Merhaba! Nabersiniz? Sıkıcı bir haftaydı. Yoruldum ve sıkıldım. Tek kelime ile sıkıldım. Sıkıldım sıkıldım sıkıldım.
Multi çok tatlı♡
Neyse ben kaçar. Öpüldünüz 😗
***********
Ali ile yaptığımız eğlenceli kahvaltıdan sonra mutfağı boka çevirdiğimiz halden temizliyoruz.
Ali'nin beni delirtmesi sonucunda onu amerikan mutfaktan atıyorum. Sırtı bana dönük bir şekilde televizyondaki çizgi filmi izlemesi garibime gidiyor.
Hadi ama Ali Mertoğlu karşımda Fineas ve Ferb izliyordu!
İstemsizce kırkırdıyarak yanına yürürken kendimi koltuğa attığımda irkilerek bana döndü. Güldüğümü görünce sahte bir kızgınlıkla kaşlarını çatıp bana baktı.
"Ne var izleyemez miyim?"
"Hayır izlersin de benden başka izleyen yok sanıyordum."
Ben kendimi kaptırmış tatlı tatlı gülerken telefonumun çalması ile kahkahalarıma son verdim.
Güneş Yılmaz Arıyor.......
Vücudumun gerilmesiyle Ali'ye dönüp sahte bir şekilde gülümsüyorum. Gözlerinden yemediği belli olsa bile ses çıkarmadan televizyonu sessize aldı. Aramayı cevapladım.
"Alo?"
"Selin Günaydın. Fazla uzatmayacağım. Akşam Haluk Beylere davetliyiz. Senide bekliyorlar. Plan yapma. Akşam saat 7'de köşkte ol."
Sağol annecim bende iyiyim!
"Tamam gelirim."
"Güzel. Geç kalma."
Telefon kapandıktan sonra tedirgince Ali'ye döndüm. Ruh halimi anlamaya çalışırken ben lafa başlıyorum.
"Şey Aliş akşam size yemeğe davetliymişiz? "
Gözlerinden bir an ışıltı geçiyor. Ayağa kalkıp mutfağa doğru ilerlerken konuşuyor.
"Hadi be! Bize mi geliyorsun?"
"Geliyoruz. Annemler ile. Ama ev nerde malesef bilmiyorum."
Eline aldığı bira ile bana dönüyor. Bana kısa bir bakış attıktan sonra dolaba dönüp cipsleri kaseye dolduruyor.
Normal bir mutfağı fazla güzel gösteriyordu.
Ben Ali'nin sırtını keserken - kesinlikle poposunu kesmiyorum- elinde cips ve bira şişeleri ile yanıma gelip kendini koltuğa atıyor.
"Alınıyorum ama. Burda seni istediğin her yere götürebilecek kırmızı arabalı bir Mavi var."
Ona şirin bir gülümseme gönderdikten sonra cips ve bira dolu bir güne daldım.
*********
"Ya Selin hadi! 5 dakika diyeli tam 42 dakika oldu!"
"Geldim geldim çatlama!"
Merdivenlerden elimde yüksek topuklularım ile ikişer ikişer inerken Ali hâlâ söyleniyor.
"Ay geldim Aliş. Alt üstü 1 saat yani bekleyemedin bi."
Mavi gözleri bana tip tip bakarken yukarı bakıyor. Gözlerim adem elmasına kayarken kendime telkinler veriyorum.
Sakin ol Selin. Alt üstü bir adem elması.
"Sakin ol oğlum Ali. Bunların hepsi yediğin bokların hesabı."
Bana bakıp baştan aşağı süzdükten sonra kapıyı açıyor.
"Hanım efendi artık hazırsınız(!) gidelim mi?"
Ali'ye alaycı bir gülüş atıp yanından geçiyorum. Akşam esintisi yüzüme çarparken gözlerimi kapatıp derin bir nefes alıyorum. Ali'nin arabayı açtığını gösteren tık sesinden sonra arabaya biniyorum.
Anayola çıktığımızda radyoya uzanıp herhangi bir kanalı açtım.
Denizler cinayet işlemezler
Aslında kimseyi istemezlerAli'nin de benimle birlikte nakarata eşlik etmesiyle şaşkınca ona dönüyorum. Sesi fazla güzeldi.
