DAVETSİZ MİSAFİR

72 12 1
                                    

Suyun derinliklerinde süzülüyordu Adel. En ufak bir tepki vermeden. Nefes almadan. Sadece balıkların hareketleriyle kolları veya ayakları hareket ediyordu. Ama bir anda Adel gözlerini açıp gökyüzüne baktı. Sonra ise bileğine. Bileğinde bileklik yoktu. Daha nerede olduğunu düşünemeden tekrar derin uykusuna daldı.

-Yağmur-

Annemin sesiyle uyandığında istemsizce iç çektim. Yine lanet olası okul günlerinden biriydi. Bu konuda beni tek mutlu eden şey Leyla ve Elif'ti, bir de... yok, sanırım sadece bu kadardı.

Annem tekrar adımı seslenince homurdanarak yataktan kalktım. Kardeşim Ceren'in de benden farkı olmadığına adım kadar emindim. Zavallı kardeşim TEOG denen lanet sınava çalışmak zorundaydı ama gerçeğinden fazla kendini sıkıyordu. Pijama saydığım kıyafetleri tembel hareketlerle çıkarıp okul kıyafetlerimi giydim. Mavi gömlek, beyaza çok yaklaşmış olan pantolon ve yırtık modası olan ceket. Tahmin ettiğiniz üzere ceket okul kıyafetleri arasında değil. Saçlarımı düzleştirmek için annemden düzleştiricimi aldım. Saçlarım kıvırcıktı ve bana her zaman çok sorun çıkarıyorlardı. Bu yüzden saçlarımdan nefret ediyordum. Saçlarımı düzleştirdikten sonra dişlerimi fırçalayıp makyajımı yaptım, göz kalemi, çok hafif ruj ve fondoten. İşte hazırdım. Annem kahvaltı hazırlamazdı bu yüzden bizde, yani kardeşimle ben okulda yiyorduk. Aslında ben yiyordum, kardeşimle ayrı okullarda olduğumuz için ondan pek emin değildim.

Tuvaletten çıktım ve çantamı hazırlamak için odama döndüm. Zaten çoğu kitabım sıranın altında olduğu için almam gerek tek tük kitap ve defter vardı. Asıl sorunsa, ben biraz dağınık bir insan olduğum için onları bulmak benim için tam bir işkenceydi. İç çektim defterlerimle kitaplarımı aramaya başladım. Hepsini bulduğumda mutlukla gülümsedim ve işte tam o sırada Adel'in günlüğünü gördüm. İçimde hafif bir buruklukluk oluştu ve elime günlüğümü aldım. Günlüğü okuduktan sonra Adel'i hatırlamıştım ve bunu Leyla ve Elif'e söylediğimde beni şizofren olarak görmeye başlamışlardı. En azından ben öyle tahmin ediyordum. Peki eğer şizofrensem bu elimdeki defter ne oluyordu?

"ÇIKIN ARTIK!" Diye bağırdığında annem iç çektim ve günlüğü bir kenara koyup çantamı aldım ve odadan çıktım. Aynadan son bir kez daha saçlarıma baktım ve spor ayakkabılarımı giyip evden çıktım.

Apartmanın merdivenlerinden seri adımlarla inip apartmandan çıktım. Servis çoktan gelmiş beni bekliyordu. Hızlı adımlarla yürüyüp servise bindim. Yerime oturduğumda cebimden kulaklıklarımı çıkarıp telefonuma taktım ve Dio dinlemeye başladım. Yarım saat sonra okula varmıştım. Servisten herkesin inmesini bekledikten sonra en son ben indim ve okulun içine girdim. Sınıfa çıktığımda sınıftaki herkesin matematik ödevini yapmaya çalıştığını gördüm.

Matematik ödevi mi? Ha s*****r!

Elif'i kenara itip onun yerine oturdum ama Elif'i kenara ittiğim için yere düşen taraf Leyla oldu. Leyla sinirle yanıma gelip koluma vurmaya başladı.

"Niye istiyorsun ya!" Diye bağırmaya başladı.

Ama ben onu duymamazlıktan gelip ödevi yetiştirmeye çalışmaya devam ettim ama Tanrı biliyor ya, yetiştiremeyeceğim. On beş dakika sonra testleri bitirip öbür kitaba geçeceğim sırada içeri zürafa girdi. Bir gün o uzun boynunu kıracaktım lanet herifin. Hayvan kadar ödev veriyor, sonra yapmamızı bekliyor, kontrolü yaparken de haksızlık yapıyor. Nefret ediyorum ondan! Enes bacaktan, ben boyundan girecektim bir gün.

Leyla arkaya geçip oturduktan sonra kitaplarını ona geri verdim. Hoca da yerine geçtiğinde sıkıntıyla iç çektim. Belki ödevi unutmuştur? Unutmuştur değil mi?

"Arkadaşlar ödevlerinizi çıkarın, ödev kontrolü yapacağım."

İçimden tekrar küfür ettim.

Acım... #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin