesemeyecek kadar korkak umutlarından vazgeçecek kadar cesur bir kızım. Öylesine boş yaşıyorum ki hayatın dalgası beni hangi sahile vuracak diye düşünmeden. Yaşama dair tek bir umut ufacık bir umut kırıntısı dahi yok ondandır herşeyi boşvermişliğim. Sizin gibi birşeylere umutlanıp olmayınca üzülmektense baştan herşeye razı geliyorum. En baştan kaybetmeye hazırlıklıyım hiç bir kayıp beni yıkamaz.

Rüzgar saçlarımı okşarken elimde ki küçük not defterine yazılar yazıyordum beni rahatlatan tek şeydi yazı yazmak, olurda bir gün param olursa bir kitap basacaktım içinde ölmüş bir genç kızın umutsuzluğu barınacaktı umutsuz bir Ezgi Köksal.

Kaç saattir buradayım kaç saattir yazıyorum hiç bir fikrim yok bir yazı yazıp insanları inceliyorum mesela şuan yan bankta oturan genç kız dalgın gözlerle denizi izliyor şişmiş ve kızarmış gözleri sanırım ağlamış öyle ki etrafında onca sese sağır hiç bir şey duymuyorcasına sadece dalgaların kıyıya vuruşunda çıkardığı seste az biraz irkilip düşünmeye devam ediyor. Üstünde yıpranmış elbiseler yanında da geldiğinden beri tek lokma almadığı simiti. Makyajı akmış, gözlerine isyan edercesine göz yaşları top top düşmeye başladı o kadar yorgun ve bitmiş görünüyor ki gözlerini silmeye mecali yok gibi.

Arkamda ki yeşillikte iki sevgili neşeli neşeli kahkaha atıp birşeyler okuyorlar çimlere basmayın yazısını ya görmediler yada umursamıyorlar. Kız ekran da ki yazıyı okurken erkek deniz mavisi gözlerini kıza dikmiş inceliyip yüzünde tebessümü eksik etmiyor. Kız kaçamak bakış atmak için çocuğa baktığında gözgöze geldiler kız utanıp kafasını ekrana tekrar çevirdiğinde çocuğun tebessümü koca bir sırıtışa dönüştü. Çocuk kızın kulağına eğilip birşey dedi kız kırmızının en koyu haline büründü ardından kollarını çocuğun boynuna sardı kafasını göğsüne yasladı çocuk da buna karşın kollarını kızın beline sarıp kafasına öpücük kondurdu içimden "aptal aşıklar" diye geçirmeden edemedim.

Soldan gelen anne ve çocuğa takıldı gözlerim çocuk birşeyler için annesine ısrar ediyordu annesi ise telaşlı adımlarla ilerliyordu bir yere geç kalmış gibi bir hali vardı giydiği dizlerine kadar olan kalem eteği el verdiğince adımlarını büyük atıyordu ayaklarında ki topuklu ayakkabılar da işini zorlaştırıyordu. Çocuk hala ısrarla annesine birşeyler diyip yürüdükleri istikametin tersine çekelemeye çalışıyordu annesi dayanayacak olacak ki durdu derin bir nefes aldı ardından çocuğa dönüp öfkeli bakışlarla birşeyler söyledi çocuk ne duyduysa artık korkmuş bir şekilde başını aşağı yukarı salladı annesinin adımlarına eşlik etti.

Kafamı tekrar denize çevirdiğimde hırçın sinirli bir insanı andırıyordu sert darbelerle kıyıya çarpıp tekrar duruluyor ve tekrar çarpıyor.

Elimde ki siyah not defterimi sıkıca tutup banktan kalktım yan bankta ki kıza tekrar bakmak için döndüğümde bir adım kadar uzağımda olması beni gerçek anlamda korkuttu onu bu kadar yakınımda beklemiyordum. Yüzüme bakıp birşey demek için hazırlandı ardından

" Biraz oturabilir miyiz? " diye ürkekce bir soru yöneltti buna karşın sessizliğimi koruyup başımı sallamakla yetindim banka tekrar oturdum kızda yanıma geçti. Gözlerini denizden ayırmadan yüzüme dahi bakmadan konuşmaya başladı

"Ben rabiş dedi" buruk bir tebessüm eşliğinde "Annem ben doğmadan ismimin rabiş olmasını istemiş babam istememiş bu ismi fakat doğum esnasında annem vefat edince babam onun isteğini yerine getirmek için ismimi rabiş koymuş" derin bir nefes alıp verdi "16 yaşındayım 16 yıldır başımda annem yok bir ay önce de babamı kanser hastalığından kaybettim şimdi kimsesizim tek başıma kaldım bu sabaha kadar ne yapacağımı düşünüyordum koskoca bir gelecek beni bekliyor ve ben yapayalnızım."

YalanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin