medyadaki şarkıyla okuyun! (melody day - magic castle)
1 Aralık 2014
Birinci ay dolmuştu ve Ha Ru belli etmese de bazı nefes alma problemleri, baş dönmesi gibi rahatsızlıklar çekiyordu.
Sürekli stresliydi ve gergindi. Ne yapacağımı bilmiyordum.
Ayrıca Ha Ru'nun sivilceleri tamamen geçmişti, gözlüğünü sadece ders çalışırken kullanıyordu ve diş tellerini de çıkarmıştı. Herkes onun ne kadar değiştiğini konuşuyordu ve kimse alay etmiyordu artık.
Onunla konuşmak için koşarak sınıfa gittiğimde orada olmadığını söylediler.
Onu bahçede, bizim sınıftan Woo Yong ile konuşurken bulmuştum.
Sinir beynime sıçramıştı. Ne konuşuyorlar bilmiyordum ama çok samimilerdi.
Woo Yong veda edip ilerlerken hızla karşısına çıktım.
"Ne konuştunuz onunla?"
"Ah, Hwan. Bende seni bulacaktım şimdi."
"Ne?"
"Ben, şu senin arkadaşın Ha Ru'dan hoşlanıyorum."
"Ne dedin?"
"Uzun zamandır sizi takip ediyorum ama belli ki sadece arkadaşsınız. Onu almamda bir sakınca yok değil mi?"
"Şimdiye kadar bunu yapmadın çünkü o çirkindi değil mi?"
"Ah hayır, ben sadece siz-"
Yakasından tutup kendime yaklaştırdım. "Ha Ru benim. Onu ilk ben sevdim. Kaybol," dedim öfkeyle.
Woo Yong bir şey diyemeden uzaklaşmıştı.
Ve arkamı döndüğümde Ha Ru bana bakıyordu.
"Duydun mu dediklerimi?" dedim.
Başını salladı.
"Güzel. Bir daha başka erkeklerle konuşma," dedim ve uzaklaştım.
Biraz sonra ne yaptığına bakmak için arkamı döndüğümde yer yattığını gördüm.
"Ha Ru!"
Kucağıma aldığım gibi revire götürmüştüm.
Gözlerimin önünde ölüyordu.
Ne yapabilirim?
Tanrım.
Onu almasan olmaz mı?
(***)
Yaklaşık yarım saat sonra uyanmıştı.
Hemşire, fazla heyecan veya stresten bayılmış olabileceğini söyledi.
"İyi misin?"
"Evet," dedi ve ayağa kalktı.
"Ha Ru, benden gizlediğin bir hastalığın mı var?"
"Ne? Hayır yok."
"Emin misin?"
"Tabii ki."
"Peki." Ölene kadar söylemeyecekti bana.
Çıkışta bana gene ağaç eve gitmek istediğini söyledi, ben de kabul ettim.
Vardığımızda onu kucağıma almam için bana bakıyordu.
Güldüm ve sarıldım. Birkaç adım atmıştık ki dengemi kaybedince ikimizde yere düştük.
Fazla yüksekte olmadığımızdan canım acımamıştı, Ha Ru da üstüme düşmüştü zaten.
Utançla birbirimize baktık.
Ani bir hareketle üstüne çıkıp öpmüştüm. Bunu bende beklemiyordum kendimden.
Ama iki ay vardı önümüzde sadece, bu iki ayı iyi kullanmalıydık.
(***)
"Ha Ru hasta demiştin, hiç mi tedavi yolu yok?"
Ha Ru'nun en yakın arkadaşı olan Ji Hyun ile konuşuyordum.
"Radyoterapi ve kemoterapi öneriyor doktor. Bu ömrünü bir kaç ay daha uzatabilirmiş. Ama Ha Ru istemiyor, yan etkileri çok kötü oluyormuş."
"Her şekilde ölecek yani?"
"Evet."
"Sen yoksa, ondan hoşlanıyor musun?"
"Ha-hayır. Bu arada, paramı hala vermedin."
"Yarın veririm," dedi sınıfa girerken.
"Ah, gıcık kız."
"Ne konuşuyordunuz?" dedi arkamdan gelen bir ses.
"Ha Ru!"
"Ji Hyun'la ne konuştunuz?"
"Şey... Nerede olduğunu sormuştum."
"Ah, tamam," dedi gülümseyerek.
Birkaç dakika sessizce karşı karşıya durduk. Sonunda konuştum.
"Ha Ru."
"Evet?"
"Seni seviyorum."
Seni seviyorum Ha Ru. Ölene kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
farewell
Teen FictionAdım Lee Hwan. 16 yaşındayken, ilk aşkımı öldürdüm. Ben Hwan, Ha Ru'nun katili. •10 bölümlük, kısa bir aşk hikayesi.•