12. Bölüm

1.6K 120 1
                                    

     Uykuya dalmalarının üzerinden fazla geçmemişti ki güçlü bir sarsıntı ikisinin de korkuyla gözlerini açmasına neden oldu. Emilia neden olduğunu anlamadığı halde içgüdüsel bir şekilde Noel’in sıcaklığına sığınmıştı, Noel onu korurdu.

      “Neler oldu?” diye sordu genç kadın tamamen uyanmış bir halde.

      Noel ifadesini yumuşatarak ona baktı. “Eminim her şey yolundadır sevgilim,” dedi yatıştırıcı bir gülümsemeyle.

     Emilia inanmamıştı. Endişe dolu bakışlarını kocasının yüzüne dikti. “Bu sarsıntı normal bir şey değildi. Bir gemi yönetmeyi bilmiyor olabilirim ama bunun sıradan bir dalga olmadığını biliyorum, Noel. Sanki… Sanki…” Durdu ve hafifçe titredi. “Bir şeye çarptık.”

      Genç adam bu söylediklerini ne onayladı ne reddetti. Gözlerine yerleşen düşünceli bakışlardan Emilia onun bu andan çok uzakta olduğundan emindi.

     “Muhtemelen bir balina yüzeye fazla yakın geziyordu, kuyruğuyla gemiye vurmuş olabilir.” Bahanesinin ne kadar acınası olduğunu biliyordu ama Emilia’nın ona inanıyormuş gibi yapmasına minnettardı. Ayağa kalkıp ulaşabildiği en yakın giysiyi, üniformasını üzerine geçirdi. “Ben gidip neler olduğuna bakacağım.”

       Yatağa oturup botlarını ayağına geçirirken Emilia’nın arkadan ona sarıldığını hissetti. “Korkuyorum,” diye fısıldadı genç kadın. “İçimde çok kötü bir his var, Noel. Lütfen yanımda kal.”

        Genç adam botuna son bir düğüm daha atıp arkasını döndü ve yeni eşinin çıplak bedenini kucağına alıp sıcacık öptü dudaklarından. “Endişelenme,” diye mırıldandı. “Bu gemi için batmaz diyorlar, unuttun mu? Eminim korkacak bir şey yoktur.” Emilia’yı güzelce yatağa yatırdı ve soğumuş bedenini ipek örtüyle örttü. “Sen uyumaya devam et, birazdan dönerim.”

      Kapıyı kapatır kapatmaz Noel’in kaşları çatıldı. İçeride, Emilia’nın yanında sakin görünmüştü ama aslında değildi. Bir şey olmuştu, çok kötü bir şey. Bir şeye çarpmışlardı. Uykusunda, çarpışma gerçekleşmeden önce, motorların durduğunu hissetmişti. Acaba motorlardan biri arıza yaptığı için mi böyle olmuştu? Bir kazan patlamıştı belki  de. Başını iki yana sallayarak bu düşünceyi reddetti. Kazan patlamış olsa etkisi bundan çok daha kötü olur, bütün gemi bir anda alev alırdı. Hayır, bir şeye çarpmışlardı.

      Koşarak dümen dairesine girdi. Kaptan Murdoch bembeyaz olmuş ter içindeki yüzüyle ona baktı. Noel daha ağzını açamamıştı ki bir anda Kaptan Smith içeri girdi ve “Neler oldu?” diye haykırdı.

     Hala şok içinde gibi görünen Murdoch korkuyla küçülmüş gözleriyle ona baktı. “Bir buzdağı efendim,” dedi zor duyulan bir sesle. “Haberi alır almaz tam iskele emri verdim. Ama çok yakındı. Sağ taraftan çarptık.”

      Yüzünün rengi bir anda solan Kaptan harekete geçti. “Su geçirmez kapıları kapatın.”

      “Hepsi kapalı efendim.”

     “Tüm motorlar dursun!” diye bağırdı Kaptan. Bir yandan da hasarı görebilmek için geminin yanından sarkıyordu. Fakat gece öylesine karanlık, su öylesine derindi ki hiçbir şey görmek mümkün değildi. Noel’e dönerek, “Bakım ekibi gemide hasar tespiti yapsın,” dedi. 

     Noel başını sallayarak hızla makine dairesine doğru yöneldi. Kazan dairesinin büyük bir kısmı su altında kalmıştı ve kullanılamayacak haldeydi. Adamlar işlerini yapmak üzere depoya doğru harekete geçerken Noel hızla yeniden üst kata çıktı, Andrews’la konuşması gerekiyordu.

     İç güverteye ulaşmıştı ki elinde kağıtlarla yürüyen tanıdık bir figür dikkatini çekti. “Bay Andrews!”

     Andrews dönerek endişeli bir yüzle ona baktı. “Noel, ben de tam Kaptan Smith’le konuşmaya gidiyordum.”

       Kaptan dairesinden inen Smith onları görünce duraksadı ve gelmelerini işaret etti. Birlikte çalışma odasına doğru yol alırken Noel, tayfanın verdiği durum raporunu dikkatle dinliyordu.

     “Su seviyesi, altıncı kazan dairesinde bölmeleri iki buçuk metre aştı. Kalkan desteği daha kötü halde. İçe doğru-”

      “Takviye olur mu?” diye soran Smith, sarışın genç bir adamla kızıl saçlı genç bir hanımın yanından geçerek hızla merdivenlerden aşağı inmeye başladı.

     Tayfa sıkıntılı bir sesle, “Pompalar çalışmadan olmaz,” diye yanıtladı.

      Andrews araya girdi. “Kalkan desteğindeki hasarı gördün mü?”

     “Hayır, çoktan su altında kaldı.”

     Odaya ilk giren Andrews, “Bu çok kötü, Kaptan,” diye hayıflanırken hızla elindeki gemi haritasını masaya yayıyordu. Eliyle işaret ederek anlatmaya başladı. “Su seviyesi on dakika sonra ön safra kısmında, üç sintinede ve altı numaralı kazan dairesinde omurganın dört metre üzerine çıkacak.”

     Bakım ekibinden Harold, “Bu doğru efendim,” diyerek mühendisi onayladı.

     Hiçbirinin ne zaman odaya girdiğini görmedikleri zengin ve nüfuslü Bay Bruce Ismay huysuzca araya girdi. “Ne zaman yola koyulabiliriz?”

     Andrews korku dolu kınayan bakışlarını Bay Ismay’e çevirdi. “Beş bölme var. İlk dördüne kırarak girersek gemi su üzerinde kalabilir. Sadece dört. Beş değil. Baş aşağı batarken su, E güvertesindeki bölücülerin üzerinden taşıp her bölmeye sırayla dolacak. Durdurmanın yolu yok.”

     Noel son umuduna tutunuyormuşçasına kazan dairesini işaret ederek sordu. “Pompalar. Pompaları açarsak-”

      Mühendis sözünü kesti. “Pompalar  size sadece birkaç dakika kazandırır.” Korku dolu ciddi bakışlarını içerideki herkesin yüzünde gezdirdi. “Şu andan itibaren ne yaparsak yapalım, Titanik batacak.”

      Sonunda durumun ciddiyetini anlayan Ismay şok dolu bir sesle konuştu. “Ama bu gemi batmaz!”

     Andrews tiksinen bakışlarını zavallı adamın yüzüne dikti ve şiddetle yanıt verdi. “Bu gemi demirden yapıldı, efendim. Sizi temin ederim batabilir ve batacak.”

     “Ne kadar zamanımız var?”

     Mühendisin sesi bir ölüm ilanı gibi odada yankılandı. “Bir saat. En fazla iki.”

      Bütün bu karmaşanın ortasında, Noel’in aklından tek bir şey geçiyordu. Lillian… 

Unutulmaz GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin