KKA -5-

12 4 1
                                    

Kahvemden bir yudum daha aldıktan sonra Melis'le konuşmaya devam ettim.

"Of ya hiç sorma nasıl azar yemiştik."

"Sus sus hatırlatma." diyip o da sırıtarak çayını yudumladı.

"Ee senin Ali'n vardı noldu ona?" diye sordum.

"Ayy Ali oldu Aliye. Çocuk erkeklerden hoşlanıyomuş." diyince kendimi tutamayıp güldüm.

"Senin Arda'n vardı?" diye sordu o da.

Al işte. Baştan sormiycaktım işte. Of işte.

Gözlerim dolarken benim neden hala bu şirkette olduğumu düşünüyordum. Kızım kendine gel. Arda öldü. Sevgilin öldü. Senin burda ne işin var ya. Şirketin cafesinde oturmuş ortaokul arkadaşınla muhabbet ediyorsun.

Cevap vermeyişime sorarcasına "Hazal?" dedi.

Sıkkınca fincanın kenarlarında parmağımla turlamaya başladım. Cevap vermek istemiyordum. Tekrar tekrar hatırlamak istemiyordum. Gerçi aklımdan çıkıyo sanki.

Fincanın içindeki kahveyi görünce aklıma Melih'in gelmesiyle, Melih'in buraya gelmesi bir oldu.

Melis kalkarak Melih'e "Aşkıım" diyerek sarıldı. Melih'in -fazla olmayan- sevinci beni görünce iyice bitti.

Gözlerimi ikisinden alıp tekrar kahveye bakmaya başladım. Aşkım mı? Melis nasıl dayanıyo ya bu suratsıza? Ah Melis ah! Allah bilir nasıl tehtidler yedi. Vaah vah!

"Aa gel bak seni kimle tanıştırcam." diyip Melih'i zar zor sandalyeye oturttu. Melih baygın gözlerle Melis'e bakarken bende Melis'e 'ciddi misin?!' bakışı atıyordum.

"Ay bakışlarınızla öldürdünüz alt tarafı tanıştırcam." diyince gözlerimi devirerek yine fincanla oynamaya başladım. İçmek yerine oyalanıyordum. Buz gibi olduğunu anladığımdan içip ağzımın tadini bozamazdım ki ağzımın tadı bile yoktu. Dilim damağıma yapışmıştı.

"Fincanla ilişkiye giren bu insanla mı?" diyen Melih'e yapmacık bir gülümseme attıktan sonra "Senin için aynı şeyi diyemiycem. Mağlum insan dışı bütün varlıklardan biri olabilirsin" dedikten sonra yine fincana döndüm. Yapcak bişeyim yoktu.

Melis şaşkınca bizi izlerken "Siz tanışıyomusunuz?" diye sordu. Tanışıyomuyduk? Hayır. İstiyormuyduk? Hayır.

Melih "Yo." dedikten sonra Melis "Hadi bakalııım gergin olmayın." dedikten sonra eliyle Melih'i göstererek bana bakarken "Bu Me.." derken lafını bölüp "Bu Melih bende Hazal. Tanıştığıma memnun oldum." dedim kısa kesmek isterken.

"Benim için aynı şeyi diyemiycem. Mağlum evden kovup kahveyle yaktıktan sonra pek de memnun değilim."

Ya yine benden öcünü alıyo. Hiçbişeyin altındada kalmıyo. Tam bi sinir kaynağı.

"Aman kalsın. Lafın gelişi dedim zaten. Mağlum yanına geldiğimde kıt beynin hiçbirşeyi algılamadığı için." dedikten sonra yalandan şaşırmış gibi yapıp elimi ağzıma getirdikten sonra "Aa pardon beyin mi dedim." diye devam ettirdim.

Sonra sinsi sinsi sırıtıp sinirli yüzüne bakmaya başladım. Hep o mu sinir edicekti?

Bir yandan şu 'mağlum' savaşı devam etmesin diye dua ediyordum. Aklıma hiç bir laf gelmiyordu ve onun lafı altında kalırsam sinirden ölebilirdim.

Melisin şaşkın yüzü bir ona bir bana bakıyordu. Hali çok komikti. Hiçbişeyden haberi yoktu sonuçta. Zaten aman aman bişeyde olmamıştı.

"Senlemi uğraşcam. Başka işim yoktu zaten." dedikten sonra sertçe kalkıp giderken Melis arkasından "Yaa!" diye yakınsada takmayıp devam etti.

Melis birden bana dönüp "Anlat çabuk noldu aranızda?" diyince sevgilisinin bi gece yarısı karşıma çıkıp yardım ettikten sonra evime gelmesi sonrası burda olma sebebimin o olmasını anlatamazdım heralde.

"Hiç." diye geçiştirip yine o meşhur fincan sevdama devam ettim. Derdim neydi benim bu fincanla?

Geçiştirmeye çalışmamla geçmeyip diretmeye başlayınca fincanımı elimden alana kadar direndim. Ama o fincanı alması.. Bunu yapmamalıylı. Şimdi. Sonuçlarına. Katlanıcak. Hıyaağ. (Bişey yapamadı.)

"Kaza günü tanıştık. Aslında tanışmadık. Meraklıda değilim. Karşılaştık diyelim."

"Ne kazası be?!" diye şaşkınca sorduğunda cidden hiçbişeyden haberi olmadığını anladım. Al başa belayı anlatmak zorundaydım.

"Arda'nın öldüğü kaza." diye isteksizde onun duyacağı şekilde mırıldandım. Yüzüne bakmıyordum. Çünkü tekrar tekrar hatırladığım için gözlerim dolmuştu ve bu yüzle ona bakmak istemiyordum. Yüzündeki ifadeyi tahmin edebiliyordum. Önceden sorduğu sorunun cevabını şimdi almıştı.

Sandalyenin sürtülme sesinden sonra başımı iki eliyle kavrayıp boynuna yatırdı. Gözyaşlarım horon teperken Melis de ağlamaya başlamıştı.

"Ya ben.. Bilmiyodum. Çok özür dilerim." dediğinde omzundayken kafamı sağa sola sallayıp kafamı kaldırdım. Gözyaşlarımı silip "Önemli değil." dedikten sonra derin bir nefes alıp verdim ve gözleri dolu bir şekilde yüzüme bakan Melis'e içten olmaya çalışarak gülümsedim. Ne kadar becerdim bilmiyorum. Buruk bir gülümseme olmuştu sanırım.

Bi süre sessizlikten sonra "Kazayla ne alakası var tanışmanızın?" diye sordu.

"Karşılaşmamızın (!)" diye düzelttim. Çünkü o meymenetsizle ben tanışmak falan yok yok uymuyo.

Sırıtışına karşılık "Yardım için.. Öyle yürüdüm.. Bi araba çekip gitti.. Sonra o durdu.. Zor da olsa yardım etti.." dedim duraksayarak ve nefes alışverişmi düzenleyerek. Cidden bayılcaktım şimdi. Aklıma geldikçe içim gidiyodu.

Düşünerek etrafa baktıktan sonra dudaklarını yalayarak bana döndü.

Konuyu değiştirip "Sen asistanlık istiyordun ortaokulda. Hala aynımı hayalin veya gerçekleştirdinmi?" diyince kafamı olumlu anlamda salladım.

"Asistanlik yapıyodum." dedim.

Aklına birşey gelmiş gibi yerinde zıplayıp "Bana bak ne diycem sana." diyince önemli birşeydir diye dikkatimi ona verdim.

"Ya madem karşılaştık o kadar dostluk var aramızda hem kafa dağıtmışda olursun."

Merakla "Ee?" dedikten sonra "Ya asistan lazımdı zaten bizede. Hem asistanlık bahane, beraber olmuş oluruz. Ne dersin?" diyince bi anlık şaşırdım. Yüzündeki mimiklerden cidden işe girmemi istemesi okunuyordu.

"Sen bu şirketin nesi oluyorsun? İşe alıyorsan yüksek bişey heralde?" diye sordum. Akraba ziyaretinde anneme bu kim, bu benim neyim oluyo der gibi hissetmiştim.

Güldükten sonra "Babam sirketin müdürü, sahibi yani." dedi. Şaşkınlıktan gözlerimi açtıktan sonra merakla cevap beklercesine "Ee?" dedi.

Hevesli hevesli söylediği şey benim cevabımdan sonra düştü.

"Ya aslında çok iyi olurdu ama hiç sanmıyorum. Bu haldeyken evden bile çıkmam hata, bide hiçbirşey olmamış gibi işe başlamam.. Hem kendimide veremem işe. Direk beğenilmem kovulurum, şikayet alırım." dedim.

"Hayrola kim kovuyo seni?" diyince gülüştük. Sonra iki elinin avucuna elimi alıp sıktı. İçten gülerek samimi bir şekild;

"Sen yinede bi düşün. Her zaman gelebilirsin."

Sizce nolcak dersiniz. Bombe bombe kdnakdh

Karanlık Kokulu AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin