Merhaba. Evet biliyorum yaklaşık 2 aydır bölüm gelmiyor. Aslında bölüm hazır ama içimden bir türlü yayınlamak geçmedi. Bir kaç kez üstünden geçtim ve bu hali aldı. İçime sindi gibi.
Yeni bir kurgu hazırladım. İntikam ve aşk konulu. En kısa zamanda son düzeltmeleri yapıp yayınlamayı düşünüyorum ilk bölümü. Umarım o hikayeyi de beğenirsiniz. Ve umarım bölümü de beğenirsiniz. İyi okumalar!
********
"Son 1 haftan. Döndün döndün yoksa ben her şeyi anlatmaya başlarım kardeşim."
Ali telefonu kapattıktan sonra sete fırlattı. Elleri yüzüne giderken sesli bir şekilde of çekti. Bir iki saniye öyle bekledikten sonra telefonu eline alıp arkasını döndü. Ben hâlâ kapının önünde ona doğru bakarken beni görünce şokla kalakaldı.
"Selin?"
********
Ben Ali'yi ilk tanıdığım gün sevmiştim. Evet birbirimize karşı çok hoyrat davrandık, yaktık, yıktık ama sıfırdan yine sardık. Selin Yılmaz ilk kez bir erkek tarafından ağladığında Ali vardı yanımda. Belki ilk kez düştüğümde yanımda değildi ama düştüğüm zaman çoğu kez ordaydı. Aramızda beyaz yalanlar çok dönmüştü. Ama gerçekten bir sorun varsa o mavi gözler belli ederdi. Tıpkı şuan olduğu gibi.
"Ali? Kimdi telefonda konuştuğun?"
Her zaman sıkıştığı yerde yaptığı gibi ilk başta sakalları ile oynamaya başladı. Hemen ardından ellerini ensesinde birleştirdi. Kollarının gerilmesi ile ortaya çıkan kaslarından gözlerimi çektim. Konu önemliydi. Gözlerini kaçırdı. Hala suskundu.
"Evet Ali. Seni dinliyorum. Aptal yerine konuyorum. Kusura bakma ama ben aptal rolü oynayacak havada değilim."
"S-Se-Selin bak dinle beni sakın kestirip atma!"
"Lafı uzatma Ali!"
Derin bir nefes aldı içine. Aramızda ki mesafeyi üç adımda kapattıktan sonra ellerini kollarıma koydu.
"Bak. Bunları sana ben anlatamam. O gelince anlatsın. Yemin ederim seni korumak içindi."
Hızla kendimi geri çektim.
"Ne koruması? Ali ne diyorsun anlat! Oyalama beni!"
"Selin senden tek bir şey istiyorum. Seni hep sevdiğimi hep seveceğimi ve çok sevdiğimi unutma olur mu? Ne yaşarsak yaşayalım!"
Kafamı sallayıp geri geri mutfaktan çıktım. Belli şeyler yerleşmişti. Aklımda bir sürü şey dönüyordu. Can yaşıyor olamazdı. Öyle bir şey olursa toparlayamazdım. Kardeşimdi o benim. İkizim. Böyle bir olay yaşatmazdı. O da yıkmaz parçalamazdı. Hele Ali ona asla uymazdı. Değil mi?
Yatak odasına tekrar girdim. Yatağın hala sıcak olması belki günün en güzel olayı sayılabilirdi. Hatta en güzel olayı. Yatağa hızlıca uzandıktan sonra yorganı göğüslerimin altına kadar çektim. Alt kattan gelen ayak sesleri merdivenlere doğru gelince sırtımı kapıya dönüp gözlerimi kapadım. Ali yukarı geldiğinde yaklaşık iki dakika ses çıkarmadan kapıda bekledi. Yavaşça odaya girip yattığım tarafın ucuna oturdu. Yine sessiz kaldı. Kaç dakika geçti bilmiyorum. Ama ikimizde buna alışkın değildik. Biz beraberken sessiz olmazdık. Hiç değilse gözlerimiz konuşurdu. Biz, biz değil gibiydik.
"Kızgınsın."
"Hayır."
"Evet. O kadar kızgınsın ki tepki bile vermedin. Seni senden iyi tanıyorum Selin. Ben senin kitabını yazar eline veririm. Altına da imzamı atarım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstanbul İstanbul Olalı
FanficIstanbul gibi gözleri vardı. Hayat doluydu. Ama gri bulutlar kapladı mı o gözleri üşürdüm. Yeniden o uzay gözlerine gökyüzü yerleşsin masmavi parlasın isterdim. ***** Güneşi kıskandıran güzellikteki altın sarısı saçlarına hiç gölge düşmesin, dalgala...