"Vaaay Ali! Sen şarkı söyler miydin?"
Sağ sinyal verdikten sonra aynaya bakıp sokağa girerken aynı anda cevap veriyor.
"Arada bir söylerim. Ruhumu rahatlatır."
Ali'ye sessiz bir onaylama gönderdikten sonra sessizce yolun bitmesini bekliyorum. Fazla uzun olmasada belli bir müddet sonra meşhur Mertoğlu Köşkü'ne giriyoruz.
Arabadan inince annemlerin daha gelmemiş olduğunu farkediyorum. Ali arabayı kitledikten sonra sıcak bir gülümseme ile yanıma geliyor. Biz daha kapıya varmadan görevlilerden bir kapıyı açıyor.
"Hoşgeldiniz Ali Bey. Sevilay Hanim ve Haluk Bey salondalar efendim. Misafirleri bekliyorlar."
Ali kıza teşekkür ettikten sonra önüme geçip salon olarak tahmin ettiğim yere doğru ilerliyor.
Arkasından bende giderken salona giriyoruz. Sanırım benim tüm evim burasi kadardır.
"Annecim babacım."
Ali'ye sarılan Haluk Bey'den gözlerimi alıp ilk kez gördüğüm annesine bakıyorum. Ali'ninkiler gibi olan gözleri daha soğuk bir mavi olmasına rağmen kötü durmuyor. Aksine Sevilay Hanım'a hava katıyordu. Sarılma faslı bittiğinde Haluk Bey bana yaklaşıp samimi bir şekilde gülümseyerek sarılıyor.
"Selin'cim görüşmeyeli nasılsın iyi misin?"
En son Can'ın cenazesinde görmüştüm. Birde gazetelerde.
"Iyiyim Haluk Bey siz?"
"Bey yok Selin Haluk abi de."
Gülümsüyorum.
"Peki Haluk abi."
Bana tekrar sarıldıktan sonra Ali'ye doğru gidiyor ve kolunu omzuna atıyor. Ali'de kolunu babasının omzuna atarken onları bi an kıskanıyorum. Onlar kendi aralarında gülüşürken Sevilay Hanım bana gelip sarılıyor.
"Selin'cim ben seni tanıyorum ama sen ilk kez görüyorsun sanırım beni. Ne kadar büyümüş ve güzelleşmişsin."
Sevilay Hanıma utangaç bir gülümseme atarken teşekkür ediyorum.
"Teşekkür ederim Sevilay Han-"
"Hanım yok teyze de."
Ona da peki dedikten sonra kadının teyze demesine şaşıramadan annemler salona giriyorlar. Selamlaştıktan sonra masaya oturuyoruz.
Haluk abi ve Sevilay teyze sanki aramızdaki gerginliği biliyormuş gibi ortamı yumuşatmak için uğraşırken annemin bana attığı laflar daha da artıyor. Ali tedirgince bana bakarken mavi gözlerine odaklanmaya çalışıyorum. Ama annemin son lafı ile tüm sabrım taşıyor.
"E tek evladımız da ölünce yalnız kaldık koca evde."
Sinirle ayağa kalktığımda Haluk abi ve Ali'de herhangi bir olaya karşı tetikte dururken yemek yediğimiz odaya tam bir bomba düştü.
"Canım ailem! Ben döndüm!"
Herkes kapıya dönerken Ali şok içinde mırıldandı.
"Tuğçe?"
***********
Sizden tekrar Özür diliyorum fazla beklettiğim için. Aslında daha uzun olucaktı ve derbi gecesi gelicekti ama olmadı. Haftasonu bir bölüm atmaya daha çalışıcam ama söz veremiyorum.
Sizce Tuğçe kim olarak geldi?
Öptüm 😗

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstanbul İstanbul Olalı
FanficIstanbul gibi gözleri vardı. Hayat doluydu. Ama gri bulutlar kapladı mı o gözleri üşürdüm. Yeniden o uzay gözlerine gökyüzü yerleşsin masmavi parlasın isterdim. ***** Güneşi kıskandıran güzellikteki altın sarısı saçlarına hiç gölge düşmesin, dalgala...