Calum'ın her şeyi inkar etmesinin üstünden birkaç gün geçmişti, ve o günden beri Luke'la hiç konuşmamışlardı. Bunun hakkında onunla konuşmayı düşünmüştü, ama ayağa kalkıp, üzerine birkaç kıyafet geçirdikten sonra dışarı çıkacak gücü bulamamıştı. Neden böyle bir şey yapmıştı ki? Luke'a bir nedenden dolayı kızgın mıydı? Luke gerçekten de deliriyor muydu? Her şeyi hayal mi etmişti?
Bunlar Luke'un sık sık kendine sorduğunu sorulardı.
Ama bunlar hayal olamazdı, değil mi? Her şey çok gerçekçiydi, kabuslar ve Travis'e olanlar, gerçekten olmuştu. Bunlar kesinlikle emindi. Herkes görmüştü.
Her şeye rağmen, günlerini battaniyesine sarılıp deli olup olmadığını, bunların sadece garip, trajik bir rüya olup olmadığını düşünerek geçiriyordu. Yastıkları parçalamış, derisini tırnaklamış ve bir şeyler kırmıştı ama ailesinden aldığı tek karşılık kapısının önüne bırakılan bir tabak yemek oluyordu.
Çaresiz hissediyordu, tek gerçek arkadaşı onunla konuşmuyordu, ailesini onun aklını kaçırdığını sanıyordu ki belki de öyleydi.
Bir gün, sonunda yatağından kalkacak gücü buldu, dolabına doğru ilerledi ve bir parça kağıt çıkardı. Bu her şeyi başlatan, Michael'la tanışmasını sağlayan kağıttı.
Onu yere koydu ve masasından iki kalem alıp kağıdın üzeriye yerleştirdi.
"Mikey Mikey orada mısın?"
Sessizlik.
"Mikey Mikey oynayabilir miyiz?"
Luke iç çekti, pes etmek istemiyordu, sesini yükseltip bu cümleleri tekrar ve tekrar söylemeye başladı.
"Mikey Mik-"
Kapı aniden sonuna kadar açıldı ve Luke'un annesi yüzündeki garip ifadeyle içeri girdi.
"Luke, tatlım, seninle konuşmam lazım..."
"Git buradan."
"Luke, bir yer buldum. Rüyalarıyla ilgili kafası karışan ve diğer hastalıklarla uğraşan insanlar için bir yer. Ve oranın senin için mükememmel olacağını dü-"
"Beni bir akıl hastanesine mi gönderiyorsun? Gerçekten de deli olduğumu mu düşünüyorsun?"
"Tabii ki de hayır! Bir akıl hastanesi değil, orası-orası... sadece senin bu şeyleri görmeni engelleyecek bir yer o kadar."
Luke ayağa kalkıp bir şeyler söylemek için annesine doğru yürüdüğünde arkasında duran mavi bavulu gördü.
"Luke, orası bir yardım merkezi, sana söz veriyorum sana yardım edeceklerdir. Sadece senin için en iyisini istiyorum. Şimdi lütfen arabaya bin."
Belki de o haklıydı. Luke aklını kaçırıyordu ve böyle bir yere gitmeye ihtiyacı vardı. Yani o, onun annesiydi, neyin doğru olacağını bilirdi...
Bavulu alıp merdivenlerden aşağı indirdi ve hiçbir kelime söylemeden arabaya bindi. Annesi de onu takip etti ve psikiyatri merkezine sürmeden önce ona emniyet kemerini bağlamasını söyledi.
Eğer bu olanlar gerçekse bile, belki ona Michael'ı atlatması için yardım edebilirlerdi, veya onu tamamen unutması için. Geri gelmeyeceği belliydi, şu anda nerede olduğunu bile Tanrı bilirdi.
İki saatlik yolculuk ve düşünme sonrası uzun, açık mavi bir binaya geldiler. Çok iyi görünüyordu, hastaların etrafta dolaştığı bir bahçesi bile vardı ve insanlar Luke'un beklediği gibi üzgün görünmüyorlardı.
Annesini takip edip binaya girdi ve biraz sonra da uzun, sarı saçları bir topuz şeklinde toplanmış bir kadınla tanıştılar.
"Sen Luke olmalısın! Biz de seni bekliyorduk. Ben Valerie."
Sarışık çocuk yutkundu ve ona garip bir şekilde gülümsedi.
"Ve siz de Bayan Hemmings olmalısınız, sonunda sizinle yüz yüze görüşebilmemize sevindim."
Bayan Hemmings kafasını sallayaken yüzünde büyük bir gülümseme vardı.
"Bayan, izin verirseniz Luke'la özel olarak konuşabilir miyiz?"
Annesi onayladı ve Valerie, Luke'a ofisine kadar eşlit etti. Bu, duvarlarda Luke'un kadının ailesi olduğunu düşündüğü kişilerin fotoğrafların asılı olduğu küçük bir odaydı.
"Pekala Luke, neden buradasın? Buna annen mi zorladı? Yoksa buraya gelmeyi sen mi istedin?"
Luke cevap vermeden önce duraksadı. "İlk başta buraya gelmeyi istememiştim, ama sonra fikrimi değiştirdim. Hala yaşadıklarımın gerçek olduğunu düşünü- biliyorum, ama şimdi o gitti ve buranın da bana onu unutmamı sağlayabileceğini umuyorum."
"Kim gitti?"
"Annemin zaten size her şeyi anlattığını biliyorum o yüzden lütfen bunu bana söyletmeyin."
Valerie, Luke'un ağlamasını beklediğinden ona bir bardak su ve peçete uzattı. Bu Luke'un sinirlerini bozdu, o diğer hastalar gibi değildi, o deli değildi, gördüğü her şey gerçekti. O yüzden kibarca peçeteleri geri çevirip sudan bir yudum aldı.
"Michael gitti."
~
Selam, Black Kitten adlı bir Muke kurgusu yayınladım ona da bir göz atarsanız sevinirim, sizi seviyorum xx.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mikey mikey challenge //muke {türkçe}
Fanfic"Cal, kalem hareket etti." "Görebiliyorum aptal, hadi ona bir şey sor." {I'm just translating. Owner is @flyawayclifford, thank you so much for your permission!} {16.11.2015 8:37 AM - 10.08.2016 12:03 PM}