*19

1.2K 136 106
                                    

Ashton, Michael bir hafta boyunca pizza yemediğinde bir şeyler olduğunu anlamıştı. Michael ile odaları yan yanaydı ve ara sıra onun bir şeyleri yumrukladığını duyabiliyordu. Bazen uyumuyor, bazen de kırılan eşyaların sesiyle uyanıyordu.

Ashton, Michael'ın ne kadar süredir bu halde olduğunu unutmuştu ama bir ayı geçtiğinden emindi ve iki günde bir, gecenin bir yarısı uyandırılmaktan sıkılmıştı. Michael'ın duvara yumruk atmasıyla ayağa kalktı, odasından öfkeli adımlarla çıktı ve hemen yanındaki odanın kapısını yumruklamaya başladı. "Michael! Şu aptal kapıyı açmazsan içeri gelecek ve seni sabaha kadar becereceğim!"

"Siktir git!"

Ashton derin bir nefes aldı, elini saçlarının arasından geçirip onları geriye attı ve kapıya sert bir tekme geçirdi. Zaten fazla sağlam olmayan kapı tümüyle yere düşerken büyük bir gürültü kopmuştu. Ashton, Michael'ın kapının altında kalmadığına şükretti ve odaya girdi.

Michael yatağının yanında, duvara yaslanmıştı ve kafasını duvara vuruyordu. Ashton ona doğru koşup yanına eğildi ve kafasını vurmamasını söyledi. "Kes şunu, Mike."

Michael devam etti ve mırıldandı. "Hepsi benim suçum, dostum."

"Sikeyim, ne diyorsun?"

Michael, arkadaşına döndü. "Onu sik gibi bıraktım, Ashton."

Ve Ashton'ın dudakları şaşkınlıkla açıldı. Michael'ı dokuz yıla yaklaşık bir süredir tanıyordu, birbirlerine fazla yakındılar. Ashton onun her bokunu bilirdi ama bu sefer durum çok farklıydı ve ikisi de bunun farkındaydı. Ashton kötü bir şey olduğunu biliyordu ama bu olan şey her neyse Michael'ı bu hale getireceğini düşünmemişti.

Yeşil saçlı çocuğun gözleri doluydu, o günkü kavgadan hiçbir iz kalmamıştı ama Ashton onun her zamankinden daha kötü göründüğünü görebiliyordu. Burnu kırmızıydı, saçları karışıktı ve Michael saçlarına çok fazla önem verirdi. Onları dağınık bir şekilde göstermek için tüm enerjisini harcardı ve bu işi bitirdiğinde Ashton ona saçlarının her zamanki gibi göründüğünü söylerdi. Ama bu sefer farklı görünüyordu. Çok daha karmaşıktı.

"Michael..."

Michael tek kelime etmedi. Ashton, onun kucağındaki ellerini gördüğünde kaşlarını çatmıştı. Parmak boğumlarından akan kan tüm eline yayılıyor, pantolonuna damlıyordu. Ashton, Michael'ın kalkmasına yardım etti. Michael hareket edemeyecek kadar bitkin hissediyordu.

"Hastaneye gitmeliyiz" dedi Ashton, Michael'ı odasından çıkarırken. Michael ona karşı çıkmadı ve arabayı Ashton'ın kullanmasına izin verdi.




yeni bölüm sıçıyorum ondan böyle

bu arada bu bittiği an yeni hikayemi de yayınlayacağım

düz bir clifford mu olsun,

yoksa muke mu?

not: düz clifford olursa daha çok smut olur

not: bu muke olursa smut olmayacağı anlamına da gelmiyor -smut'un amına koyabilirim-

exchange? no || muke (+)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin