4)Kutup Ayısı

217 22 1
                                    

Sinemanın önünden geçerken durdu. "Filme gitmek ister misin?" diye sordu.

"Kutup ayılarıyla ilgili olan belgesel hoş görünüyor." dedim.

"Na-ah" diye burun kıvırdı "Şuradaki erotik içerikli gibi görünene girelim bence." dedi.

"Hayır, kutup ayıları daha iyi."

Bana sırıtarak "Yiyişmekten mi korkuyorsun?" dedi.

Abi senin derdin ne ya? 

"Kutup ayılarını severim." dedim.

Sonuç olarak kutup ayıları ile ilgili olana girdik. İçeride sadece çocuklar ve yaşlılar vardı. Erdal'ın canı sıkkın görünüyordu.

Filmi sonunda "İyi mutlu musun?" dedi.

"Hem de nasıl." diye somurttum. Sonra yine elimden tutup beni kaldırdı.

Erdal "Met'in abisinin mekanı var iki cadde ötede, oraya gidelim, hem orada abisinin kafa dinlemek için koyduğu oyun odaları de var." dedi.

Gittiğimizde içerisi tıklım tıklımdı. Aşırı boğucu bir hava vardı. Orada bizden büyük görünümlü bir genç vardı. Bu galiba Met'in abisiydi. Erdal ona başıyla selam verip, beni bölmelerden birine soktu.

Oyun konsolları falan vardı. Ben onlara bakarken bir el beni çekip koltuğa yapıştırdı. Erdal üstüme çıkmıştı.

Ben "Noluyor ya?" diye bağırmaya kalkmadan Erdal eliyle beni susturdu. Diğer eliyle de bileklerimi tutturmuştu. Bir diziyle bacaklarımı bloke etmişti.

"Bağırsan da kimsenin duyacağını sanmıyorum ses geçirmez duvar var. Ayrıca bu elbiseyi bu yüzden seçtim." dedi. Ben kıvranırken ağızımdaki elini elbisemin arkasına götürdü. Fermuarı açarken kulağıma "Kolay çıkarılabildiği için." dedi.

"Kalk üstümden!"

"Hem niye bu kadar abarttın ki?" dedi elbisenin askısını indirmeye çalışırken. "Bunu istemiyor olsaydın tüm bu zaman boyunca dikkatimi çekmek için böyle davranmazdın."

Aman tanrım ne zırvalıyordu bu?! 

"Bırak beni!"

"Belki de bu sana boyundan büyük kişilerle uğraşmaman gerektiğini öğretir ha? Ne dersin? Sana istediğini veriyorum burada."

Tüm o zamn boyunca tüm gücümle kurtulmaya çalışmıştım. Birden kendimi serbest bıraktım. Onun yüzüne baktım. Odadaki playstation ekranından gelen ışık yüzünü ara ara aydınlatıyordu. Gözleri parlıyordu şerefsizin. Saçları öne düşmüştü ve bazı tutamlar neredeyse yüzüme değecekti.

Göğüsüm tam açılmamış olsa da gerdan kısmım ortadaydı. Onun gözünün içine bakarak

"Böyle mi olsun istiyorsun? Tamam al ne halt edeceksen et." yüzü hafif şaşkınlığa büründü. Devam ettim "Ama bil ki senden bir gıdım bile hoşlanmıyorum. Seni istediğimi düşünmendense ölmeyi yeğlerim Erdal Derin. " dedim. İsmine vurgu yapmıştım. 

Üzerime eğilmeyi bıraktı. Sadece üzerimde oturuyordu artık. Sessizce duruyordu. Onun bu halinden yararlanıp altından sürtünerek kalktım. Elbisemi geri geçirdim. Ayakkabıları çıkarıp orada bıraktım. Kendi eşyalarımı kapıp oradaki masaya bir miktar para fırlattım

"Ukala bir piç olduğunu biliyordum ama bu kadarı..sen kutup ayılarından da betersin, al elbisenin parası. Üstü kalsın." dedim. Tam çıkışta Met'le yüz yüze geldim. O bir bana bir de Erdal'a bakarken fırladım gittim.

Kendimi iyi hissetmiyordum.

-Erdal-

Fırlattığı para elbisenin parası kadar etmiyordu bile. Ama böyle olacağını düşünmezdim. Beni baştan çıkarmaya çalışıyor sanıyodum. Oysa o, beni reddetmişti. Aman tanrım.

Yanımdaki ŞeytanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin