-Yağmur-
Okula geldiğimizde önce benden küçüklerin inmesine izin verdim, çünkü izin vermezsem, adım gibi eminim, beni ezerlerdi. Onlar indikten sonra bende arkalarından indim ve okula doğru yürümeye başladım. Okulun içine girdiğimde vücudum ürperdi ama insanların mutlu sesini duymamla rahatladı.
"Sakin ol Yağmur, gördüğün sadece lanet bir rüyaydı. Çok fazla kafana takıyorsun." Dedim kendi kendime ve kantine girdim. Elif ve Leyla karşımda canlı bir şekilde konuşuyorlardı. Mutlulukla gülümsedim ve yanlarına yürüdüm. Sonra ise diziler ve müzikler hakkında konuşmaya başladık. Zil çaldığında bir süre daha, sanki zil çalmamış gibi konuşmaya devam ettik. Sonra ise istemeye istemeye ayaklanıp sınıfa yürümeye başladık ama bir yandan da konuşmaya devam ediyorduk. Sınıfa girdiğinizde hoca elindeki kitapla bize bakıyordu. Ders zürafa adamın, yani matematik hocasının dersiydi.
"Nerdeydiniz siz, gidip geç kağıdı alın." Dedi ve bizi içeri almadı. Bizde azar işitmek ve geç kağıdımızı almak için aşağı indik ve aşağı inerken kim geç kağıdı alacak tartışmasına girmiştik. Aşağı indiğimizde Elif'in kağıdı alacağına karar vermiştik. İçeri girdiğimizde müdür yardımcımız Şeyma hocayı gördüm. Bilgisayarıyla uğraşıyordu.
"Keşke Şeyma hoca yoktu deseydik." Dedi Elif. Başımla onu onayladım.
"Evet kızlar, ne oldu?" Hikayelerde bazı karakterler vardır ya, böyle harfleri uzatarak tuhaf bir şekilde konuşur, işte Şeyma hoca aynen öyle konuşuyordu.
"Hocam biz sınıfa geç geldik, hoca geç kaldığımız için bizi sınıfa almadı."
"Kızlar, neden dikkat etmiyorsunuz, saatiniz yok mu sizin?" Diyerek uzun bir konuşmaya başladı ama sonunda iç çekerek kağıdı verdi. Bizde Şeyma hoca sağolsun, artı on beş dakika daha geç kalmış bir şekilde sınıfa girdik. Hocaya kağıdı verdikten sonra yerlerimize geçtik ve hocanın tahtaya yazdıklarını deftere geçirmeye başladık.
-Adel-
Gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şey beyaz bir tavandı. Pürüzsüz ve düz bir tavan. Kırık elime fazla ağırlık vermeden doğruldum. Bu odayı daha önce hiç görmemiştim ama sahibi her kimse anlaşılan oldukça dağınık biriymiş.
Belki de şuan ablamın odasındayım.
Bu düşünce beni gülümsetti ama bu imkansızdı. Ben... onları öldürmüştüm.
Gözümden bir damla yaş süzülürken duyduğum tıkırtı sesleriyle vücudum alarma geçti. Yataktan kalkıp saklanabileceğim yerlere bakmaya başladım. Gardropa saklanamazdım ilk bakacakları yerdi. Yatağın altına da saklanamazdım çünkü çok dardı, kolum bile oradan çok zor geçerdi.
Adım sesleri yaklaşırken kendimi pencere ile masa arasında bir yere sakladım. Sonra da kapı açıldı. Adım sesleri bana yaklaşırken dışarıdan başka adım sesleri de geliyordu. Pencereye baktığımda hızlıca bir plan yapıp elbisemi koparmaya başladım. Tam o sırada önümde biri durdu.
"Merhaba küçük tavşan." Dedi önündeki adam ve elini bana doğru uzatmaya başladığında hızlıca onu bileğinden tutup kendime çektim ve yüzüne yumruğumu geçirdim ve adam daha sesini çıkaramadan elbisemden kopardığım parçayı adamın boynuna doladım ve nefes almasını engelledim. Adam ne kadar benden kurtulmaya çalışsa da başaramadı. İstese yapabilirdi ama sanki bir şey onun hareketlerini kısıtlıyordu. Bilincini kaybettiğine emin olduktan sonra ses çıkarmadan adamı yere bıraktım ve pencereyi açtım. Bir yangın merdiveni vardı. Mükemmel. Dışarı çıkıp yangın merdivenine az önce kopardığım ipi sıkıştırdım. Sonra ise içeri girip gardıropun kapaklarından birini açtım ve içeri girmeden önce adamı sertçe yere ittim.
"Kevin?"
Gardıropun içine girdim ve elimden geldiğince sessiz bir şekilde kapağı kapattım.
"Kevin her şey yolunda mı?" Yavaş yavaş nefes almaya çalışırken bilincimi tekrardan kaybetmeye başladım. Gözlerim kapanmak istiyordu.
Kapı açılmasıyla birlikte bir küfür duydum.
"Lanet olsun, kız kaçmış!" Diye bağırdı az önce Kevin'e seslenen adam.
"Sam! Buraya gel. Kevin'ı götürüp kralla haber vermeliyiz." Dedi. Odanın içinde ayak sesleri duyulmaya devam etti, sonra ise tamamen kesildi. Bende tekrar bilinmezliğe düştüm.
-Yağmur-
Canım çok sıkılmıştı. Fizik sınavına bir ders kalmıştı ve herkes, özellikle Elif, ders çalışıyordu. Ben fizik sınavı için çok önceden hazırlanmış ama çalıştıklarımı da unutmuştum ve şuan nereden geldiği belli olmayan bir özgüvenle sınava çalışmıyordum. Tembel bir öğrenci değildim ama çoğu şeyi karşı rahatım. Ben Leyla ile filmler hakkında konuşurken boynumda aniden hissetiğim acıyla nefesim kesildi. Elimi boynuma götürürken ister istemez inledim.
"Yağmur?" Dedi Leyla şaşkın bir sesle.
"İyi misin."
Başımı iki yana salladım.
"Hocam tuvalete gidebilir miyim?"
Hoca başını onaylarcasına salladığında sandalyeden kalkıp koşar adımlarla tuvalete gittim. Tuvalete girdiğimde ikinci kez nefesim kesildi.
O NEREDE?
Her yerde bu yazıyordu. Üstelik kanla yazılmıştı. Çığlık attım. Bir anda dünya etrafımda dönmeye başladı. Ne olduğunu bile anlayamadan yere düştüm. Hala çığlık atıyordum ama kendi sesimi duyamıyordum, çığlık attığımı ağızımın oluşturduğu şekilden anlıyordum. Bir süre sonra omzuma dokunan ve beni sarıp kendime getirmeye çalışan eller hissettim, ama tek yaptığım çığlık atmaya devam etmek oldu. Ensemde hissettiğim acıyla gözlerim karardı. Sonra ise bilincim kapandı.
"Yağmur?"
Omzuma dokunan elle gözlerimi açtım. Ben sınıftaydım! Ama nasıl? En son tuvalette ki o yazıları görmüştüm. Sonra ise çığlık atıyordum. Benim burada ne işim vardı?
"Tuvalete gitmiyor musun?" Diye sordu hocam. Başımı onaylarcasına salladım ve sıradan kalkıp sınıftan dışarı çıktım. Korkak adımlarla tuvalete doğru yürümeye başladım ve tam kapının önüne geldiğimde durdum. Elim kapının koluna titrek bir şekilde giderken sanki nefes alamıyordum. Neden bu kadar korktuğuma bir anlam veremiyordum. Kapıyı açıp içeri baktığımda içerinin tertemiz olduğunu gördüm. Kan yoktu, çöp yoktu ve tuvalet kağıtları ıslak değildi. Tuvalet, fazla temizdi. Olması gerekenden daha temiz. Birkaç adım attıktan sonra cebimde bir titreşim hissettim. Elimi cebimdeki telefonu götürdüm ve hızlıca çıkarıp mesajlara girdim.
Bilinmeyen numara
Onun nerede olduğunu bildiğini biliyorum. Peşindeyim küçük tavşan. Şansın varken bana onun yerini söyle. O NERDE?
Bölüm biraz kısa oldu, üzgünüm. Yeni bölüm ne zaman gelir bilmiyorum, belki yarın belki bir hafta sonra. O zamana kadar kendinize iyi bakın 👋

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acım... #wattys2016
Fantasi-Dilerim... in ikinci kitabıdır- Son dediğimiz şey, bazen her şeyin başlangıcı olabilir. Adel'in son olarak gördüğü şey, büyük bir kaosun başlangıcı oldu. Suyun derinliklerine gömülü olan bileklik, artık eskisinden de daha tehlikeli. Taraflar değiş...