FACEBOOK :
Justin Jones
Gençler. Sizlere harika bir haberim var. Belkide bazıları inanamaz ha ne dersiniz? Türkiye'ye taşınıyorum. Ahah. Tabiki de ailemsiz. Bir kaç anlaşma sonrası kararlaştırdık. Eminim bazıları bu haberi duyunca fazlasıyla şoka girecek. Umarım kendini biliyordur. ;) Uçağım yarın sabah 09:00'da. BEN GELİYORUM TÜRKİYE! ;)
Of. Lanet olsun ya. Siz şimdi bide bu Justin kim diyeceksiniz. O maymun suratlı gerizekalının teki. Aslında eski sevgilim. Yani onu sevmiyordum. Sadece parmağımda oynatıyordum. Bir gün her şeyi açıklayınca benden intikamını alcağını söyledi. O günden beri aramız baya açık. Ama peşimi de bıraktı sayılmaz. Sonunda Türkiye'ye geliyor ve o baş belasından kurtuluyorum diyecekken çıkan habere bak! Gerizekalı, suratsız şey! Gelince hele bi uğraş benle. Helee.
Hemen tableti kapatıp yukarı çıktım. Dolabımdan uzun bordo eteğimi, siyah bluzumu ve ayakkabı bölümünden siyah parmak arası terliğimi aldıp giydim. Takılarımı taktım ve kafama bi tane şapka geçirdim. Siyah çantamı da alıp aşağı indim. ( Kombin multımedıa'da. ) '' Anne ben çıkıyorum. '' '' Nereye? Daha buraları bilmiyosun bile. '' '' Ah annee. Çocuk değilim artık. Neyse öptüm görüşürüz. '' diyip birden durdum. '' Babam nerde? '' '' Oda dışarı çıktı. '' dedi somurtarak. '' Pekala görüşürüz. '' '' Bye. ''
Biraz bakalım bakalım. Şu maymun suratlı Justin'in bu moral bozucu iğrenç haberinden sonra biraz alışveriş iyi gelir sanırım.Yürüdüm yürüdüm ve yürüdüüm. Ay ne bitmez yolmuş! Sanırım şehir merkezinin iyice içine girdim. Arkama döndüğümde kocaman bir avm gördüm. Hah işte sonunda! Hemen içeri daldım...
Hemen bir mağazaya girip hangi kıyafeti bulduysam elime sıkıştırdım. Hepsini denedim. Beğendiklerimi alıp mağazadan çıktım. Şimdiden bu kadar poşetse ohooo. Hemen başka bi mağazaya dalıp aynı uygulamaya devam ettim. ÖNÜME HANGİ KIYAFET GELİRSE ELİME SIKIŞTIRMAK! İş bitince bi kabine girip hepsini tek tek denedim. Bu sefer beğendiklerimi değil hepsini kasaya verdim. Bu mağazadan da çıkıp başka mağazalara girdim...
Alışveriş bitince bi taksi durdurup elimdeki karton poşetlerini arabaya sığdırmaya çalıştım fakat nafile. O kadar çok poşet vardı ki. Taksici elimden alıp birazını bagaja birazını ön koltuğa birazını da benim yanımdaki koltuğa koydu. Kollarım kopmak üzere.
Eve geldiğimde taksici karton poşetleri elimden alıp kapının önüne kadar yardım etti. İş bitince teşekkür edip içeri girdim.
Şimdi bu kadar karton poşetle ben bu merdivenleri nasıl çıkıcam? '' Tatlım sen mi geldin? '' '' Yok anne hırsız ben. Adım Rose. Evinizden bi kaç değerli eşyayı çalmaya geldim. '' diye sırıttım. '' Ahahah çok komik! '' dedi ve yanıma geldi. '' Maşallah. Mağazaları toplamışsın bile. Dur yardım edeyim. Bu kadar poşeti sen o odaya kadar çıkaramazsın. '' '' Ah kızını nerden biliyor ama. '' dedim 32 dişimi göstererek. Odaya girince kendimi yatağa attım. '' Saol anne. '' '' Önemsiz hayatım. '' Dört gün sonra okullar başlıyordu. Bakalım nasıl tipler var. Umarım bana sataşmazlar. Nede olsa o sandıkları tatlı, sevimli, sakin ve korkak kızlardan değilim. En iyisi üstümü çıkarıp biraz kestiriyim. Yoksa olduğum yerde yorgunluktan bayılıcam...
Ertesi gün-
Sabahın acımasız, yüzüme yüzüme vuran güneş ışıklarıyla aygır gibi bir esnememle uyandım. Of ne kadar hayvanım ben yaa. Ayıcıklı pandiflerimi giyip şöyle bir aynaya baktım. Ne hayvanı lan? Ne HAYVANI? Sabah sendromuyla kendime hakaret ettim resmen. Böyle güzel bi kıza hayvan kelimesi- Ah tanrı aşkına! Hemen odamın içindeki odadaki ( O nasıl bi cümle lan O.o ) lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım. Aşağı indim. Kahvaltı hazırdı. '' Günaydın sevgili ebeveynlerim. '' '' Günaydın fındıklı çikolatam. '' '' Baba bu eve bi hizmetçi tutmayacak mısınız? '' '' Tutucaz bebeğim. Annen de zaten hizmetçi arıyo. '' '' Pekala. '' tam kahvaltımı yapacağım sırada telefonum çaldı. Hah! Maymun suratlı Justin arıyo iyi mi! Süper. Bide bu gerizekalı çıktı başımıza. HARİKA. '' İzninizle. '' diyip masadan kalktım.
Konuşma :
Ben : Ne var seni pis maymun suratlı!
Justin : Naber prenses?
Ben : Sanane la benim nasıl olduğumdan. Gerizekalıya bak. Yüzsüz ya. Bide nasıl olduğumu soruyo.
Justin : Faceden haberimi almışsındır umarım. Çok mutlu oldun demi? Hahaha biliyordum.
Ben : Ne mutlusu gerizekalı. Haberi görünce bir an ölmek istedim. Senin gibi bi maymun suratlıyla aynı ülkede kalmaktansa gider kendimi öldürürüm daha iyi.
Justin : Ahh Rose hadi ama. Aptallık etme. Ben geliyorum daha ne istiyosun?
Ben : Mesela senin gelmemeni ve uçağın düşüp patlaması sonucu gebermeni istiyorum. Oldu mu?
Justin : Ovv hayır bebeğim hayır hiç olmadı. Şu an can atıyorsun Türkiye'ye geleceğim için.
Ben : Ahah. Ben mi? Saçmalamayı kes lütfen seni gerizekalı ve beni bi daha arama!
Diyip telefonu suratına kapattım. Gerizekalı. Mutlu olmuşum. Nah. Gebermeni istiyorum bile. Umarım aynı okulda olmayız umarım!
Üç gün sonra-
Süper. Müthiş. Harika. Maymun suratlı Türkiye'ye çoktan geldi bile. Beni arayıp duruyo ama tabiki açmıyorum. Bugün okul alışverişi yapmam lazım. Yarın okullar açılıyo. Hemen üstüme beyaz dar pantolonumu ve mavi gömleğimi giydim. Altına da ten rengi topuklu ayakkabıklarımı giyip dışarı çıktım. ( Kombin multımedıa'da. ) Annemin tarif ettiği mağazayı sorarak sonunda buldum. Etek ve gömleğimi deneyip aldım. Bide yarım çorap ile renkli ince külotlu çoraplar aldım. Bi kaç mağazaya göz attım. Bir iki şey alıp çıktım. Taksiye atlayıp eve gittim. Bu topuklular beni öylesine yorduki. Yatağıma atlayıp hemen uyudum.
VE TADAA! :D İŞTE OKULUN İLK GÜNÜ!
http://www.youtube.com/watch?v=VuNIsY6JdUw bu şarkıyı açın gençler :D
İşte ilk adımımı attım. Hayırlı olsuun! Giderken havam olsun diye elimde bir kaç kitap ile okulda dolaşıyordum. Heh. Harika. '' Önüne baksana gerizekalı! '' '' Asıl sen önüne bak mal! Şizofren mi ne yaa! '' Çılgına döndüm. Kitapları yerden almaya tenezzül etmeden çocuğa çıkıştım. '' Bana baksana sen! Sen kendini ne sanıyosun aptal! '' '' Bak kızım senin gibi çirkinlerle uğraşamam tamam mı. Defol git şurdan. '' OHA OHA OHA. Bana çirkin dedi. :OO ÇİRKİN.. '' Lan seni ben var ya! '' diyip tam noktasına tekmeyi geçirdim. Yere düşüp kıvranmaya başladı. '' Benle uğraşma sakın pis yaratık! '' diye bağırmaya başladım. '' Ben sizin gibi malları iyi tanıyorum. Sen beni ezik ve korkak falan mı sandın pislik! O tip kızlardan değilim kusura bakma seni gerizekalı şey! '' diyip kitaplarımı yerden aldım ve devam ettim. Herkes bana bakıyordu ve arasında fısıldaşıyordu. '' Oha kız resmen John'a el kaldırdı. Bitti bu kız bitti. '' Hiç aldırmadan 11-E sınıfını aramaya başladım. Okulum kolejdi. Ha bu arada gençler size söylemeyi unuttum. İstanbul'a taşındık biz. Ah salak kafam nasıl da unuturum?! -,- Her neyse. Şu sınıfı bir an önce bulmak istiyorum artık. Sınıf şubelerine bakarken kafamı birden çevirdiğimde ağzımı 2 metre açmamla kitaplarımın yere düşmesi bir oldu. Oha! Yok artık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜKSEK EGO.
AdventureRose'lar Amerika'da yaşamaktadır fakat babasının kararıyla Türkiye'ye taşınırlar. Rose'un bu yeni, maceralı, rahat ve zorlu hayatında bakalım neler olacak. Lütfen yorum ve beğenilerinizi eksik etmeyiin. :))