tenth whisper

399 61 7
                                    

ChangKyun ellerini HoSeok'un kafasına yerleştirip gözlerini kapatmıştı. HoSeok ise onun ne yaptığını anlamaya çalışıyordu fakat bir anlam verememişti. Gözleri ChangKyun'un dudağına kayınca aklından geçen düşüncelerle gülümsemişti. Zaten yakın olan suratlarını daha da yakınlaştırıp dudaklarının arasındaki mesafeyi kapatmıştı. Elleri ChangKyun'un belini bulunca sıkıca tutup kendine çekmişti. ChangKyun ise şaşkınlıkla gözlerini aralamış fakat daha sonra kendini sıkmayı kesip kendini HoSeok'a bırakmıştı. Nefes alamadığını hissettiğinde kendini geriye çekti. Biraz soluklandıktan sonra suratına sinirli ifadesini yerleştirdi.

"Hey, niye öyle bakıyorsun?"

HoSeok kıkırdayarak konuşsa da ChangKyun hala aynı ifadesini koruyordu.

"Öptüm diye mi sinirlisin bu kadar?"

"N-ne alakası var?"

HoSeok tekrar ChangKyun'u kendine çekip dudağına kısa bir öpücük bırakmıştı.

"Yüzün yüzümün bu kadar yakınındayken karşı koyamadım, üzgünüm. Hem sen ne yapmaya çalışıyordun öyle?"

"Bana kokumun tadını sordun ben de güçlerimi sana aktarmaya çalıştım. Biraz eğleneceğimizi düşündüm ama olay çok farklı yerlere gitti."

"Ben böyle daha çok eğlendim."

ChangKyun kızarıklığını gizlemek için kafasını öne eğdi. HoSeok'u omuzlarından iterek birbirine yapışan bedenleri ayırdı. Yerdeki çantasını da sırtına almayı unutmamıştı.

"Ben gitsem iyi olur. D-ders çalışmam gerek."

"Sana yardım edebilirim. Eğer istersen tabi."

"Ha-hayır gerek yok. B-ben halledebilirim."

"Peki o halde, ısrar etmiyorum."

"Sonra görüşürüz hyung."

ChangKyun tam birkaç adım uzaklaşmıştı ki HoSeok ona yetişip sıkıca sarıldı. Ayrıldıktan sonra ChangKyun'un saçlarını karıştırıp gülümsemişti.

"Görüşürüz ChangKyun."

Susurrous [WonKyun]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin