*2*

101 44 15
                                    

Çocuk karşısındaki polise korkan gözlerle bakıyordu, ikilemde kalmıştı şeytana mı vermeliydi ipleri, yoksa boyun eğip teslim mi olmalıydı? Polis iyice yaklaşarak çocuğun suratına dikkatle baktı ve

"Evlat iyi misin?" diye sordu, çocuk yutkundu ve kafasını sallayarak "Evet" dedi güç de olsa. Polis elindeki ceketi uzatarak "Bunu düşürdün." dedi.

Çocuk yüzündeki şaşkınlığı gizlemeye çalışarak cekete baktı, iyice inceledi, ceketin kolundaki kan gözüne çarpınca hızla polisin elinden alarak teşekkür etti ve arkasını dönerek koşar adımlarla yürümeye başladı. Polis şüphelenmişti, kolunu tutmak için tam uzanacakken arabadaki diğer polis "Yakınlarda soygun var, gel hemen." diye bağırdı araba penceresinden , polis bir arabaya bir de çocuğa baktı, ikilemde kalmıştı, uzattığı elini sıkarak geri çekti ve arabaya geri döndü. "Aferin geri zekalı, hiç şüphelenmedi." dedi içindeki şeytan alayla. Ceketteki kan işlediği cinayetleri film şeridi gibi gözünün önünden geçmesini sağlıyordu, ceketi hızla çantasına sıkıştırarak yürümeye devam etti, oturduğu mahalleye girdiğinde tanıdık, tok bir ses duydu;

"Kuzey!"

Arkasını dönmeden yürümeye devam etti genç adam, bir kaç adım attıktan sonra tekrar ismi kulaklarına doldu.

"Kuzey!"

Arkasını dönerek boş gözlerle ona seslenen orta yaşlardaki, iri yapılı, takım elbiseli adama baktı, adam bir an ne diyeceğini şaşırarak öylece bakakaldı, çocuk ellerini iki yana açarak "Ne var?" manasında kafasını salladı.

Adam cümlesini kafasında toparlayarak "Bu yerde kalamazsın Kuzey, eve dön artık." dedi.

Çocuk içindeki öfkeyi bastırarak "Yapamam." dedi ve yürümeye devam etti.

Adam tekrar seslendi, "Kuzey dedim!" diye bağırdı.

Çocuk ellerini sıkarak arkasına döndü ve "Ne!" diye haykırdı.

Adam kendisinden emin bir şekilde "Akşam seni almaya geliyorum, itiraz edemezsin bu bir emirdir!" dedi ve arabasına bindi, çocuk dediğini umursamadan evine doğru yürümeye devam etti.

Evin önüne geldiğinde elini çantasına daldırarak anahtarları aramaya başladı, anahtarları avucuna alıp tam çıkaracakken çantasından parlak bir nesne yere düştü. Eğilip yere düşen çakıyı alıp inceledi kan üzerinde kurumuştu, çakıya baktıkça yaptıkları gözünün önünde canlanıyordu. Kendine gelerek kafasını iki yana salladı ve anahtarı kapının kilidine sokarak çevirdi, adımını içeri attığında burnuna dolan rutubet kokusuyla burnunu kırıştırıp çantasını eski, tozlanmış koltuğa fırlattı, çantanın koltuğa gömülmesiyle büyük bir toz bulutunun havalanması bir olmuştu. Çocuk... Kuzey eliyle yüzüne yelpaze görevi yaparak tozu uzaklaştırmaya çalıştı. Hemen çantasına yönelerek içini karıştırıp kan bulaşan her şeyi dışarı çıkardı; ceket, bez parçası, çakı... Ceket ve bez parçasını sobaya tıkıştırarak cebinden bir kibrit çıkardı ve sobanın içine attı, sobanın içinden yükselen alevleri izlemeye başladı. Sobadaki alevler yükseldikçe, gözlerindeki ateş de yükseliyordu, tüm yaptıkları gözünün önünden geçerken içindeki şeytan göğüsünü kabartarak böbürleniyordu. Her dakika kendisinden daha da nefret ediyor, iğreniyordu çocuk. Tam kendini koltuğa fırlatacakken gözüne çarpan çakıyı eline alarak eski çürümüş bodrum kapısına doğru ilerlemeye başladı, kapıyı yavaşça gıcırdatarak açarak, lambayı yaktı, titreyerek ve cızırdayarak yanan ampulün eşliğinde aşağı indi. Bodrum büyük ve karanlıktı, etraftan yükselen çıtırdı sesleri geliyordu ve oradan oraya sıçrayan fareler, her yer büyük örümcek ağlarıyla örtülmüştü, bir yer hariç. Bodrumun tam ortasına yerleştirilmiş parlak, beyaz renkte ahşap, rafları ve kapakları cam olan dolaba doğru ilerledi Kuzey, dolabın cam kapağını yavaşça aralayarak elindeki çakıya baktı, kapağı açtığında içeriden yayılan deterjan ve leş kokusuyla midesi bulandı ve öğürerek arkasını döndü, içindeki şeytan tam tersine iştahlanmıştı, delirmişcesine dışarı çıkmak istiyordu, Kuzey'in engel olacak gücü yoktu, boyun eğdi. Şeytan tüm vücudunu yavaş yavaş ele geçirirken dayanılmaz bir acıyla sarsıldı ve yavaşça uykuya daldı çocuk.

ŞEYTAN (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin