Kulağına gelen yumuşak hışırtılar nedeniyle uyanan Emilia yorgun, mutlu ve yalnızdı. Gözlerini açmadan önce gerinerek kasılmış bedenini esnetti. Bacaklarının arası acı tatlı bir hisle sızlıyordu ama bu ona kendini kötü hissettirmedi. Açık renk güneş ışığına bakılırsa sabahın erken saatleri olmalıydı. Gürültü muhtemelen Noel’in üzerini giyiniyor oluşundan kaynaklanıyordu.
Dağılmış siyah saçlı başını görmek üzere göz kapaklarını araladığında hayal kırıklığına uğradığını hissetti. Onu uyandıran ses, kalın kadife perdeleri aralayan Frida’dan geliyordu, Noel’den hiçbir iz yoktu. Sonra, Noel’in bunu onu korumak için yaptığını düşünerek rahatladı. Hizmetçisi tarafından aynı yatakta yabancı bir erkekle sarmaş dolaş görülmek itibarı açısından hiç de olumlu bir sonuç doğurmazdı.
“Günaydın, bayan.” Uyandığını anlayan Frida yapmakta olduğu işi bırakarak ona döndü ve tereddütle gülümsedi.
“Sana da günaydın, Frida,” diye cıvıldayan Emilia hafifçe kızararak örtüyü çıplak göğüslerine çekti.
Orta yaşlı kadın, hanımının neden yatakta çıplak uyandığını tahmin etse bile tecrübeli yüzünden bir anlam çıkarmak imkansızdı. Giyinme odasından lavanta rengi ipek sabahlığını getirerek giymesi için uzattı. Genç kadın minnettar bir tavırla bu sessiz teklifi kabul ederek sızlayan kaslarına inat, çevik hareketlerle yataktan fırladı.
“Kahvaltınızı şimdi yapmak ister misiniz, genç hanım? Korkarım yemek salonundaki kahvaltı için geç kaldınız.”
Emilia başını çevirdiğinde hasır masanın üzerinde duran kızarmış ekmek, yumurta ve omleti gördü. “Saat kaç?” diye sordu şaşkınlıkla. Bu kadar uyumuş olamazdı, değil mi?
“On bire yirmi var.”
Genç kadın dehşete düşmüş gibi görününce hizmetçi kadın onu alıştırarak söylemesi gerektiğini düşünerek hafifçe yüzünü buruşturdu. Dikkatini dağıtmak için sorusunu yineledi. “Kahvaltınızı şimdi mi alırsınız?”
“Evet… Evet.” Emilia dalgınca onayladı ama düşünceleri çok başka yerlerdeydi.
Noel neden kendisini uyandırmamıştı? Neden bu saate kadar uyumasına izin vermişti? Ve neden tek bir kelime dahi etmeden öylece bırakıp gitmişti?
Birden bire sönen pembe mutluluk baloncuğunun altında yatan siyah-gri gerçekler içini kemirmeye başlamıştı. Acaba geceki hafif davranışları yüzünden kendisinden nefret mi ediyordu? Belki de baştan çıkardığına göre artık onunla işi bitmişti ve bir daha asla onu göremeyecekti. Başını kesin bir tavırla sallayarak düşüncelerini reddetti. Sıcacık sesiyle onu sevdiğini söyleyen adam bunları yapmazdı. Onuruna leke sürecek bu ilişkiye karşı çıkan, tanıdığı onurlu ve gururlu Noel asla böyle bir şey yapmazdı. Sadece görevleri yüzünden gitmişti ve onu uyandırmak istememişti. Evet, kesinlikle böyle olmuş olmalıydı.
Kendi kendini rahatlatsa da Noel’i görüp kuruntularından tamamen kurtulana dek göğsündeki o sıkışma hissinden kurtulamayacaktı.
Emilia önceki geçenin tek bir saniyesinden bile pişman değildi. Masumiyetini ona vermiş olmak umurunda bile değildi, onu seviyordu. Evlenmek onun için hiçbir zaman büyük istek duyduğu bir şey olmamıştı, masumiyetini kaybetmiş olmak bu konuda bir değişiklik yaratmıyordu. İçinde bir yerlerde bir ses evlenme şansını tamamen kaybettiğini söylese bile bu canını sıkmıyordu. Amerika’da tek başına yaşar ve öğretmenlik yapardı. Oradaki kurallar İngiltere’deki kadar katı değildi, bir kadının evlenmesi şart koşulmuyor, bekar ve yaşlı kadınlara kız kurusu ya da fahişe gözüyle bakılmıyordu. Evlenmeyecek oluşunun orada tuhaf karşılanacağını düşünmüyordu. Dün geceki o sıcak anlar bir ömür boyunca yalnız gecelerde onu ısıtacak kadar inanılmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutulmaz Gece
RomanceYaralı bir geçmişe sahip bir asker ve hayallerinin peşinde koşan bir hizmetçi... Ortak noktaları ne olabilirdi, aşktan başka?