Bölüm 2: Bordo Ceket

598 44 53
                                    

Medya: Tobias Wagner

Tören tam da Tobias'ın beklediği gibiydi: Olabildiğince klişe.

Önce öğretmenlerden parça parça konuşmalar... (Çoğu dinlenmemişti bile.) Ardından sırayla diploma dağıtımı ve öğrencilerin hazırladığı fazla uzun olmayan konuşmalar... (Öğretmenlerin konuşmalarına oranla daha çok ilgi görmüştü.) Hep bilindik şeyler vardı törende. Klişelere ayak uydurmak zorunda kalan Tobias da bir paragraflık bir konuşma hazırlamıştı. Kürsüye çıktığında yükselen alkışla birlikte diplomasını almıştı ve kalabalığa dönmüştü.

"Bir sondan sesleniyorum. Bir dönemin sonundan. Hayallerle başladı bu son. Çoğunun gerçeğe dönüşmesiyle birlikte kalanlarını bir sonraki döneme saklayacağımız bir sondan sesleniyorum. Uzun bir yoldan geldik; uzun da bir yol var önümüzde. Çoğumuz hayalini kurduğumuz mesleklerin diplomasını tutuyoruz elimizde belki de. Ancak şöyle bir gerçek var ki, bu hiçbir şeyin bittiği anlamına gelmiyor. Belki bir sonda olabiliriz; ama öyle bir son ki her seferinde başka bir sonun başlangıcı olacak. Dediğim gibi, daha gerçekleşmemiş hayallerimiz var. Ve şimdi, bu sondan itibaren yönümüzü onlara çevireceğiz. Başka bir sonda karşılaşmak üzere, esen kalın."

Başta tereddütlü; ancak sonradan coşku kazanan bir alkış yükseldi. Tobias yüzünde memnun olmuş bir gülümsemeyle ayrıldı kürsüden. Konuşmayı hazırlamada fazla özen göstermemişti. Hatta bir çok kez "Acaba 'son' kelimesi fazla mı oldu?" diye düşünmüştü. Konuşmalarda tekrar eden sözler süreli dikkatini çekiyordu. Dolayısıyla böyle bir tepki hoşuna gitmişti. Arkadaşlarının arasına geri döndüğünde ise sırtına bir iki dostça şaplaktan sonra diğer öğrencilerin konuşmalarını dinlemeye koyuldu.

Elbette herkes uzun uzun konuşma yapmamıştı. Birçoğu sade bir teşekkürle ayrılmıştı kürsüye. Tabii bununla birlikte 10 dakika boyunca konuşan bir iki kişi de olmuştu. Ardından tüm son sınıf öğrencileri sahneye alındı ve klasik bir kep atma gösterisiyle sona erdi tören.

Kalabalık arasında annesini görünce o tarafa yöneldi Tobias. Yanına vardığında kendini annesinin kolları arasında buldu.

"Çok güzel bir konuşmaydı, Toby." dedi annesi içtenlikle. "Sigmund olsa gurur duyardı." cümlesinin sonunda annesinin buruk yutkunmasını hissetti Tobias. Kollarını çektikten sonra hemen elindeki diplomayı kaptı Tobias'ın. Hem meraktan, hem de yaşlanan gözlerini saklamaktan dolayıydı bu hareket. Merakla açıp yazıları tek tek okudu. Beğenmiş, şaşırmış bir ifadeyle çarpık bir şekilde gülümsedi. Gözlerinde gurur vardı.

Tobias yüz olarak annesine çok benzerdi. Gozlerinin rengini ondan almıştı. Koyu renk saçlarını da. Ağız yapısı, burun yapısı, yanaklarının şekli hep annesine benzerdi. Sadece kaşları ve göz yapısı babasını andırırdı. Özellikle de annesi bakışlarının aynı babasının bakışları olduğunu söylerdi. Mimikleri, davranışları... Gözleri derindi, hatta çoğu zaman altları gölgeli olurdu. Bu yüzden sanki sürekli uykusu varmış gibi görünürdü. Ama yine de canlı bakmayı becerebilirdi. Kaşlarının ve saçlarının koyu siyah olması mavi gözlerini açığa çıkarırken, sakallarıyla birlikte iyice belirgin olurdu. Sakallarını çok uzatmazdı ama yine de kendi deyimiyle "kaşıyabilecek uzunlukta" bırakırdı. Annesine benzeyen yüzü geniş çeneli, yanaklarında hafif çukurlar olan, genel olarak düz bir yapıya sahipti.

Annesiyle bir süre daha konuştuktan sonra; Lena, babası Ralf Hoffman ile belirdi.

"Merhabalar;" diye selam verdikten sonra "çok başarılı bir konuşmaydı, bay Wagner." diye hemen söze girdi Ralf Hoffman.

"Yazarken çok zorlanmadım, efendim." diye samimi bir tonda karşılık verdi Tobias.

Bay Hoffman hafif bir kahkahayla eşlik etti Tobias'ın samimiyetine. Ardından annesine döndü.

TERS SAVAŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin