-Ying-
Gözlerimi açtığımda herkes yerde uzanıyordu. Uzandığım yerden kalkıp etrafa bakınmaya başladım. Aklıma gelen şeyle Adel'in bulunduğu çadıra doğru koştum ve içeri girince Toprak'ı gördüm. Adel'in olması gereken yatağı okşuyordu.
"Özür dilerim." Diye söze başladı Toprak.
"Ona engel olamadım." İç çekti "Olmama izin vermedi."
"Neler oldu Toprak?" Diye sordum ona. Gözlerini yumdu ve derin bir nefes aldı. Sonra ise bana döndü.
"Yang bir anda karşıma çıktı, yani kendime geldiğimde oradaydı. Bana senle Adel arasında bir seçim yapmamı söyledi. Tam o sırada Adel geldi. Seçimi yapacak olan kişinin kendisi olması gerektiğini söyledi. Sonraya senin aslında enerjinin alınmadığını söyledi, dediğine göre bizi kandırıyordu. Sonraysa onu bir şekilde yakalayacağını ve her halikarda evrenin yok olacağını söyledi. Sonra bana dönüp dedi ki 'törenin olmasına izin ver'. Sonraysa bir anda başıma bir ağrı girdi ve etraf bulanıklaştı. Bana son olarak öğrenmesi gereken şeylerin olması gerektiğini söyledi. Sonraysa Yang'tan bir bıçak aldı ve bileğini kesti. Yang onu alıp kayboldu."
"Bu seçeneği sadece sana mı sordu?" Diye sordum ona. Başını iki yana salladı.
"Dediğine göre herkesin sormuş."
Başımı ellerimin arasına aldım.
"Bu çok kötü oldu." Dedim.
"Gerçekten çok kötü oldu, Yang her am törene başlayabilir!" Dedim ve sinirle duvarı tekmeledim.
"Aklından ne geçiyor Adel." Diye mırıldandım ve sinirle çadırdan çıktım yapabileceğim tek bir şey vardı ama bu tam bir intihar olurdu, ama başka şansımız yoktu. Dileklerden birini tutup kendime çevirdim.
"Uyanan herkesi yemek salonuna yönlendirin." Dedim büyük bir ciddiyetle.
"Gelmemeye çalışan olursa zorla getirin." Dedim ve çadırıma girdim.
-Yang-
Kucağımda Adel ile beraber sarayıma girdim. Burası Ying'in bulunduğu yerden çok daha uzak, ağaçlarla dolu bir yerdi. Adel'i L şeklindeki koltuğa koydum. Artık her şey hazır sayılırdı. Son dakika da öğrendiğim küçük bir şey daha vardı, son bir şey. Onun için beklemeye koyuldum, ikizim bir süre sonra gelirdi.
-Ying-
Bir yemek masasının üzerinde oturmuş sabırla bekliyordum. İnsanlar ve dilekler yavaş yavaş geliyorlardı. Birazdan savaş çanları çalacaktı. Ben hepsini ölüme gönderiyordum ama amacım basitti. Bilekliği almam gerekiyordu ama önce, Yang'ı bulmam gerekiyordu. Bir saat sonra herkes gelmişti. Masanın üstüne çıktım ve derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.
"Bugün önemli bir kayıp yaşadık." Diyerek söze başladım.
"Bugün Adel'i kaybettik." Bazıları tepki vermezken bazıları buna şaşırmış gibiydi.
"Yang onu aldı ve her an törene başlayabilir." İnsanlar bir anda gözlerini irice açarak bana baktı.
"Bir şekilde Yang'ın bulunduğu yeri bulmamız gerek. Aksi takdirde..."
"Leydim!" Sebastian koşarak buraya gelirken herkes ona doğru döndü ve ona yer açtı. Tam önüme gelince nefes almak için durdu. Sonunda nefes alış verişleri normale dönünce başını kaldırıp bana baktı.
"Bunu görmeniz lazım. Yang'ın yaratıkları kendilerini kesiyorlar!"
Masadan indim ve Sebastian'ın yanına geldim. O da arkasını dönüp yürümeye başladı. Onu takip ederken içimdeki meraka engel olamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acım... #wattys2016
Fantasía-Dilerim... in ikinci kitabıdır- Son dediğimiz şey, bazen her şeyin başlangıcı olabilir. Adel'in son olarak gördüğü şey, büyük bir kaosun başlangıcı oldu. Suyun derinliklerine gömülü olan bileklik, artık eskisinden de daha tehlikeli. Taraflar değiş...