Noel yanında yokken ve gemi ilerlemeyi kesmişken Emilia’nın öylece yatağında yatıp uyumasına imkan yoktu. Özellikle de gemi o şeklide sarsıldıktan sonra.
Yataktan çıkarak üzerine birkaç saat önce Noel’in büyük bir tutkuyla çıkardığı elbiseyi giydi. Saçlarını hızla toplayarak topuz haline getirdi. Dışarı çıkıp neler olduğunu görmek istiyordu. Noel’in yanında olmak istiyordu.
Ne kadar süre endişeyle volta attığını bilmiyordu ama dakikalar geçip de Noel’den herhangi bir haber duyamayınca telaşa kapılmaya başladı. Kötü bir şey mi olmuştu? Motorlar uzun süredir çalışmıyordu.
Başını iki yana salladı. Hayır. Eğer kötü bir şey olmuş olsaydı Noel gelip ona söylerdi. Söylediği gibi burada kalıp onu bekleyecekti.
İki dakika sonra hızlı adımlarla kaptan dairesine doğru yürüyordu.
Noel, Kaptan’ın emirlerini yerine getirirken zaman kavramını tamamen yitirmişti, güneş battığı için saati tahmin edebilmesinin bir yolu yoktu. Cep saati taşımazdı yanında, şansına geminin al kısımlarında da bir saat yoktu. Bir an önce Emilia’ya haber vermesi gerektiğini biliyordu, odadan telaşla ayrılırken fark etmemişti ama şimdi düşününce Emilia oldukça endişeliydi. Ve bunun için oldukça geçerli bir nedeni vardı. En yakın zamanda ona ulaşmalı ve güvende olduğundan emin olmalıydı.
Yeniden açık havaya çıktığında gece zifiri karanlığa bürünmüş, orkestranın çaldığı rahatlatıcı vals müzikleri eşliğinde can yelekleriyle sarmalanmış insanlar koşturuyordu. Gemi büyük ölçüde yamulmuş, su üst güvertelere ulaşmıştı. Ortama tam bir kargaşa hakimdi. Tayfalar bir bir filikaları kullanılacak hale getiriyor, çığırtkanlar önce kadınlar ve çocukların alınacağını haykırıyordu.
Noel’in kalbi korkuyla sıkıştı. Artık emirler kimsenin umurunda değildi. Herkes kendi canını kurtarmaya çabalıyor, insanlar kendilerini suya atarak filikalara ulaşmaya çabalıyorlardı. Dümenlerden biri tamamen çökmüş haldeydi, genç adam yutkunarak altında kimsenin kalmamış olduğunu umdu. Geminin en alt katları tamamen boşalmıştı.
Boğazını sıkan, nefes almasına engel olan korkuyla birlikte hızla kendi dairesine doğru koştu. Şansı yaver gitmişti ki odasının olduğu kısım hala havadaydı, en son su alacak bölümlerden birindeydi.
“Emilia!” diye haykırarak odasının kapısını açtı. İçeride yanan birkaç mum bitmek üzereydi. Ama kimse yoktu. “Emilia!”
Emilia, Noel’i aramış ama hiçbir yerde bulamamıştı. Kaptan Smith veya diğerlerinden de bir iz yoktu. Hızla Katherine ve ailesinin kaldığı süite koştu. Titanik’te yokuş olduğunu hiç hatırlamıyordu, yokuş yukarı koşmaktan bacakları sızlamaya başlamıştı.
Kross ailesinin kapısını yumrukladı ama kimse cevap vermedi. İçeriden hiç ses gelmiyordu. Bu saatte, özellikle de böyle bir sarsıntıdan sonra uyuyor olmaları mümkün değildi. Parmaklarını başına bastırarak nerede olabileceklerini düşündü. Birkaç kapıyı daha çalmıştı ama kimse cevap vermiyordu. Balo salonunu denemeye karar verdi. Orası sabaha kadar boş kalmazdı, en azından neler olduğunu öğrenebilirdi.
Kapıdan içeri girer girmez Katherine’i gördü. Ailesiyle birlikte bir köşede telaşla durmuş kendilerine verilen can yeleklerini takıyorlardı. Bir tayfanın ısrarla kendisine uzattığı can yeleğini aldı ve başından geçirdi. Bir yandan da içinin buz kestiğini hissediyordu. Gemi yamuktu, tayfalar ve yolcular korkmuştu ve can yeleği dağıtılıyordu. Bunun tek bir anlamı olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutulmaz Gece
عاطفيةYaralı bir geçmişe sahip bir asker ve hayallerinin peşinde koşan bir hizmetçi... Ortak noktaları ne olabilirdi, aşktan başka?