Bölüm 13: Açıklama Toplantısı

213 25 10
                                    

Tobias katedralin oraya geldiğinde dakikliğine şaşırmıştı. Tam saatinde orada olmuştu. Ancak onu daha da şaşırtan, katedralin ihtişamıydı. Devasa, güçlü, ürkütücü bir mimarisi vardı. Yükselen iki kulesi bu görüntüye daha da bir mükemmellik katıyordu.

"Çok güzel, değil mi?" dedi yanında biten amcası.

Tobias bu beklenmedik çıkagelme durumundan dolayı hafifçe sıçradı.

"Ne ara geldin?" dedi hafifçe gülümseyip. Geçen uzun süre içerisinde siniri yatışmıştı.

"Girişin oradaydım. Geldiğini gördüm. Yanına gelene kadar fark etmedin bile. Öyle dalmışsın ki..."

Tobias güldü. Tekrar katedrale döndü.

"Yapımı neden durmuştu bunun?" diye sordu amcasına.

"Kulelerin yapımı için kullanılan vinç kaldırılamadığı için. Uzun yıllar o vinç şehrin sembolü oldu. Hatta tekrar yapılmaya başladığında ve vinç kaldırıldığında halktan tepki bile alınmış."

"Yapımına nasıl devam edilebildi?"

"Yeterli para bulundu. Ve de orjinal planlar. Böylece yeniden başlandı. Kuzey kulesi daha yapılmamıştı bile. Güney kulesinin ise belli bir kısmı yapılıydı."

"Sanki kendin de oradaymış gibi konuşuyorsun."

Eugen aynı küçümser tavrıyla gülümsedi.

"Daha ilgi çekici oluyor." dedi.

Tobias çarpık şekilde gülümsedi. Ardından yaklaşık dört saattir kafasını kurcalayan soruyu sordu.

"Eee, nerede bu toplantı?"

Eugen yavaşça başını öne salladı.

"Gel." dedi ve katedralin içine yöneldi. En az katedralin kendisi kadar ihtişamlı olan geniş kapıdan içeri geçtiler.

İçeri adım attığı anda Tobias'ın nefesi kesildi. Göz alabildigince uzanan sütunların oluşturduğu muazzam bir girişi vardı katedralin. Tobias neye bakacağını şaşırmıştı. Camlardaki mozaik desenlerle mi, sütunlardaki zarif işlemelere mi... O kadar çok şey vardı ki Tobias hala kendine gelememişti. Transa geçmiş şekilde ağır ağır yürüyordu. "Lena buraya bayılırdı." diye geçirdi içinden. Gerçek insan boyutundaki haçı gördüğünde de şaşkınlığını gizleyemedi. Sanki İsa tam da burada, tam da bu çarmıha gerilmişti.

"Gero Haçı." diye bilgilendirdi Eugen onu. "Bilinen en eski büyük haç. Şu tarafta da Üç Kral Türbesi var. Gümüş ve bronzdan yapılmış."

Tobias altınmışcasına parlayan lahite baktı. Buradaki her şey o kadar mükemmeldi ki hiçbirine gerektiği tepkiyi veremediğini düşünmeye başladı Tobias.

"Daha bir çok sanat eseri var." dedi Eugen. "Çoğu hazinede. Her neyse, beni izle."

Eugen kuzey tarafına yöneldi. Tobias da onu takip etti. Sütunların arasından geçip bir duvarın dibine yaslandığında Tobias ona anlam veremez şekilde baktı. Bu haliyle gerçekten çok garip duruyordu. Özellikle ciddi tipi ile girdiği şekil birleşince komik bir tezat oluşuyordu. Eugen ise bakışlarıyla yanına çağırdı.

Tobias çekinerek yanına geldi. Eugen etrafı kontrol etti. Kimse onlara bakmıyordu. Sanki yaptıkları çok doğal bir şeymiş gibi kendi işlerine bakıyorlardı. Tobias tam amcasına soru soracakken duvarın bir kısmı bir metre kadar içeri göçtü. Daha neler olduğunu anlamadan Eugen Tobias'ın kolundan çekip duvarın içeri göçmesiyle oluşan aralıktan içeri çekti.

"Oha!" diye tepki verebildi Tobias. Aklına başka türden hiçbir tepki gelmemişti. "O... Oha! Na- nasıl? Ve s-sen bunu nereden biliyorsun? Oha!"

TERS SAVAŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin