ninth whisper

422 65 3
                                    

HoSeok zor da olsa ChangKyun'u ikna etmiş ve ikinci bir randevuya çıkmışlardı. HoSeok'un her yakınlaşmasında ChangKyun kızarıyor ve ondan uzaklaşıyordu. HoSeok ise onun bu hareketlerine kıkırdayarak karşılık veriyordu ve tabi ki de bu ChangKyun'un daha çok kızartıyordu.

Çimlere uzanıp gökyüzüne bakıyorlar ve bulutları bir şeylere benzetiyorlardı. HoSeok'un arkasından esen rüzgar onun kokusunu ChangKyun'a taşıyordu. ChangKyun, yine ağzında oluşan mayhoş tatla bir anlığına ağzını şapırdatmıştı. Yaptığı şeyi fark edince hemen ağzını elleriyle kapatmıştı. Fakat HoSeok çoktan sesi duyup kafasını ChangKyun'a çevirmişti.

"Ağzını mı şapırdattın?"

"Hayır."

"O ses neydi o zaman?"

"Ne sesi?"

"Neden şapırdattın ağzını söyle işte."

"Çiçeklerin tadı güzeldi."

HoSeok ona garip bir şekilde bakmaya başlayınca söylediği cümlenin sadece kendisi için normal olduğunu anlamıştı.

"Yani çiçeklerin kokusunu aldım ve aynı zamanda da ağzıma tatlı bir aroma geldi. Sinestezi işte."

"Bazen senin öyle bir hastalığın olduğunu unutuyorum."

HoSeok gülümseyip tekrar kafasını gökyüzüne çevirdi. Sonra aklına gelen şeyle etrafına bakındı ve tekrar gözlerini ChangKyun'la buluşturdu.

"Hey, yakınımızda hiç çiçek yok ki."

"Fark etmek zorunda mıydın? Rüzgar getirmiş olamaz mı?"

"Olamaz."

"Of! Senin kokunun tadı mayhoştu bu yüzden öyle yaptım. Oldu mu?"

HoSeok kıkırdayarak tekrar gökyüzüne çevirdi bakışlarını. Sonra kolunu ChangKyun'un kafasının altına yerleştirerek kendisine çekti. Diğer kolunu da ona sarıp saçlarını kokladı. Bu sırada ChangKyun nefes almayı kesmişti.

"Acaba senin kokunun tadı nasıl?"

Susurrous [WonKyun]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin