medyadaki şarkıyla okuyun ( birdy - strange birds)
20 Aralık 2014
İki ay kalmıştı. Zaman yavaşça bizi ayırıyordu. Ha Ru ise hâlâ anlatmayı düşünmüyordu bana. Birçok kez konuyu açsam da asla söylemedi.
İleride onu nasıl hatırlayacağımı düşünüyorum.
"Bana hep yalan söyleyen ilk aşkım."
Yada...
"Umutsuz ilk aşkım."
Ama karar vermiştim. İki ay da olsa, sonuna kadar yanında olacak ve onu mutlu edecektim.
Sessizce bunları düşünürken yanıma Ji Hyun'un geldiğini farkettim.
"Ji Hyun, ben Ha Ru'ya aşık oldum,"dedim bir anda.
"Ge-gerçekten mi?"
"Evet."
"Sevindim, bu konuda vicdan azabı çekiyordum."
"Bende."
"Ha Ru, gelecek ay hastaneye yatacak," dedi başını yerden kaldırmadan. Ayaklarıyla kum taneleri ile oynuyordu.
"Ne?"
"Sadece bir ayınız kaldı. Mutlu et onu."
"Bana söylemeyi düşünmüyor mu?"
"Hayır. Hastaneye yatmadan önce, yurt dışına gideceğini söyleyerek ayrılacakmış senden."
"Vay canına," dedim kafamı sallayarak.
Gözleri dolmuştu.
"Eskiden senin onu asla tanımayacağını söyleyerek ağlardı," yutkundu. "Şimdi ise onu hemen unutacağını düşünerek ağlıyor."
"Unutmak mı?" güldüm.
"Onu ağlatmaktan başka bir şey yapmıyorsun."
"Üzgünüm," dedim göz yaşlarımı saklarken.
"Bencil, aptal bir pislik olduğunu düşünmüştüm. Bu yüzden Ha Ru'yu vazgeçirmeye çalıştım."
"Öyleydim zaten, Ha Ru'yla tanışana dek."
Umursamaz, bencil, alaycı, serseri. Notlarımın yüksek olması beni daha da egoist yapmıştı. Kimseyi umursamaz, kimseyi dinlemez, kimseyi sevmez. Taş kalpli, bencilin teki.
Ha Ru bana sevmeyi öğretti. Bu hiçbir şeye yaramayan pisliği sevmişti o. Ben ise onu mide bulandırı bulmuştum.
Aramızdaki fark da buydu.
O gökkuşağıydı, ben ise siyah.
(***)
28 Aralık 2014
"Sevgilim!"
"Bana böyle demeyi kes. Herkes bize bakıyor!" dedi utançla Ha Ru. Koridorun ortasında yüksek sesle bağırmıştım çünkü.
"Ne? Değil misin?"
"Olsun, deme."
"Ya banane!" dedim şirin davranmaya çalışarak. Utanarak kafasını eğdi.
"Ah bu arada. Benimle tanıştığından beri çok değiştin sen. Dış görünüş olarak."
"Ne olmuş?"
"Sivilcelerin gitti, diş tellerini çıkardın, gözlüklerini takmıyorsun. Mini etek giymeye başladın. Hatta bekle. Makyaj bile yapmışsın? Vay be!"
"Güzel olmayı istemek kötü mü?" diye homurdandı.
"Yazık oldu, ben çirkin Ha Ru'yu sevmiştim oysa ki."
Öldürücü bakışlarla bana baktı ve bir şey demeden ilerlemeye başladı.
"Şaka yaptım şaka!" diyerek peşinden koşmaya başladım.
"Ya, Ha Ru."
"Ne?"
"Noel'i benimle geçirmek ister misin?"
Şok olmuştu.
"İstemiyor musun?" diyerek dudağımı büktüm.
"Ciddi misin?"
"Tabii ki."
"İsterim! Çok isterim!" dedi zıplayarak. Etraftakiler bize bakıyordu.
Gülümsedim. "Harika. Ben seni evinden alırım öyleyse."
Başını salladı.
"Ama bir şartla!"
"Nedir?"
Pis bakışlarla sırıttım. "Bana oppa de."
"Ha?!"
"Oppa! Oppa! De hadi," dedim gülerek.
Sinirle bana baktı. "Hayır."
"Ah neden ama?"
"İstemiyorum."
"Demezsen Noel'e başka bir kızla girerim. Biliyorsun Noel'e ne yaparak girersen, tüm yıl onu yaparsın."
"Ah cidden!"
"Bekliyorum."
"Demiyeceğim!" diye bağırdı ve koşarak kaçtı.
"Ya!" diyerek kovalamaya başlamıştım onu.
Ölüm bizi ayıracaktı. Gene de sonuna kadar mutlu olmalıydık değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
farewell
Teen FictionAdım Lee Hwan. 16 yaşındayken, ilk aşkımı öldürdüm. Ben Hwan, Ha Ru'nun katili. •10 bölümlük, kısa bir aşk hikayesi.•